YURTTA OLUP BİTENLER radan dolayı bir yıl hapse mahküm olmuştu, 4 Nisan 1957 de girdiği ha- pishaneden ise, ancak bu yıl 4 Ni- sanda cezasını tamamlamış olarak akacaktı. Bu hafta cuma günü İz- mir Cezaevinin apısında arkadaş- ların kollarıarasına atılacak olan, lebi tavırlı son derece tabii sabık avukat, zira yediği bir allık .hapis cezası avukatlık sıfatı- nın da kaldırılmasına sebeb olmuştur için yapılacak tek iş, yeniden ğaze- tesine dönmek olacaktı. Ziya Han- han, hapishanede geçirdiği bir yıl içindeboş durmamış, elinde kalan son mesleği için malzeme toplamıştı. Ekmeğini kalemiyle — kazanacaktı: Gerçi, basın meslegınde de bir yıllık mahkümiyet bir takım tahditlere yol içiyor ve meselâ Ziya Hanhanın bir gazetede mesul müdürlük yapması- naimkân vermiyordu ama, yazı yaz- mak hakkı baki idi. Ziya Hanhan da bu hakkını kullanacaktı. Demokrat tamir gazetesi, refikinin aksine, muharriri Hanhanın mahküm olduğu günden tahliye edildiği güne kadar, bir an bile alâkasını eksik etmedi ve her ve- sile ile onu yad ederek okuyucu ha- fızalarındaki yerini muhafaza ettirdi. Hele şu son bir kaç haftadan beri hemen her gün birinci — sayfasında ZiyaHanhanın5 Nisanda yeniden a- ralarına katılacağını bildirerek, ger- çekten büyük bir kadirşinaslık örneği verdi Gönül ne kadar arzu ederdi ki, diğer gazeteler de Demokrat İzmi- rin Ziya Hanhana gösterdiği vefadan ders algınlardı ve ayni vefayı kendi mensuplarına göstersinlerdi. Adalet Meraklı duruşmalar Bu hafta Çarşamba günü Ankara- daki Toplu Basın mahkemesinin kapısını büyük bir kalabalık çevre- lemişti. Kalabalığın ekseriyetini Hukuk fakültesinin talebeleri ve teşkil ediyordu. Mahkeme, mutad veçhile Adil Guneşoglunun başkanlığındaydı. Vakit sabahtı. A- KİS ile ilgili bir davanın duruşma- sı yapılacaktı Davacılar Adnan Men- deres, Nihad Erim ve Sefa Kılıç- çoğluydu.. Kendilerim Ankara Üni- versitesinin Anayasa Profesörü Bü- lent Nuri Esen müdafaa ediyordu. Da- ra edilenler Metin Toker ile Yusuf Ziya Ademhandı Onların avukatları da Ankara Unıversıtesının iki eski mensubuydu: an Feyzioğ- lu ve Doç. Muammer Aksoy Suç konusu yazılar AKİS mecmuasında bıkmıştı. İkisi Kıbrısla alâkalıydı. Ü. çüncüsü Yeni Sabah gazetesinde ya- tılan bir toplantıdan bahsediyordu. Savcılık ayrıca Metin Tokerin, A- KİS'i hakiki — sahibi oldugunu iddia ediyordu. Evvelkı celselerde Bü- lent Nuri Esen ve Basın savcısı gö- rüşlerini açıklamışlar AKİS'in mah- kum edilmesini istemişlerdi. — Çar- şamba günkü celsede sadece Me- 14 bir çok Ziya Ziya Hanhan "İnsaf — be Paşam!"” tin Toker bir konuşma yaptı. Son iki celsede bulunmamıştı, iddiaları son- radan okumuştu. Yazılar hakkında- ki müdafaayı avukatları yapacaklar- dı. Fakat Avukat -Profesör ve Basın Savcısı mecmua olarak AKİS hak- kında "hakikaten yakışıksız ve ay- nı derecede esassız" ithamlarda bu- lunmuşlardı. Kısaca cevaplandırmak istediği buydu. Metin Toker "Bir saf adam!” Sahiplik hikâyesi etin Toker sözlerine şöyle de- vam etti: — Basın Savcısı iddianamenin bü- yük kısmım mecmuanın hakiki sahi- binin ben olduğum hikâyesine tahsil etmiş. Basın Savcısı muhterem mah- kemeniz vasıtasıyla akla gelebılecek bütün tahkikatı yaptırttı. Hattâm terem mahkemeniz Kaza noterlerıne varıncaya kadar bir çok notere tez- kere yazarak bir gizli mukavelenin bulunup bulunmadığını sordu. Ge- len cevaplar dosyadadır. Ve hepsin- de, satış muamelesinin kusursuz ol- dugu belırtılmektedır Bunun üzerine Basın Savcısının iddianamesinde ile- Ti sürdüğü şu olmuş: Satışın hukuki ve kanuni bütün formalitesi tamdır, ama, işte. Metin Tokerin mecmua- sini sattığı zatı benim gözüm tut- muyor! Basın savcısı kusura bakma- sın, hatâ ettiğimi anlıyorum, ınşal— lah 'elimde satacak başka bir mua olursa evvelâ gider, kendısın den, gözünün kimi tuttuğunu sora- rım." Basın hürriyeti etin Toker müteakiben iddia sa- hiplerinin basın hürriyeti anla- yışına geçti ve dedi ki: "— Mecmua olarak AKİS'e ve basın hürriyetine gelince.. Basın hürriyeti anlayışında Ankara Üniversitesi Pro. fesörünün Ankara basın savcısıyla tam bir mutabakat halinde bulunduğu ortaya çıkıyor. Tebrik ederim. A- ma ifadeye mecburum ki, her ikisi de yanılıyorlar ve basın hurrıyetım ortadan kaldırmak isteyenlerin çok eski, ziyadesiyle bayat ve artık kla- sikleşmiş iddialarım tekrarlamaktan başka şey yapmıyorlar Sayın profe- sörün AKİS'in şahıslarla — uğraştığı için suçlu sayılması gerektiği — tezi sadece sevimli bir saçmadır. AKİS stilindeki bütün mecmualar dünyanın dört bir tarafında şahıslardan bah- sediyorlar. Şahıslardan bahsetmeden gazetecilik yapılır mı ve dört kişi- nin bir araya gelip yemek — yemesi şahsiyet sayılabilir. mi? Doğrusu, biri çıksa da benim şahsım hakkın- da yanlış olmayan herhangi bir hu- susu edep dairesinde yazsa niçin çile- den çıkacağını aklım katiyyen al- mıyor. Sayın profesörün Amerikan ve İngiliz basını hakkındaki fikirle- ri tamamile yakıştırmadır. — Verdiği misallerin istisnasız hepsi, Verd_ıgı şekilden başka şekillerdedir. Bir İn- giliz mahkemesi meşhur üç sosyalist liderin tanklar gibi içki içtiğini ya- zan mecmuayı mahküm etmiştir a- ma, bu mecmuaya evvelâ ispat hakkı tanımıştır. Mecmua sosyalist liderle- rin tanklar gibi içtiğim yazdığı için değil, sosyalist lıderler tanklar dibi 1ç— medikleri halde "tanklar gibi içtiler" dediği için mahküm edilmiştir. Bir Anayasa profesörü aradaki farkı an- lamaz mı? Niçin huzurunuza gelip te hakikatleri, olduklarından başka tür- lü göstermiye çalışır? Basın hürriyeti anlayışı da Amerikada, sayın üstadın dediği gibi olmaktan çok uşaktır. AKİS, 5 NİSAN 1958