Çocuk Hakları ugünün çocuğu yarının büyüğü B olduğuna göre, bir memleketin istikbali demektir. Bu sözleri çok defa duymuşsunuz- dur; belki de bunun için üzerin- de düşünmeye lüzum görm Ama bunun bir hakikati 1fade et— tiği muhakkaktır. Bugün çocuk mevzuu, bilhasssa ileri — cemiyet- lerde büyük bir ehemmiyet kazan- mıştır. Çünkü bazı yerlerde çocuk cemiyet için çetin bir problem ol- mak istidadını göstermiştir. Eski terbiye, çok değişen yeni hayat şartlarına uymamaktadır. — Buna mukabil terkedilen eski terbiyenin yerini bir yenisi ile doldurmak yo- luna, tatbiki olarak, henüz girilme- miştir. Memleketimizde de son za- manlarda unda bazı endişeler belirmiş, ilgili kimselerin ve ana babanın bu hususta kay- gulandığı görülmüştür. Bu telaş yersiz değildir. Belki bugün bizi korkutan bazı hâdiseler münferit- tir. Hattâ bunlar, birer taklit ve kötü kopye olmaktan ileri gitme- mektedir. Ama yeni hayat şartla- rına uygun bir terbiye sistemini tatbik etmek şöyle dursun, henüz tesbit dahi etmediğimize göre, ya- rın için bizi nelerin bekleyebilece- ğini tahmin etmek güç değildir. Tedbir almak zamanı hakikaten gelmiştir. Ancak bugüne kadar alı- nan tedbirlerin pek te ümit verici olmadığım kabul etmemiş gerekir. Çocuk mevzuuna tartışan herhan- gi bir okul - aile birliğinde birkaç kere bulunmak ne, büyük bir şaş- kınlık ve bilgisizlik içinde bulundu- ğumuzu anlamak içte kafidir. Öğ- retmen ve ana baba bu mevzuda birbirinin ne demek istediğini bi- le anlıyamamaktadır. Çocukların adam olmasını yalnızca karnedeki notlarla ölçen, onları kıskanç bir rekabete teşvik eden, hatalı kı- yaslamalarla onların — maneviya- tını altüst eden veya kurtuluş çaresini cezada, dayakta ariyan a- na- babaların mıktarı hiç te az de- ğildir. Çocuklardan, birşeyler elde etmek için, onlardaki suçluluk duy- gusunu uyandıran, tehdit ve kor- ku metodlarına baş vuran öğret- menler de az değildir. Aynı vakayı maarifci başka bir yönden, — aile bambaşka bir yönden görür. Şayet şans eseri olarak, vak'a bir psikolo- gun eline geçmişse ortaya bambaş- ka bir mesele çıkıverir. Bir ruh sarsarlar. Vakıa birçok kadınlar ko- calarının bazı tehlikeli — hamlelerini frenlemek durumunda kalırlar ama bunu gayet ustalıkla, kadınca ve er- keği kırmadan yapmak şarttır. Bir erkeğe muvaffakiyetsizliklerini de- ğil sık sık muvaffakiyetlerini hatır- latmak, onun iyi ve becerikli hareket- lerini desteklemek, diğerlerini bir AKİS, 5 NİSAN 1958 Jale CANDAN doktoru iİise gene aynı baştan başa değiştirebilir. anlaşılmaktadır ki bütün bu ihti- sa»s şubeleri elbirliği — etmedikçe, birbirine yardımcı olmadıkça müs- pet bir yolda yürüyerek — müspet bir terbiye sisteminin — esaslarım tesbit etmek imkânsızdır. Yalnız ceza hiçbir işe yaramamaktadır. Disiplin ruhi tatminle beraber ol- madıkça zararlıdır psikoloji ruh bozuklukları zubahis — olduğu zaman yaya kalacaktır ve psikolo- jiye dayanmıyan bir ruh tedavisi faydasızdır. Dahası da vardır. Bazen ufak bir bedeni rahatsızlık meselâ bir ağır işitme, diselere sebebiyet verebilmektedir. Halbuki bizde sağlık muayenele- ri usulen ve gösteriş — kabilindeu yapılmaktadır. Şimdi şu satırları yazarken e- limde bir tüzük var. "Çocuk Hak- larını Müdafaa Cemiyeti" İ Bu tüzük ve bilhassa Derneğin ça- lışma kollarında görülen salahi- yetli isimler insana ümit veriyor. Dernek, ana rahminden itibaren bütün çocukların haklarını koru- mak, yaşama ve yetişme şartları- nı kontrol etmek, sıhhatli, bilgili, ahlâk ve seciye sahibi birer vatan- daş olmalarını sağlamak için ku- rulmuştur. Çalışma kolları çocu- ğun eğitimi, çocuğun ruh sağlığı, çocuğun beden sağlığı, suçlu veya geri, sakat çocuklar mevzuunu