R A D Programlar Gene kazandı stanbul radyosunun “2/ Puan Bil- i Yarışı" programlarımn dör- düncüsünde Engin Yanal adlı bir mi- mari ogrencısı 1lk defa olarak 21 pu- anı doldur 0 lira kazanmış ve bir sonrakı programa katılma hakkı- nı, oyun kaidelerine göre, kendiliğin- den kazanmıştı. Geçen hafta yapılan beşinci programda Engin Yanal bu defa da kendisiyle aynı yaşta -21 ya- şında, bir inşaat fakülteni öğrencisi olan Altan Akerle — yarıştı. — Akar, 13 üncü soruda takıldı; Cehof'un pi- yeslerinden birinin ismini veremedi. Engin Yanal ikinci defa olarak seçti- ği iki puanlık sorularla, 21 puanı doldurdu. Rakibiyle arasındaki puan farkını karşılayan 450 lirayı aldı ve yeniden, bir sonraki programa katıl- ma hakkını kazandı. Şimdi İstanbul Radyosu dinleyicileri, Engin Yanalın üçüncü defa 21 puanı doldurup dol- duramıyacağını merak ediyorlar. Alaturka - alafra Dınleyıcı bakımından .radyolarımı- başlıca meselelerinden biri, alaturka - alafranga anlaşmazlıgıdır Bir alaturka dinleyicisine sorarsanız, radyolarımız pe alafranga çalmaktadır. Bir alaturka progra- mı bitip de hafif veye ciddi batı mu- sikisi çalınmaya başlandığında bir- çok evde radyolar büyük bir hid- detle kapatılmakta, yahut Arap is- tasyonlarına başvurulmaktadır. Öte yandan batı musikisinin merak- lılarına göre, radyolarımızda alatur- kadan geçilmez olmuştu İki cep- henin tarafları da kendı zaViyelerin— den haklıdırlar. Radyolarımız ha batı musikisi zevki vermiye muva f— fak olamamıştır. Ancak küçük bir zümre batı musikisinden zevk almak- tadır. Fakat bu zumredekı insan- ların sayısının, Ööteki "geri — musi- İB"den hoşlananlara nısbetle çok az oluşu onların radyo dinleme hakkını İnkâr etme manasına gelen neticeler doğurmaz. Rady program ya- pıcıları gerçi, alaturka ile alafran- ga arasında, bir yandan halkın zev- kine hizmet etmeyi, Öte yandan rad- yonun kültür yayma vazifesini na- zara alarak, uygun nisbetler tâyin etmek ıstemışlerdır Çok kere bu nisbet, yüzde 40 batı musikisi, yüzde 60 alaturka olarak tatbik edilmiş, Hatta zaman zaman yarı yarıya yak- laştığı, bazan batı musikisinin ala- turkayı aştığı olmuştur. Bununla be- er batı musikisi dinleyicisi gene de kendini tatmin edilmiş sayma- maktadır. Bunun sebebi, batı musi- kisi yayınlarının günün — saatlerine dagılışının bu musikinin dinleyici- sine uymamasıdır. Gerek İstanbul, gerekse Ankara radyolarında — batı musikisi, ya iş saatlerinde, ya da uyku. zamanlarında — çalınmaktadır. şunun sebebi program hazırlanır- AKİS, 5 NİSAN 1958 Y O ken asıl göz önünde tutulan dinleyici zümresinin, Türkiye nüfusunun ço- ğunluğunu teşkil eden köylü vatan- daşlar olması, bir de taşra şehir ve kasabalarında, gecenin muayyen bir saatinden sonra elektrik cereyanının kesilmesinin hesaba katılmasıdır. Ak- şam, saat 6 ile 9 arasında her iki radyodan da -değil batı müziği- doğ ru dürüst bir program dinlemek bıle imkân dışıdır.. Çünkü bütün mem- leketin an çok dinlediği bu saatlere İktidar Partisi propagandası dol- durulmuş ve halkı radyo başından ayırmamak için de müzik olarak ala. turkadan başka bir şey çalınmama- sına bilhassa itina gösterilmişti. An kara radyosunun en iyi batı müziği yayınları, saat 10 dan sonradır. Bir Ankara Radyoevi Lâftan işe vakit kalmıyor ki memur şehri olan Ankara ahalisinin batı müziğinden hoşlanan radyo din- leyicileri, ertesi