YURTTA OLUP BİTENLER Millet Tadsız şeker Bu hafta, takvimlere nazaran bir Bayram haftası du. — Şeker bayramını 23 Nisan bayramı takip etti. Fakat seneler var ki, Türk mil- leti bir Seker bayramını bu kadar neşesiz, bir 23 Nisan bayramım bu adar — heyecansız — kutlamamıştır. Sanki, — 1943'ü, harbin — kapımıza gelip dayandığı o karanlık yılı ye- niden yaşıyor! Sıkıntılarımız -hatta fazlaydı— halkın leti ruhiyesi aynıydı, -hatta ağırdı—. Yenen şekerleri dahi — tadsızlaştıran ise ufukta bir ciddi ümidin belirme- mesiydi Bayramda alınan ilk haber iki gazetecinin daha, bir küçük fıkra, nihayet bir lâtife yüzünden sekiz ay müddetle hapsedilecekleri haberi ol- du. Bir kaç hafta arka arkaya ha- vayı hafifleştiren mevzii hareketle- re şahit olanlar İktidar partisi için- de beliren yeni temayülleri yakın- dan takip edenler, derdin devasının mevzii hareketlerden ibaret kalama- yacağını bir defa daha gördüler. Is- lahatın daha geniş çapta olması lüzu- mu ortaya kuvvetle çıkıyordu. Bir karikatürü bir sene, dünyanın bü- tün demokrasilerinde — tesiri niha- yet dudaklarda bir tebessüm yarat- maktan ibaret kalacak bir fıkra- yı sekiz ay cezalandıran' kanunlar mer'i bulundukça mem- leket dahilinde ve haricinde derece kötü tesirler yapan “gaze- teci hapsetmek" terkedile- meyecektir. Eğer "gazeteci hapset- mek"le işler düzelseydi, dertler bıt— seydi, sıkıntılar kalksaydı yoktu. Ama bunlar olmuyordu. Bıla— kis, bir emniyet subabı, — vazifesini yapamaz bale geliyordu. Basının o vasfından istifade etmek yerine onu körletmenin faziletini anlamak kolay değildir. Boş camekânlar, boş dükkânlar, sıfırları gittikçe çogalan rakka mesut azmlık n kütleler için böyle geçti. Halkın arasından çıkmış bir idarenin bunu görememesi ha- kikaten hayrettir. Bunu gordukten sonra hâlâ tedbiri — "gazete setmek" sanmak ise basıretsızlıgın ta kendisidir. Yahut, halkın arasın- dan çıkmış idare sekiz iktidar yı- lından sonra balkın — arasından ta- mamiyle uzaklaşmış, kendisinden ev- velki sayısız idarenin mutlaka sukut- la neticelenen meşhur hastalığına tutulmuştur. bir bayram, son bayram haf- tası kadar öğretici olamazdı. Sokak- larda, hele İstanbul sokaklarında do- laşmak bayram ziyaretleri vesilesiy- le dahi evlerde konuşulanlardan ha- berdar bulunmak günü gün edici, ge- çici prestij verici değil, esaslı tedbır ler almak, şu memleketin havasını 4 değiştirmek lüzumunu anlamaya ye- tecek kadar açık ders mahiyeti taşı- du. Cumhurbaşkanlığı Gelmeyen uğurlayıcı eçen haftanın sonunda bir ge- ce, şafağın henüz atmadığı bir sırada, Ankarada Dışkapı mevkiinde oturanlar sıra sıra resmi otomobi- lin büyük bir hızla Esenboğa ha- va meydanına aktığını gördüler. Ba- kan arabaları vardı, Bakan taşıyan kaptıkaçtılar vardı, bol yıldızlı ge- neral otomobilleri' vardı milletvekil- leriyle dolu taksiler vardı. Fakat dikkat edenler farkettiler ki bu va- Celâl Bayar Hâdise: Gelmeyişi sıtaların istisnasız hepsi bir plâka- ya sahipti. Cumhurbaşkanının bin- diği plâkasız Cadillac'lardan