YURTTA OLUP BİTENLER Millet İki hareket Bu haftanın içinde duyulan bir ha- yurdun istisnasız her tarafın- da geniş bır inşirah uyandırdı. Düşün- mek lâzımdır ki bu ınşırahı hisse- denler et bulamadığı, peynir bula- madığı, kuyruk olduğu, nakil vası- tasında canı çıktığı için birer buruk insan haline gelmiş vatandaşlardı. Hiddetleri burunlarındaydı. İktidara karşı kırgındılar. Alabildiğine kız- -ındılar. ağmen haftanın başında duyulan haber — yüreklerine bir ışık serpti. Büyük Meclisin Di- lekçe komisyonu bir karar almıştı: Unutulmaz Adalet Bakam Prof. Gok- türk tarafından sadece "lüzum görül- düğü" mucip — sebebi zıkredılerek İ- şinden uzaklaştırılmış bir Temyiz a- zası kkında tasarruf iptal — olun- muştu. Büyük Meclisin bir komisyo- nu mağduru haklı bulmuş ve vazife- sine ıadesını kabul etmiş Bahis mevzuu olan bir ek T! yiz azasıydı. Adalet istiklâli davası halledılmış değildi. Hattâ o Temyiz ası dahi eski yerini almamıştı. Da- ha bir ay beklenecekti, bir ay zarfın- da itiraz vaki olursa mesele umumi heyete gelecek ve orada görüşüle- cekti. Yani ortada henüz hiç bir şey yoktu, Ama kısa bir zaman için Tür- kiyede et sıkıntısının acısı unutu- lur gıbı oldu. Zira vatandaş hisset- ti ki Büyük Meclis kendı hakkım ko- rumak adır. Bu, vatandaşa emniyet verdimi kadar Meclisin itiba- rını bin misli arttırdı Demek ki Mec- listeki Vekillerimiz yurdun her tara- fında tenkit edilmiş olan bir tasar- ruf karşısında gerekli aksülameli gösteriyorlardı. Demek ki lora, kont- rol altındaydı. Hakikaten hiç bir şey, ama hiç bir şey bu his kadar D.P. ye fayda sağlayamazdı. Hele kara- . D. P. 1946 ruhuna tekrar kavuş- mak için gayret gosterdıgı bir Sırada alınmış olması İktidar için tesadüf- lerin en kayıtlısı oldu. sSIZ sa- yılmış olan başka tasarruflar da pek ala düzeltilebilirdi. Niçin, yarabbi, niçin? Hğlbukı bununla hemen hemen aynı lerde bir başka hareket, D.P. için aynı derecede talıhsızlık oldu. Pazar günü Ankarada Galatasarayla Fenerbahçe karşılaşıyordu. Küçük bir stadda binlerce insan — toplanmıştı. Maçı Ankara radyosu naklen verıyor- du ve pek âlâ denilebilirdi ki Tür yenin yarısı radyo başındaydı. Spi- ker evvelâ sahanın vaziyetini anlattı kusura bakılmam asını söyledi, m rofonu açıkta duruyordu 19 Ma- yıs stadında olduğu gibi hususi bir tu. Bu yüzden bütün gürültüler aksediyordu. Hattâ yanın- da biri konuşsa duyuluyordu Hakika- n de bir uğultu, mütemadiyen ge- lıyordu Spıker daha sonra şeref tri- 4 bününde oturanları saydı. Bakanlar vardı. Birden durdu vs haber verdi. Başbakan Adnan Menderes stada da- hil olmuştu, Şeref tribünündeki yerini alıyordu. Yanında İçişleri Bakam Dr amı edik bulunuyordu. Stadda- ki hoparlörün sesi de Tradyolardan aksetti. Hoparlör de Başbakanın ge- lişini ilân ediyordu. Fakat gelen ses bundan ibaretti. Spiker akıl durdu- ran bir şey daha yaptı. Sesine heye- canlı bir eda vererek halkın Başba- kana "coşkun tezahUrat"ta — bulun- duğunu bildirdi. Halbuki bir tek alkış sesi. yükselmemişti, - duyulmamıştı. Yalnız, hoparlörün aynı haberi — bir defa daha verdiği duyul Hepsi o. Radyodan akseden, sessizlikti. Haki- Kamil