s. P OÖ R Futbol Ne ses, ne nefes Geçen haftanın sonunda Pazar gü- yolu Askeri fabrikalar civa- rından gegen Ankaralılar durakladılar. köşe başları, atlı polisler, polis görev- li jandarmalar ve askeri birlikler ta- rafından tutulmuştu. Motorize polis birlikleri ise, sanki bir nümayiş ve- ya miting takıp edercesine — büyük bir ciddiyet içinde caddelerde cirit a- tıyorlardı. Bu kadar sıkı emniyet ted- birlerinin alındığı Tandoğan meyda- nı civarındaki Ankaragücü Stadında nizasyonu Mulkıyelıler Bırlıgı Klubu tarafından yapılan v adına "Başbakanlık Kupası" denılen bir futbol maçı yapılacaktı. Bu maç için bir aydan fazla bir zamandır, köbne Ankaragucu Stadında hazır— lıklar yapılmış, ılave tribünler inşa edilmişti. O gün, a sabahın erken saatlerinden ıtıbaren yer kapabilmek için akın akın gelenler Stadı doldur- muştu. Ankarada, İstanbulun iki eze. 11 rakibi Galatasaray ve Fenerbahçe karşılaşacaktı. Saat onbeşi bulduğunda stad tam yükünü tutmuştu. İğne atılsa yere düşmez tâbiri, stadın o günkü halini ton iyi anlatacak tabirdi. Pek çok se- yirci adeta birbirinin omuzuna aba- narak sahayı görebiliyordu. Gişelerde oniki bin bilet satılmıştı. İçerdeki se- yircilerin miktarı ise onbeş bini bulu- yordu. Stadın dışında okluğu gibi, i- çınde de fevkalâde — tedbirler alındı- ğı göze çarpıyordu. Meselâ her za- man bu stad da basına ayrılan yer, bu sefer ne hikmetse başkalarına tah- sis edilmiş ve basın mensupları ade- ta bir sürgüne tabi tutularak dipte, köşede bir yere yerleştırılmıştı Vak- tiyle Basına ayrılan yerlere ise. bir takım muteber zevat oturtulmuştu. Maçtan evvel, basın mensuplarına as- la davetiye dağıtılmıyaeağını söyle- yen organizasyon heyeti azaları, saha kenarına dizilmiş sıra ve sandalyelere dizi dizi oturtulmuş ve ekserisi maaile gelmiş bulunan bedavacı misafirlerin tariz mevzuu olmasından endişelene- rek, maçın sonuna kadar basın men- suplarının yarana uğramamayı tercih ettiler. Saha kenarındaki bu sandal- yeler, oto tamircileri, — Anafartalar caddesinin tanınmış bir elektrikçisi, iki büyük sinemanın sahibi bir zat ve bazı belediye mensupları tarafından işgal - ediliyordu Maçı idare edecek olan Avustur- yalı hakem sahaya çıkıp da, maçı başlatmaya hazırlandığı <«ırada!, orga- nizatörlerden kısa boylu, — gözlüklü, basketboldan sonra futbola da me- rak sarmış bir zat boynunda fotoğ- raf makinası olduğu halde telâşla koşarak hakemin yanına gidip İngi- lızce biraz daha beklemesini rica Zira. saatin onbeş olmasına, se- yırcılerın oyuncuların ve hakemin AKİS, 5 NİSAN 1958 Turgayın bir kurtarışı Temiz hava iyi şeydir yerlerini çoktan almasına rağmen, günün asıl misafiri Başbakan Mende- res stadı henüz teşrif etmemişti. Ga- latasaraylı ve Fenerli futbolcularla Avusturyalı hakemin — sabırsız hare- ketleri içinde geçen on — dakikadan sonra beklenen zat şeref tribününde göründü. O an ka dar, saha içinde ısınmak ve Vakıt geçırmek için muh- telif beden hareketleri yapan futbol- culara tezahürat yapan halk, neden- dir bilinmez. Başbakanın tribünlerde gorundugu anda büyük bir sessizliğe büründü. Ortalıkta ne bir ses, ne de bir nefes işitiliyordu. Bu sırada Stad. dan naklen yayın yapan Ankara rad- yosunun spikeri boş yere Başbaka- nın "coşkun bir tezahürat içinde kar- şılandığını anlatmaya çalışarak ne- fes tüketiyordu. Ama