DÜNYADA OLUP BİTENLER sevgilisi bir dünya seyahati yapmaya karar verinceye kadar devam etti. Dünya turuna, şükran borcu bulunan Amerikadan başladı. Amerikalılar Lincoln'den cümleler hurrı— yet âşığı bir Asyalı lıderı hayranlık- la karşıladılar. Kongrede, Amerika- nın ıstıklal savaşı zamanı ile Endo- nezya urumu arasında yaptığı benzetme birçok Temsilcinin gözleri- ni yaşartacak kadar güzeldi. Ama Spritüel Cumhurbaşkanı, teknik ba- şarısını takdir etmekle beraber, mad- di Amerikan medeniyetini begenmedı Ava Gardnerin - aksi tesadüf- o gün- lerde İspanyada bulunması da bu se- yahatin cazibesini bir hayli azaltmış- tı. Bir kaç ay sonra Sukarno Rusya- da, Endonezyanın müstemlekecilere karşı koyması ile Rusyanın kapita- lizme karşı mücadelesi arasında baş- ka bir benzetme yapıyordu. Kremli fi- li liderler de Sukarnoyu cezbetmek için ellerinden geleni arkaya koymu- yorlardı. Karno Kardeş, Krucefe gö- nül kaptırmadıysa da, refakatine ter- cüman olarak verilen sarışın dilber Valentina Reshetnyak'ın cazibesine dayanamadı. Güzel tercümanı resmen Câkartaya devam etti. Sarışın kız, esmerler diyarı Endonezyayı çok be- ğenmiş olmalı ki, hâlâ geri dönmeyi aklına getıremıyor Sukarno Rus adan sonra Kızıl Çine gitti. "Yaşasınl" diye haykıran binlerce Çinli genç tarafından karşı- landı. Fabrikaları, yolları, köprüleri gezdi. Çin hakikaten muazzam bir kalkınma içindeydi. Halbuki Endo- nezya hâlâ yerınde sayıyordu. de, Çinin yolun gitmekten başka kurtuluş çaresi yoktu Sukarnonun gözleri açılmıştı-. Cebinde, ikinci kur- tuluş savaşının reçetesi oldugu halde, memleketine döndü. Gotong-royong akınlarına, "Dertlere devayı Çin- de buldum Dünyada her memleket ilerlerken Endonezya yerinde sayı- yor. Mutlaka bir şeyler yapmalıyız diyordu. Partililer arasındaki mücâ- dele sadece hüsran getiriyordu. O halde parlâmentonun üstünde, bütün grupları temsil eden bir Milli Konsey kurulmalıydı. İdare, bu konseye ve- rilmeliydi. Müslüman Masiumi par- tisinin kendisini 'diktatörlükle itham etmesine rağmen, Sukarno, dört ko- münisti de içine alan 45 kışılık Kon- sey üyelerini kendi eliyle seçti. Siyasi partilere aldırmadan ve parlâmentoya anışmadan uysal Cuand 'yu başba- kanlığa getirdi ' ' ong-royong - Güdümlü demokrasi" devrı böyle baş- ladı. Müslüman bir memlekette ko- münistler ilk defa olarak iktidara iş- tirak ediyorlardı. Sukarnonun yakın arkadaşı ve genç cumhuriyetin iki numaralı adamı Hattâ, durumdan memnun değildi. Bılhassa komünist- lerin iktidara gelmesini kabul edemi- yordu. Ama Sukarno altı mıly re- yi temsil eden komünistlerin, reyleri nisbetinde temsil edilmeye hakları olduğunu söylüyordu. Cumhurbaşka- 1 "üç ayaklı bir ata binmek" istemi- 22 yordu. Hattâ ise, atın bir ayağının muhalefette bırakılmasına taraftardı. "Su ile yağın karışmıyacağı"na i- namyordu. Ama Sukarno ille de dört ayaklı bir ata binmekte israr edince Hattâ, Cumhurbaşkanı Yardımcılıgın— dan istifa etti. Dizginlerini Sukarno— nun eline verme istemiyen "Harp Senyörleri" de açıkça baş kaldırma zamanının geldiğine kanaat getirdi- ler. Sumatrada üseyin ve Simbolon, merkezi hükümetle esasen şeklen mevcut bağlarını kopardılar. Celebes adalarında, Albay Sumual onları takip etti. Cumhurbaşkanı, Ba- tı Yeni Gine üzerindeki Endonezya talebini canlandırarak Harp Senyör- lerini ve siyaset adamlarını milli bir dâva etrafında toplamaya çalıştı. Hol. landanın aldırış etmemesi ve Birleş- miş — Milletlerin Endonezyaya hak vermemesi üzerine Sukarno, Hollan- dalıların mallarına el koymakta ve Fatmavati'nin