26 Nisan 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

26 Nisan 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Prenslerin kaderi İşte budur Kubalı! P rof. Hüseyin Nail Kubalı şim- di, Suadıyedekı küçük, basit evınde bir Prens olmanın ıstırabı- nı çekıyor Prens olmak! Çocuk oyuncağı zannederler, bunu. Biri laylıkla yuzunuze sembol istemiyoruz, temiy imdir bu haykıran? Gırıştıgınız mücadelede muvaffak olduğunuz gün, —herkesten fazla faydalanacak insan. Hürriyet mü- cadelesinde, kaideten müesseselere terettüp eden fonksiyonu SİZ, bir kaç arkadaşınızla - birlik hemen tek başınıza ıfa hususu! nd azım g ve saret göstermişsinizdir. Bu yüz! den, Olimpus dağı sakinle- rinin bütün klerini İ çekmişinızdir. Başınıza getirme rini bırakmamışl ardır. Size ınsafsız- ca hücum etmişlerdir, sizi talebeleri nizden, sizi kürsünüzden ayı ırmış lardır. Hepsine, hepsine kullanmış- sınızdır. Zaten karşıdan gelecek bütün darbeleri göze almadan mü- cadeleye atılmanın imkânı mı var- dır? Hatta aile nızden uzaklaşmayı, hatta hurrıyetınızd olmayı. Bun- lara mücadelenizdeki azim, gayret ve cesaretle kullanmışsınızdır da. Sonra, o s miştir. — Sizin safınızda bulunması gerekenlerden bir Hiç bir zulüm değil, insanı ışte bu öldürür. Ama Prens- lerin kaderi bundan başka bir şey midir, Kubalı? Müesseselerin vazifelerini yap- madıkları nerede, bir adam bu va- zıfeyı suçlandıgında karşısında o müesses a kendisini — bulm: mı r" M iesseseden yükselen ses, tarihin derinliklerinden bu — yan hep aynı olmuştur: "Kahraman mı yaratacağız?" Ama pek az kim- se kahramanları yaratan şartların ne olduğunu düşünmek zahmetine katlanmış ondan da azı kendi ken- disine bahis mevzu kimsenin yaptı- ğını kahraman olmak için mi, yok- sa başka türlü davranmayı daha zor bulduğu için mi yaptığını sor- muştur. Kahraman olmak gayesi- ni güden her davranış ortaya mut- laka bir gulunç insan çıkarmış, an- ckbş eğmeyi eğmemekten zor saydığı için baş eğmeyenler bunu sonuna kadar götürmüşlerdir. Kar- şıdan ve yandan gelen bütün darbe- lere rağmen ize dikle B Muesseselerın vazıfelerını müd- rik bulundukl: e bunları . göz kırpmadan yerıne getırdıklerı yer- lerde Prenslerin işi nedir ? Oralarda her müessese Prensliktir. Bir kinişe onların hakkına, karşısında topyekun müesseseyi bulacagından emin olmaksızın tecavüze mi yelte- nebilirmiş? İnsanları kahraman mı yapmak istemiyorsunuz ? Bir insa- AKİS, 26 NİSAN 1958 nın, şahsında bütün bir müesseseyi sembolleştirmesine mi mano olmaya çalışıyorsunuz? Bunu temin, çocuk ları güldürecek kadar basıttır Ilerı cemiyetler formülü çoktan bulmuş- lardır: "Hepimiz birimiz için zaman bir kışı değil, herkes birden Prens okur ve zeytin dalları bir in- sanın alnına konacak yerde, mües- sesenin üstüne yerleştirilir. Pr nsler aralarından çıktıkları kımselere bir zaman sevimli ol- becerememışlerdır Nasıl bece- rebılırlerdı" Bir yanda, mücadele tmeyenler ellerı açık ' yapacak bir şeyimiz yok ki.." diye dert yanarken siz pek âlâ yapacak bir şey olduğu- nu ispat edeceksiniz ve onlara se- vimli geleceksiniz! Bıına elbette im- kân yoktur. Sizi her gorduklerınde buruklaşacaklar, sizin