hiç bi- ri O gece Esenboğa yolunda görün- medi. Gözler, Başbakan Adnan — Men- deresin muhteşem bir heyetle birlik- zak Doğu seyahatine çıktığı sa- bah vaktinde, hava meydanında da Cumhurbaşkanı Celâl Bayarı aradı. Celâl Bayar İktidarın başını teşyie gelmemiş, yerine temsilci göndermek- le iktifa etmişti. Devlet Başkanının çok daha kısa sürecek çok daha yakın yerlere seyahatlerde İktidarın başı- nı uğurladığını bilenler hayrete düş- mekten kendılerını alamadılar. Rad- yo ve D.P. nin organları bu seyaha- te yeni bir fetıh seferi havası yermeye çalışırlarken, Cumhurbaşkanının teşyı merasimine katılmaması — yadırga dı ve zihinlerde istifhamlar yarattı. Bir çok kimse bunu, İktidarın başı- nın yola çıkmadan önce Devlet' Saf- kanını resmi bir veda ziyareti yap- mamasına bağladı. Tabii, hareket sa- ati de pe erken -veya geç- bir saatti ama bu, kısa müddet evvel ameliyat masasından kalkmış olan B.M. aşkanı Refik — Koraltanın bile gelmesine mani olamamıştı. Bu hafta başkentte hemen her- kes gelmeyen uğurlayıcıdan — bahse- diyor ve karşılama merasiminde Cumhurbaşkanının bizzat — bulunup bulunmayacağını ziyadesiyle merak ediyordu Hükümet Boşlukları doldurma Başbakan Adnan Menderesin U- Doğudan avdetiyle, Anka- ranın siyasi havası hararet kaza- nacaktır. Önümüzdeki haftalar için- de kabinede bir tadilat hiç kim- şaşırtmamalıdır. Hükümette Samed Ağaoğlunun Sanayi Bakan- lıgından ıstıfasıyle açılmış bır mün- hal v n da mühimi, Baş- bakanın etrafında Meclis Grubunun hiç hoşlanmadığı ve işlerin iyi gitme- mesinden mesul tuttuğu — "huzuru mutad zevat" bulunmaktadır. Ger- çi işlerin iyi gitmediği her defasın- da Meclis Grubu bu neviden "huzu- ru mutad zevat” 1 kendisine hedef yapmış, bazen o reyi devirmiş, fakat hiç bir seferınde beklenilen ra- dikal ıslahat gerçekleşmemiştir. İl okları çeken Başbakan yardımcısı Samed Ağaoğlu oarti içi ve dışı ter- tiplerle gözden — düştüğünde — onun yerine gelen D Mukerrem Sarol kısa bir zaman sonunda aynı ok- larla yaralanmıştır. Devlet Bakanı eski Başbakan yardımcısını aratın- ca gene parti içi ve dışı tertipler- le yerinden edilmiş, bu sefer Emin Kalafat Başbakanın yanında bir i- deal arkadaşı olarak gorulmuştur Sonradan Emin Kalafata Dr. mık Gedik ve Fatin Ruştu katılmışlar, böylece meşhur vira meydana gelmiştir. Simdi Gru- bun tenkitlerine ve şikâyetlerine bilhassa İç İşleri Bakanıyla Basın işlerini -ve tahsis islerim- tedvire memur Devlet Bakam — hedef ol- maktadır Meclis Grubunun, — Başbakanın etrafını saranlar mevzuundaki dert vanması tamamiyle haksız değildir. Başbakanın etrafını saranlar içinde şimdiye kadar hâdiseleri hakiki cep- hesiyle, memnun etmeme — tehlike- sini göze alarak açıkca ifade eden çıkmamıştır. Bunda bizzat — Başba- kanın memnun edilme arzusu elbet- te ki rol oynamıştır. Ama — hem Başbakanın hem İktidarın hayrına olarak bilgili ve samimi şekilde va- ziyeti anlatan birinin ideal arka- aşları arasına girmemiş bulunması da hakiki talihsizliktir. Derdin men- AKİS, 26 NİSAN 1958