sabah vaktinde dai- rede bulunma endişesi aklındayken, müzik zevkini tatmin etmek için ge- ceyarısına kadar radyo başında o0- turmayı göze alamamaktadırlar. Yeni bir posta lâzım adyo meseleleri üstünde düşünen münevver dınleyıcılerden birçoğu, radyo dinleme haklarının korunması için, bu hale bir çare olarak Devlet Radyosunun yeni bir posta açmasını düşünmektedirler. Bu ara, Türkiye- de mevcut üç radyodan herbırınm ayrıı zumrelerın 1htıyaçlar1n1 ve zevk- lerini e akla gelebilir.' realitelere - atmamaktadır. Çünkü Ankara radyonun sesini, yurdun her köşesine güçlükle — duyurabilmekte, İstanbul radyosu Marmara bölgesi dışına sesini ulaştıramamakta, İzmir radyosu değil başka vilâyetlerden işi- tilebilmek, İzmirin içinde bile bazan dinlenememektedir. — Radyolarımızın teknik durumları ve kudretleri bu merkezdeyken Ankara, İstanbul ve İzmir radyolarından herbirinin, fark- l1 çeşit ve kalitelerde neşriyat yap- maları bu sefer hiç kimseyi tatmin edememek neticesini doğurur. Öyley- se, İzmir radyosu daha ileri bir programcılığın icaplarını yerine ge- tirecek en iptidai teknik imkânlardan mahrum bulunduğuna göre, çare An- kara ve İstanbul radyolarının iki ay- rı postadan neşriyat yapmalarını sağ- lamaktadır. Ancak şu da yar An- kara ve İstanbul radyoları da, teknık imkân bakımından. İzmirden çok da- ha iyi durumda oldukları halde, gene de ayrı birer postanın gereklerini kar. şılayacak malzemeden ve stüdyo im- ânından mahrumdurlar. Hattâ yeni bir posta için serbest frekans bandı bulabılmek boyla bir karar verildi- karşılaşılacak ilk engellerden Olacaktır. Hem, bugüne kadar mü- nevveri daima harcamış olan bir İk- tidarın, ona böyle bir hizmette bu- lunacağım düşünmek fazla iyimser- lik olur. Alaturka - Alafranga anlaşmaz- lığı asıl, dinleyiciler arasındadır. Rad- yoların iç bünyesinde, bu bahiste bü- yük uyuşmazlıklar çıkmamaktadır. Radyoların musiki yayını dairelerinde alaturka ve alafranga kısımları, ade- ta birbirlerine yayın saati ikram et- mektedirler. Sebep, radyolarda çalı- şan gerek alaturka ve gerek batı mu- sikisi sanatkârlarının, kendilerine tahsis edilecek daha fazla yayın sa- atini doldurabilecek hem — eleman- dan, hem repertuardan mahrum o- luşlarıdır... Bu bakımdan alaturka- cılar "bize az saat ayırıyorsunuz" diye müzik yayın şefleriyle ve prog- ram müdürleriyle kavga etmış degıl— lerdir, Öte yandan batı müziği ya- yınlarım tanzim edenler de bazan boş kalmış bir saati memnuniyetle alaturkaya tahsis —edebilecek kadar çaresızhk içine düşmektedirler. Çün- kü, —canlı yayın için ellerindeki ele- manlar hem sayıca hem de hlıyet bakımından kıfayetsızdırler Bu yüz- den zam mak için plaklara başvurulmaktadır Ama radyoların plâk kutuphanelerı çok mahduttur ve eskidir. Müzik yayın şefleri çok kere eş dost plâklarından faydalanmak- ta, bır müzik meraklısı radyo ıdare— sine "şu plâkları Tradyoda çalar mı- sınız?" diye birkaç plâk getırdıgınde ona dört elle sarılınmaktadır. Bu eksrklık brlhassa hafif müzik ve dan üziği sahalarında — kendini hısset— tırmektedır Bu sahalarda aktüalite- yi takip diye bir mecburiyet vardır ve radyoların bile plâk ithalinde çek- tiği güçlükler bu işi başarısızlığa uğ- ratmakta, neticede radyo diskotek- lerine otuz yıl önce girmiş dans plâk- larından bile, program doldurmak i- çin, medet umulduğu olmaktadır.