isminizi her işittiklerinde kulaklarını apamal ihtiyacını hissedeceklerdir. Neyi kıskanacaklardır, bilir misiniz? Ba- şınıza gelen dertleri. Gülünçtür, ama hakıkattır Inanması zordur, udur. s yattığı için arka- daşları tarafından kıskanılanlar, ha- pis yattığı için af dileme mutehas- sıslarınca ebedi nefrete, kine mah— küm edilenler görülmüştür. Hapi yatmak, bu! Tamah edilecek tarafı olur mu? Olmuştur. Yarın da ola- caktır, öbür gün de.. ama - "Kahraman mı yaratacağız?" Bu ezeli silâh, şimdi Suadiyedeki küçük, basit evınde kendisini üzgün, kırgın hisseden Prof. Kubalıya çev- rilen silâhtır. İnsanları putlaştırma- ma edebiyatı, şahısların peşinde git- meme şarkıları hâlâ yüksek perde— den yapılıyor, yuksek perdeden söy- leniyor. Ama ezeli silahın, bir e- zelı noksanı vardır Hakil kı Prens- bir zaman yaralam, u- vaff k olamamıştır. *' Arkad şları paır leri tarafından kendileri- nin düşünüp soylemedıklerını söyle- diye yakılanlar dahi günü geldi- ğinde insanlık tarıhının şeref holun deki yerlerini almışlardır. İnsan, hadiseleri sathı şekılde mutalaa ettıgınde Şaşıyı sse- seler, cefayı göze alarak kendılennı ortaya atmış kimseleri nası teklemezler ? Bizza rını yapanların tekerleklerine niçin sopa sokmaya uğraşırlar? Onun ar- kasında kuvvetle yer alsalar, onu hakikaten bir sembol, bir bayrak haline — getirseler, mıiesseselerın dertlerını, noksanlarını böylece u- umi efkârın gözü önüne <erseler, bu semboller bu bayraklar gittikçe çoğalsa ve zafer bir an evvel ka- zanılsa daha iyi olma mı? a bu —düşünceler, ard. dendıgı gıbı, sathı duşuncelerdır ve insanların' küçük zaaflarını a katmaksızın yapılan şpekulasyon- Prof. Dr. H. N. Kubalı lardır. İnsanlar Prenslerin hem yerinde olmak istiyorlar, hem de onları çekemiyorlar. vet, Prenslerın kaderi işte bu- dur, f Kubalı ve siz, bun- nra arşınızdakilerin degıl kendı safınızdakıle n de nef- retine galebe çalmakla mukellefsı- niz. Unıversıte ıçındekı duşmanları— nız, olun bütün düşmanla- rınızın en amansızları olacaktır ve bunlar, sizin kellenizi almaya ye- mınldrler Zira siz, bahis mevzuu kimseleri azarınd dünyadaki bütün suçların en ağırını bulunuyorsunuz: Onların, yapılma sı lazım ldıgıne ınandıkları halde yapmaya yanaşmadıklarım yaptı- alinden ımkansızlık" Onlara, "mümkün" işlemiş Onların sılahını aldınız. ü gösterdiniz. Ama, çok şükür ki cemiyet bir tek müesseseden ibaret degil ve Ö- teki müesseseler, topyeku , sizin ha- reketinizi, umumi hatları itibariyle akdir du; n, K fa: teşli, Kubalı fazla taktik bılmıyor Bunlar iyiniyetinden şüphe edile- meyecekler tarafından da sızın hak- kınızda düşünülmüyor değil. O t raflarınızın - tenkide uğramadığını İsanmamanız lâzımdır. Ancak, tün bunların üstünde bir umu kir var: Siz, vazifenizi yaptını Suadiyedeki kııçuk basıt evınde yalnız kalp huzuru içinde değil, anda gönül ferahlığıyla da kıırsunuze donecegınız günü bekle- yebılırsınız Bundan sonra kaderi- niz, hürriyet mucadelemızı emin sa- hillere vardırıncaya kadar Prens- lerin kaderi olacaktır. Bu kaderin mesuliyeti de büyüktür, şerefi de Prof. Kubalı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: