YURTTA OLUP BİTENLER Şurasının kuruluşunun 100. — yıldö- nümü dolayısiyle 1951 de hazırla— nan bin sayfalık muazzam — eserin -Livre Jubilaire de Conseil d'Etot- Türkiyeye ayrılan bölümünü de Fran- sız, hukukçularının ricası — üzerine nar hazırlamıştır. Aynı zamanda, Ceza Mahkemeleri Usulü, Seçim. Ma- denler ve Üniversiteler Kanunlarını hazırlayan ilmi komisyonlara âzalık etmiştir. Gayet güzel İngilizce ve Fransızca konuşur. Ayrıca, Bankalar Caddesindeki yazıhanesinde avukat- lık da yapar. Kabul ettiği dâvalar Temyizde ve Şürayı Devletteki dâ- valardır. Muhtariyetin babası S Sami Onar deyince, biraz ol- sun mürekkep yalamış bir insanın aklına İktidarın korkulu rüyası Üni- versite — muhtariyetinin — gelmemesi imkansızdır. Onar Türk İdare Huku- Muhtar kunun banisi olduğu kadar, muhtariyet — tanı yan Unıversite— ler Kanunu 4936 sayı ile B. M. de kabul edilmiştir. Muteakıben de Ord. Prof. Onar Senato tarafından taltif edilmiştir. Ord. Prof. Onar, son man- sup Rektör Ord. Prof. General Tevfik Sağlamı İstanbul Üniversitesinin ye dolayısı ile diğerlerinin muhtariyet kazanmaları için yaptığı hizmetler- den dolayı daima hürmetle yadeder. Ord. Prof. Onar üç yıl arkası arkası- na rektörlük yapmış, üniversiteler reformunun tamamlanmasında baş rolü oynamıştır. Rektör sıfatıyla yaptığı açılış ko- nuşmaları millete, o zamana kadar pek malüm olmayan bir mefhum, ü- niversite muhtariyeti mefhumu hak- kında dersler mahiyetinde olmuştur. 1947 senesinin 3 Kasımında, Fen Fa- kültesi konferans salonunda, Reşat Şemsettin Sirerin de hazır bulundu- ği açılış töreninde Ord. Prof. Onar. Üniversite bahçesindeki ]andarmalar Davet UÜniversitenin de memleketimizdeki babasıdır. Ord. Prof. Hukuk tahsiline başladığından beri Üniversite muhta- riyeti ile ilgili meseleleri enine boyu- na tetkik etmiş ve incelemiştir. Bu yolda mücadelelerin en şiddetlisine girişmiş, Universite gitti müessesele- rin merkezden ve direktiflerle idare edilemiyeceği fikrinin — alemdarlığını yapmıştır. İnsan eriten tek parti dev- rinde , bile bir Üniversite ogretım Ü- yesi olarak hiç kimseye boyun eğme- miş, haysiyet, vekar ve şahsiyetini muhafaza etmiştir. İktidarı zamanında Üniversitenin selahıyetle— rini müdafaa ederken, bir ara Milli Eğitim Bakanı Reşad Şemseddın Si- rer ile düştüğü ihtilaf kolay kolay unutulamaz. Ama neticede, Onarın ve arkadaşlarının muannıdane çalış- ması sayesinde 13 Haziran 1946 tarihinde —ilmi, idari ve — mali 14 eden — kim kursuden sesini söyle yükseltmiştir: oli ilmi doktrinlerden faydalanır ve bunların tahakkuku için çalışır. Bu itibarla politika, ilim mü- esseselerinin tesiri altında kalır ve kalmalıdır. Mutlak bir hakikate ça- lışan ilim, polıtıkanın tesiri ve nüfu- Zu altında kalmaz' Ord. Prof. Onara göre, Üniversi- te muhtariyetinin meydana çıkaraca- ğı mahzurların müeyyidesi, gene bi- zatihi üniversite muhteriyetidir. Bir profesör, vazifesini yapabilmek için, hür bir havaya muhtaçtır; baskıya degl Boyle bir selâhiyetin ise elbet- te çok yüksek bir mürakabesi ve me- suliyeti Vardır. Kürsüsünde ve yazı- larında tamamen serbest davranan profesör, bütün bir ilim âleminin ten- kit okları ve mürakabesi altındadır. Yoksa, elinde bakanlık emrine alma yetkisi olan Mili Eğitim Baka- nının değil. Tenkit ve mürakabeye dayanamayan, hakikat diye ortaya koyduğu şeyin bir demagojiden veya lüzumundan fazla şişirilmiş bir ba- londan ibaret olduğu ilim âlemi ta- rafından görülen profesör akâdemik hayatına kendisi son vermiş olur. Profesörlerin ne siyasi, ne idari bir baskı altında tutulmasına lüzum var- dır. Sadece biraz sabır herşeyi halle- der. Eğer profesör yalan yanlış ve mubalâğalı konuşmuşsa, kısa bir za- man sonra Bakanlık emrine alınmak- tan çok daha kötü durumlara düşe cek, mesleki itibarım kaybedecektır Ama bir profesörü doğru söylediği için cezalandırmak ne adil, ne d mokratik, ne de memleket hayrına- dır. Unıversıtelerın hakikatleri ara- ma, bulma ve yayma vazifesini aksa- tacak hiç bir mania icad edilmemeli- dir. İlmin vekarı Bugün — dünyadaki hangi kültür merkezine gitseniz oradaki ilim adamları sizin Türkiyeden — gel- diğinizi — Ööğrenir öğrenmez — Ord. Prof. Onarın halim hatırını so- rar ve ürkiyeye avdetinizde iyi temennilerini kendisine ilet- menizi rica eder. Prof. Onar, resmi muamele ve temaslarında gayet mağ- rur ve dik başlıdır. Üniversitenin haysiyet, vekar ve tarafsızlığını tem- sil ettiğim bir an bile hatırından çı— karmadığı için protokole çok e miyet verir. Devlet büyükleri ile bır nezaket dairesinde, ama arada daimi bir mesafe bırakarak konuşur. Hiç bir fani, hiç bir gün Sıddık Sami O- narın bir Başbakanın kendisinin "ya- kın arkadaşı” olduğunu gazetelere açıkladığını duymamıştır. Veya, gene bir Başbakanla, fonksiyonunun ne ol. duğu kati şekilde belli değilken, pek ender ele gecen ekzotik bir uzak Do- seyahatine Onarın çıkabilece- i hatırına dahi — getirmemeli- Zira Onar kanidir ki, böy- le bir takım münferidi - inhiraf- lar bile, siyasi mücadelelerde sade- ce bir hakem olarak kalması gereken Üniversitenin mevkiini sarsmak için kafidir. Çok, ama pek çok dikkat et- mek lâzımdır. Nitekim 14 Mart Cuma günü İstanbul Üniversitesi' Profesör- ler evinde Başbakanın şerefine veri- len ziyafette herkesin gözü önünde ce- reyan eden bir hâdise gazetelere geç- miştir. Profesörler Evinin —mermer merdivenleri üzerinde resimler alınır- ken, bir kenara çekilmiş olan Or. Prof Onar, ancak Menderesin daveti üzerine grubun arasına katılmıştır. Peder ve beş evlât Bu — hususiyetlerinden dolayı iyice tanımıyanlar kendim çok beğenmiş, soguk bir in- san zannederler. Aslında Onar. e- vinde genç asistanlarının sigarasını yakacak ve paltosunu tutacak kadar mütevazı, kibar bir insandır. Onar ile talebeler arasındakı münasebet de, met esasına dayanır. Ta- lebelerının istisnasız hepsi kendisine hürmet ederler, Ord. Prof. Onar da AKİS 26 NİSAN 1958