halefi Taaddüd-ü zevcat sağ olsun kendilerini de kapı dışarı etmekte te- reddüt göstermedi. Ama albaylar id- dialarından vazgeçmediler. Hatta münistleri iş başına getiren, ecnebi sermayeye tekme vuran Sukarnoya karşı Amerikanın kendilerini destek- liyeceğinden emin olarak cür'etlerini daha da artırdılar: Talihli Cumhur- başkanı kendisine karşı girişilen bir suikastten tesadüfen kurtuldu. Du- rum gerginleşmişti. — İhtiyatlı albay- lar Sumatranın dağlık bölgesinde top- lanmaya başladılar Merkez Banka- sı direktörü Safrüddin de onlara ka- tılıyordu. Ama halkın sevgılısı Sukar no, her şeye rağmen kuvvetliy Bu kritik anda dış memleketlerde kırk— bir günlük bir seyahate çıkması bu- nun deliliydi. Asiler de bunu biliyor- lardı. Bu sebeple Sukarnonun liderli- ğine açıkça itiraz etmiyorlardı. Baş- bakan Cuandanın atılmasını ve hattâ idaresinde antikomünist bir hüküme- tin teşkilini, anayasaya hürmet gös- terilmesini istiyorlardı. Anayasaya yıllardır metelik vermeyen Harp Sen- yörleri, nedense son dakikada onun mevcudiyetini hatırlamışlardı. Ame- rikan basını da "diktatör Sukarnoya baş kaldıran hürriyet âşığı albaylar"ı nerdeyse göklere çıkaracaktı. Dikta- tör Batista'lara, Kral Suudlara med- hiyeler yağdırmaktan — çekinmiyen Dulles da Sukarnoyu anayasaya sa- dık kalmaya davet ediyordu. Hürri- yet ve demokrasi aşkı, dünya pazar- larında 'doğrusu çok ucuza gidiyordu.. Harp Sehyörleri kendilerini temi- ze çıkarmak için son bir gayret daha gösteriyorlardı: İki albay, o Biralar- da Japonyada bulunan Sukarnoyu zi- yarete gönderildi.. Japon işgali sıra- sında tanıdıgı mesleğinin incelikleri- ni çok iyi bilen güzel geyşa Keiko Izozaki ile birliktte eski — günlerini yâdetmekle meşgul bulunan Sukarno elçi albaylarla görüşm reddetti. Şuh geyşa Keiko Izozakının hediye ettiği yırmıdort ayar altından mamul kulak kaşıma âleti ile birlikte Endonezyaya dönünce de âsi albayları silâh'a susturmaya koyuldu. Dostu Hatta'nın itidal tavsiyeleri de para et- medi. Ekvatorun romantik adalarında iç harp artık başlamıştı, Sam Amcanın çilesi Endonezyalıların kardeş — kavgası- nın tasası, Saım Amcaya düşüyor- du. Koskoca Çini komünizme kaptır- manın kâbusu içinde yaşıyan Ameri- a, Endo onezyanın komünistlerin- line geçmesini bir felâket olarak go— rüyordu. Komünistleri hükümete iş- tirak ettiren, bır zamanların sevgi- lisi Sukarnonun bu felâkete doğru gittiğine inanıyordu. Câkartaya kar- şı kazanma şansları Pek kuvvet- li olmayan antikomünist âsi hüküme ti desteklemek, Sukarnonun Rusların kolları arasına atılmasını daha da ko- laylaştırabılırdı Ama halk efârının bası ve bilhassa iş adamlarının ve bazı Senatörlerin desteklediği sa dık albayları da kend hallerine bıra kamazdı. Sam Amca, doğrusu sakal ile bıyık arasında kalmıştı bu tereddütler arasında çırpınırken iki blokun .perde arkasından kendi favorilerini silâhlandırma yarışı Za- ten başlamıştı. Yarın belki de acık tercihler yapmak lâzım gelecekti. Bul durum, soğuk harbin mukadder ne- ticelerinden biriydi. Soğuk harp de- vam ettiği müddetçe, mesuliyetsiz li derler yüzünden dunyarıın neresınde bir hâdise patlak verirse. Rus merikan silâhları karşı karşıya gele— cekti. İstiklâine yeni kavuşan mem- leketlerdeki sözde liderler dünya sul- hü için bir tehlikeydi. Beceriksizlik- lerini, başkaları ödemek zorunda ka- labilirler, Şımdılık güzellikler diyarı Endo- nezyanın ikinci bir İspa anyaya dönme- sini Öönliyecek tek Üümit ışıgı soğuk harbin sona ermesinde gözükmektey- di. Yüsek kademeli konferansın - e- AKİS. 5 NİSAN 1958