Coşkunoğlu "Göktürkzede!” katen o gün stadda bulunanlar, hal- kın maçtan evvel coşkununu bıra- kmış, herhangi bir tezahürat yaptı- ğını dahi duymadılar. Şimdi bu propaganda mıdır? Her. kesin kulağı yok mudur ? Ses işitme- mekte midir?Lütfen bir akıllı adam söylesin Yapılan İktidarın men- faatine midir? Ya ertesi gün meş- hur Zaferde, spikerin söylediğini ha- ber diye okuyan Ankaralılar, — hele maçta bulunmuşlarsa, — şaşmamışlar mıdır? Omuz silkmemişler — midir? Bunun bir faydası düşünülebilir mi? Üstelik aynı hikâye, yarabbi kaçın- cı defadır tekrarlanmaktadır! Coşkun tezahürat mı? Birinci ha- reket nevinden hareketlere devam e- dilsin, hiç bir hayalperest spikerin yardımına ihtiyaç olmaksızın radyo- ların alkış sesinden yıkıldığını duy- mak işten bile değildir. Ama ses gel- meyin mikrofonlarda "coşkun teza- hürat" tan bahsetmek, radyoları din- leyenlerın izanıyla alay etmek, yal- nız hhat:ikat olmayan bahislerde de- ğil, hakikat olan bahislerde de niçin yalan söylemeli, inanmayı güçleşti- riyor B. M. M. Politiko hukuki... Bundan haftalarca — evvel Büyük Meeclisin Dilekçe komısyonunda bir hâdise cereyan etil. "Gök- türkzede" Temyiz azalarından Kâmil Coşkunoğlu "görülen lüzum" üzerine emekliye sevkedilince Meclise müra- caat etmiş ve kararın iptalini iste- Meclise yapılan her müracaat gibi emeklı Temyiz azası Kâmil Coş- kunoğlunun dilekçesi de Dilekçe ko- misyonuna havale edilmişti. "Görülen lüzum" üzerine emekliye ayrılanlar arasında Temyiz azası. Meclise mü- racaat eden tek şahıs degıldı Rizenin eski vali muavini Münir Altan da ay- nı şekilde emekliye sevkedilince Mec- lise başvurmuştu. Komisyon meseleyi görüştü. Gerek Kâmil Coşkunoğlunun ve gerekse Münir tanın emekliye sevk şekillerini tasvıp etmedı Karar- ların iptalini Dilekçe komisyonu Buyuk Meeclisin bütün komisyonları gibi ekseriyeti D. P. ye ekalliyeti C.H.P. ye.mensup mil- letvekıllerınden müteşekkıldı Azanın yekünu Komisyon üçte bir a- zayla toplanabılırdı Toplantıya ka- tılan C. H. P. lıler kararın ıptalını uygun bulmuşları D. P. erden Nüzhet Ulusoy, Ahme amdı Tezel Mithat Dayıoğlu. Mehmet Eyiiboğlu aksi kanaat izhar etmişlerdi. Fakat iki D. li,, Fahri Ağaoğlu ve Ya- kup Karabulut iptal lehinde vaziyet alınca ekserıyetle müsbet bir karara varmak mümkün olmuştu. Bunun ü- zerine muhalif kalanlardan Nüzhet Ulusoy takriri müzakere teklifinde bulunmuştu. Fakat komisyon buna il- tifat etmemiş ve karar komisyon ba- kımından katiyyet kesbetmemişti. Ancak, haksız yere emekliye sev- kedildikleri komisyonca kabul edilen- lerin işlerine iadesi henüz bahis mev- zuu değildi. Bir ay beklemek lâzımdı. Bu bir ay içinde itiraz; vuku bulursa -ki. bulacağı muhakkaktı-, — mesele Meclisin Umumi hevetine gelecekti. Orada politiko hukuki alâka uyan- dırıcı müzakerelerin, cereyan edece- ğinde şüphe yoktu. İlk fikirler D ilekçe komisyonunun kararı an- cak bu haftanın başında "karar- lar cetvelı ilân olunduğunda duyuldu. Haberi alan gazeteler bunu büyük başlıklarla verdiler. Hâdisenin ehem- miyeti aşikârdı. Karar, alâkalıların soyledıklerıne göre kanunen sakattı AKİS, 5 NİSAN 1958