mikrofon, spi- kere ihanet ediyor ve bir türlü spıke— rin coşkun tezahürat dediği, üc beş kişinin alkışlarını - aksettirmiyordu. Başbakan kendisine ayrılan koltuğa oturduktan sonra beklemekten ve bek' etmekten bunalmış olan hakem düdüğünü çaldı da, mıkrofonda yeni- den tezahürat — sesler, duyulmağa başladı. Ama bu tezahurat sahada yerlerini almış olan futbolcularıydı. Maç ilk dakikalarda büyük — bir sürat ıçınde cereyan etmeğe başladı. Bu a stadın kapı tarafındaki korner kölesinde bir yere sıkıştırıl- asın mensupları arasında şoyle konulmalar cereyan ediyordu: Yahu Allahını seversen, karşı kale önünde neler oluyor gorebılıyor musun?" "— Bir türlü seçemıyorum Bil- seydim dürbün getirirdim. " "— Amma yaptın ha!. At yarışına değil, futbol maçına geld ik." "— Ne yapayım göremiyorum ki" Tam bu konuşmalar cereyan et- tiği sırada Şirzat Fener bahçenin ye- gâne golünü atıyor ve bütün stad ayaklanıyordu. Bu sefer de basın mensupları arasında yeni bir müna- kaşa başladı: Biri golü Lefterin attı- ğını söylüyor, gozlerının keskınlıgıne çok güvenen bir yır Lefter değil Niyazi" dıyordu Ne- den golü atan, santraya gelir- ken ar kad ları tarafından kucak- lanırken tesbit edilebildi. zatmış! Maç boyunca en çok alkışlananlar üç kişi oldu. Galatasaraylı Metin, Fe- nerli Lefter ve dansöz Özcan Tekgül. Maçın 1-1 berabere bilmesi oynıyan. ları da, seyredenleri de memnun etmi- şe benzı ordu Ancak bu arada orta- bır mesele çıkmıştı. Maçın galıbıne verilmesi gereken kupa kime verilecekti? Bunu da Başbakan hal etti. Maçtan sonra iki takım kapta- nına birden kupayı veren Başbakan "bunu ikiye bölersiniz" demişti. Gü- nün galip takımına verilmesi karar- laştırılmış olan bu kupa hakkında da ayli lâf edilmişti. Organızasyon ko- mitesi kupayı son güne kadar göz- lerden uzak tutmuştu. Kupanın som gümüşten ve yetmiş santim yüksekli- ğinde olduğu söyleniyordu. Ancak, mac sırasında ortaya çıkarılan kupa- nın bir masama üzerine konduğu sa- man yerden — yüksekliğinin — yetmiş santim olduğu görüldü. Meğer Şir- Nasıl oynadılar acı takıp edenlerin kanaati o idi karşılaşmanın — galibi Fenerbahçe olabılırdı Zira Galatasa- raylılar oyunun ilk anlarındaki seri ve canlı oyunlarından pek çabuk u- zaklaştılar. Bezgin ve isteksiz oynu- yorlardı. Maçı bir olun bitti saydıkla- rı Ve verilen bir sözü verine getir- k bakımından oynadıkları sezili- yordu Fenerbahçeliler ise rakıplerı— ne nazaran daha üstün bir n çı- karmalarına ragmen biraz şanssızlık— larından daha iyade — beceriksiz- tiklerinden, yüzde yüz kazanabilecek- leri bir galıbıyetı kaçırdılar İlk da- kikalarda Galatasarayın üstün oOyu- nunu önlemek için çırpınan Fener müdafaası, biraz sonra oyunu müsa- vi bir duruma sokmağa muvaffak ol- du. Daha sonra ise Fener hücum hat- ti ınsıya[ıfî iyiden iyiye ele geçirdi. ütün hücumlar hep boşa çı- kıyordu. Hele bir defasında Şirzat, Turgayla karşı karşıya kaldığı hal- de fırsatı kullanamadı ve tuttu da topu Turgaya çarptırdı. Şirzattan bi- raz sonra da Lefter kale yakınında ve çok müsait bir pozisyonda topu kale dışına çıkardı. Galatasaray 1şe Metinin ayağından kazandığı şahn bir golden sonra pek de kendisini zor— lamadı. Ankaralılar, aylardan beri dedi- kodusu süren maçtan, orta halli bir futbol seyrederek dı arı çıktılar. O günkü tek kazançları nefis bir bahar havası almak o 33