K A D Sosyal Hayat İyi misafir mumiyetle, iyi bir ev sahibesi veya ev sahibi olmak, misafir ağırlama- sını bilmek mevzuunda yazı yazılmış, pek çok şey söylenmiştir. Ev sahipliğinin insana bir takım vazi- feler ve kulfetler yukledıgı e ma lümdur. Ama bu demek değildir kı misafir hiçbir kayda tabi değildir. Misafir olmasını bilmek, aranan, se- vilen, istenilen bir misafir olmak iyi bir ev sahibesi olmak kadar mühim- dir ve bunun da birçok kaideleri ol- duğu muhakkaktır. İyi bir misafir olmak konusu üzerinde alâka çekici bir makale neşreden Elsa Maxwell merikalı kadın dünyanın dört bir ta- rafında en yüksek sosyetelerde, en gözde misafir olarak bulunmaya a- lışmıştır Onu —Fransada Windsor düşesi ile kadeh tokuştururken ve Romada sahneyi birden bire terkede- rek kaçan meşhur soprano La Callas'ı teselli ederken görenler hiç şaşma- mışlardır. O, beynelmilel bir misafir- dir. Kendi ifadesine göre O, genç yaş- tan itibaren aranan bir misafir olmuş- tur. Halbuki o, gene kendi ifadesine göre, hiçbir surette şöhreti ve güzel- liği olmayan bir genç kızdı. Ev sahi- belerinin kendisini aramalarının sebe- bi iyi bir misafir olmaya gayret et- mesinden, bunun için karşısındakilere kendisinden birşeyler vermeye çalış- masından ibaretti. Piyano çalar ve gü- zel konuşurdu ama bunlara tabit do- ğuştan sahip olmamış, zamanla Öğ- . Kanaatine göre iyi bir mi- di. Herkes bunu öğrenebilirdi. bu, aslında, pek küçümsenecek birşey de değildi. lyı bir misafir olmasını bi- en kadın ömrünün büyük bir kısmı- nı iyi geçiren kadın demektı Eğer bir kadın, misafirlik ettiği yerde sı- kılgan, mahcup, silik kalıyorsa, cam sıkılıyorsa muhakkak can sıkmakta idi ve birşeyler yapması, birşeyler Öğrenmesi şart Konuşmak ve dınlemek yi bir misafir olmak için en mü- him şey iyi konuşmasını bilmekti. Bunun için zengin bir "konu stoku- na" ihtiyaç vardı. Güzel konuşmak için evvelâ yeni birşeyler öğrenmek merakına sahip olmak şarttı. Teni fi- kirler, yeni hâdiseler ve — dünyada olup bitenlerle ilgilenen kimseler ko- layca alâka çekebilirlerdi. Okumak dınlemek öğrenmek te bazan kâfi gelmezdi, çünkü bazı kimseler öğren- dikleri şeyler üzerinde düşünmesini bilmezlerdi. Yeni şeyleri takip etmek, bunların üzerinde düşünmek ve böy- lece bunlara şahsi bir görüş, bir oriji- nalite ilâve etmek lâzımdı. Eskimiş esprileri anlatarak, başkasının söyle- diklerini papağan gıbı ezbere nakle- 26 I N derek etrafta alâka uyandırmanın imkânı yoktu. Bir kadın, memleketin- e çıkan son kitaplardan, oynanan son piyeslerden, gösterilen filmlerden hiç olmazsa haberdar olmalı, hiç ol- mazsa bunların tenkitlerini okuma- lıydı. Bir kadın, mektepte edindiği klâsik bilgiyi de zaman zaman, ha- tırlıyacak şekilde gözden geçırmelıy— adın hergün gazete okumalı polıtıkadan muhtelif faaliyetlerden sanat hareketlerinden haberdar olma- lıydı. Bunlar hakkında dalma konuş- mak şart değildi ve insan bazan faz- la konuşmakla da çok şey kaybede- bilirdi ama, — konuşulanları akıllıca takip edebilmek için dahi olsa, insan, dünyasında olup bitenlerden haber— dar olmak zorunda idi. Ancak, konuşmak denilen şeyin de bazı kaidelere tâbi olduğu asla unutulmamalıydı. Misafirliklerde ko- nuşmalar kısa ve tatlı olmalıydı. Bil— gililik taslamak uzun uzun konuşm bir konferans salonuna yakışabılırdı ma, toplantılara asla gitmezdi. Aile toplantılarında konuşmasını bilmek kadar mühim olan birşey de, karşısın- dakine konuşma fırsatım vermekti. Bir kadın için en mühim şey nerede onuşacağını ve nerede susacağını kestirebilmekten ibaretti. Kadınların okumaları, çok şey bilmeleri, onları ancak bir şartla alâka çekici yapabı— lirdi. Bu da bilgileriyle övünmemek şartı idi. Bir eğlence partisinde, üni- versitedeki dersleri hatırlatacak şe- kilde konuşan kadın, elbette ki, sık sık dansa, kaldırılmazdı. Bazı güzel hikayeler, espriler vardı ki bunları akılda tutmak ve zamanı gelince an- latmak gayet iyi netice verirdi. Bö Böy- lece birden çöken sessizlikleri, can sı- kıntısını gidermek mümkündü Muhayyile ve şahsiyet ir hikâye güzel herkesin hikâyeyi bir anlatışı olmalıydı. Hikaye anlatı— lirken biraz süslenebilirdi. Muhayyı le işleyince, zararsız ilâveler veyahut tefsirler bir hikâyeyi daha da güzel- leştirebilir, ona bir şahsiyet bir oriji- nalite ilâve edebilirdi. Bunu mübalâ- ğaya kaçmadan yapmak lazımdı Hi- kâyelerin cazibesini yapan birşey de, kısa şekilde anlatılmaları idi. Zama- nımız atom ve e devri idi. Sürat, cazibe demekti. Umumıyetle iyi konu- şan kimselerin başkalarına söz bırak- mamaları muhakkak ki çok hatalı idi. Hattâ iyi konuşan kimselerin iyi konuşamıyanlara fırsat vermeleri, on- lara sualler sorarak konuşmaya teş- vik etmeleri de lâzımdı. Eğlence top- lantılarında danslı — partilerde fazla ciddi sualler yasaktı. Aşk ve cinsi meseleler umumiyetle herkesin işti- rak ettiği konuşma konuları teşkil edebilirdi. Cinsi meseleler deyince el- bette ki nezaket harici bir konuşma kastedilmiyordu. Ama meselâ şöyle bir sual ortaya atılabilrdi. bütün erkekler Marilyn Monroe'yu be- ğeniyorlar? ve neden bütün kadınlar Clark Gable'ı cazip buluyorlar?" olabilirdi ama, kendine göre Gitmesini bilmek I yi bir misafirin en çok dikkat ede- ceği bir nokta da, zamanında git- mesini bılmektı "Ne erken, ne çok geç" İşte bu kaıdeye rıayet şart— . Misafir saate arada bir göz atma- ı, onun mevcudiyetini unutmamalı idi. Akıllı bir ev sahibesi zaten, da- ma, göz önünde iyi işleyen bir saat bulundururdu. Ev sahibesine iltifat e- derek kapıdan ayrılan misafir, kapı sohbetinin uzamamasına da dikkat et- Elsa Maxwell, Maurice Chevalier ile Her taşın altında AKİS, 26 NİSAN 195İ