bir- birinden tamamile ayırmış bulun- maktadır. Aynı kollarda dahi bir- birlerini tamamlayıcı mütahassıs- lar yanyana çalışacak ve böylece bütün gedikleri kapatmaya uğra— şacaklardır. Meselâ bir ruh sağ- lığı kolunda, selahiyet sahibi bir ruh doktoru profesörü ile tanın- mış bir pedagog, bir psikolog be- raber çalışacaklardır. Derneğin, ço- cuk mevzuunun tek bir yönden e- le alınamayacağını duşunerek ha- reket ettiği aşikârdır ve insana ü- mit veren de budur. Gene insana ümit veren birşey Derneğin ken- disine seçtiği islimdir. Bu isim- den anlaşıldığına göre Dernek her- şeyden evvel çocukların haklarını koruyacaktır. Çocuk ta olsa insan- ların önce haklarını tanımak 1lâ- zımdır. Disiplin, ceza, yasak ke- limeleri ancak bundan sonra bir mânâ ifade eder kaza gibi kabul etmek, üzerinde dur- mamak lâzımdır. Bir kadının, koca- sının dışardaki işleri ile, bunlar ken- disine anlatıldığı nisbette alâkadar olması da şarttır. Burada müdahale ile alâkayı birbirinden ayırmak ge- rekir. Alâka, söylenenleri itirazsız, söylendiği şekilde kabul ederek din- lemek demektir. Tenkitler çok dik- katli ve ölçütü olmalıdır. Müdahele erkeğin işine karışmaktır ki, bu ek- serıya fena netice verir. Erkeklerın çogunun en büyük zevki dışarda yap- tıkları iyi işleri, muvaffakiyetlerini karılarına anlatmaktır. Halbuki bir- çok kadınlar o anda kocalarını din- lemesmı bilmezler. İşte o anda "ma- yoı'ıez ozulsa bile, kocayı ilgi ile- sevgi ila, iftihar ile dinlemek lâzım arına hayranlık duyan ka- dınlar bunu ihsas etmelidirler. Bu- nu duyamıyanlar ise onlarda beğe- nilecek tarafları bulmaya çalışmalı tatlı dil, alâka ve hüsnüniyetle bu eksikliği gizlemeğe, örtmeye, tetikler- le süslemeye bakmalıdırlar. Çünkü karısı tarafından beğenilmeyen, dir edilmeyen erkek mesut olamaz ve kendisini beğenecek bir. kadın bulun- ca saadeti bulduğunu zanneder, hata- lar işliyebilir. Cinsi hayat Cinsi hayatta erkek olsun, kadın olsun aynı faktörlere dıkkat et- mek zorundadırlar. Kadın, cinsi ha- yatta da, sevgi ve şefkat arar. Bu- nu bulamazsa cinsi hayatın hiçbir mânası kalmaz. Külfet olur. Sevgi- nin, hususit alâkanın, — şefkatin süs- lemediği bir cinsi münasebet kadın için küçültücüdür. Erkeğe gelince o, bu münasebette gene — beğenilmek, hayranlık — uyandırmak, tamamile tatminkâr olmak ihtiyacındadır. Bu mevzuda kadınla erkeğe yardımcı o- lacak şey bilgidir. Hisleri terbiye et- mek, onlara istikamet vermek müm- kündür. Cinsi münasebette anlaşma bilgi ile elde edılır İnsiyakın, patilerin, hattâ aşkın rolü bilgiden çok daha az ehemmiyetlidir. Sosyal Hayat Konuşmak Sanatı eramını iyi şekilde ifade edebil- mek, güz ir sanat- tır ve insanlara çok şey kazandırır. Konuşmasını bilen bir kadın kendisi- ne kolaylıkla iyi bir muhit edinebi- lir, kendisini sevdirir, dost kazanır. Herşeyi bilmek iddiasında olan, her söze karışan geveze kadar, dut, yut- muş bülbül gibi susan ve yakut bü- tün repertuarı yalnızca birkaç esp- ri yapmak, etrafına takılmak olan bir kimse de can sıkıcıdır.. Modam hayat icaplarına uymak için birkaç salon esprisini tekrar etmek fikir fa- kirliğine bir işarettir. Espri zama- nında, yerınde ve orijinal olduğu za- man güzeldir Ko nuşmaların daima faydalı, öğ- retici hiç olmazsa neş'e verici — ve dinlendirici olmasına dikkat etmek lâzımdır. Erkekler bir araya gelin- ce, çok zaman işlerinden, — gençler spordan, kadınlar ev islerinden, sıkın- tılardan ve dertlerinden bahseder— ler. Vakıa insanın bazen bir yakın dostu ile dertleşmesi, bir "deşarj" yapması faydalıdır; ama devamlı bir dertleşme insanı ancak bedbinleşti- rir ve neş'e vermeyen ahbablıklara alıştırır. İşte birçok ev — kadınının 27