Haftanın içinden Bağdatsız Bağdat Paktı ağdat Paktının Bağdatsız kalmak üzere bulunduğu Bbır devreye giriyoruz. Eğer diplomasi, hadıselere doğru teşhis koymak ve istikbal için ona göre hazır- lık yapmak sanatı ise gı ttikçe kuvvetlenen boyle bir ihtimali açıkça gözler önüne sermi ek Jlâzımdır. Sayın aşbakanın İralan Paktından ayrılacağı yo- lundaki neşriyatı bu paktı zayıf düşürmek ve zayıf göstermek maksadına atfetmesi insafa pek az sığar. Aksine, Bağdat Paktını kuvvetlendırmek ve kuvvetli gostermek arzusu aşikâr çevreler bu paktın bir gün Bağdatsız kalabileceği İhtimalini cesaretle derpiş et- mişlerdir. Eğer sayın Menderes Amerika Dışişleri Ba- kanlığını Bağdat Paktını baltalamak — isteyenler ara- sında telâkki ediyorsa, ancak o zaman kendisine söy- lenebilecek bir söz bulunamaz. Zira herşey gösteriyor ki mesele Washington da ehemmiyetle ele alınmıştır. Dış polıtıka tedvir edilirken arzulan, hakikat ye- rine almak, insanı evvelâ hatalı teşhislere, oradan da hatalı hükümlere götürür. Orta Doğuda cereyan eden son hadiselere realist bir gözle bakmaya ihtiyacımız vardır. Gerek Mısır-Suriye, gerek Irak-Ürdün birlik- leri zahiri sebeplerini Arap Birliği idealinde buluyor- larsa da, aslında her ikisi de bazı acil zaruretlerin netıcesıdır Bir devleti -Suriye-, kendini bir başka devletin kucağına âmiller üzerinde durmamazlık edemeyiz. -Irak ve Ürdün, kırksekiz saat içinde, yarımyamalak bir taslak hazırlayıp federasyon kurduklarını ilân eder- lerse bunu tabii bir hadise gibi karşılayamayız. Her iki vakada da normal olmayan şartlar, bir takım endişe- ler ve mukabil endişeler, gayretler ve mukabil gay- retler elbette ki buyuk ol oynamıştır. Bütün bunları görmemezlikten gelip işin sadece cila tarafı üzerinde durmak hüsrana düşmemenin en emin yolu değildir. Orta Doğuda bir "Araplık şuuru"nun mevcudiye- tini kabul etmek mutlaka lâzımdır. Bir zamanlar Ba- tı için bir nevi kapalı av sahası sayılan bu bölgede Sovyetlerin başarıyla kuş vurmaları, Kremlinin reali- teleri kavramakta'"! bilhassa Washington'a nazaran daha usta olması neticesidir. "Araplık şuuru"nun te- zahürlerini tartışmakta mâna yoktur. Sırf bu şuuru temsil ettiği 1çın diktatör Nasırın büyük kütleler nez- dinde topladığ sempatiyi yadırgayabıhrız Mısırda "fellah davası nı halletmek için platonik gayretlerden ileri gidilmemişken Kaimenin bütün bir fakir aran ca- miasının müdafii rolüne çıkmış olmasını doğru bulma. yabılırız Fakat vasiyeti olduğu gibi görmemiz ve "Araplık şuuru"nun şampiyonluğunda Nasırın bütün diğer rakiplerini geride — bıraktığını - teslim etmemiz şarttır. Bunu yapmazsak Orta Doğuyu anlayamayız ve Orta Doğu anlaşılmadan Orta Doğu politikası olmaz. Araplık şuuru'", Orta Doğu memleketlerinin bir çogunu bır noktada batılı memleketlerle eş seviye- ye getirmektedir: Umumi efkârın rolü. Nasıl Amerika- da ve İngilterede, Batı Almanyada ve Fransada İkti- darlar umumi efkârın tasvıbı olmaksızın hareket ede- mezlerse Orta Doğuda da, "Araplık şuur.u"nü alâka- dar eden meselelerde hattâ en kudretlı İktidarın umu- mi efkâra uzun müddet mukavemeti bahis mevzuu olamaz. Irak, Bağdat Paktından ayrılması için kend umumi efkârı tarafından şimdiye kadar şiddetle tazyik ediliyordu. Bu tazyiklere bundan böyle, Federasyon- daki partneri Ürdünün de ısrarlarının katılması hiç kimseyi şaşırtmamalıdır Hepsi o kadar da değil. Bir yandan Birleşik Cum— huriyet, ote taraftan Krallar Federasyonu Arap â minin alâkasını çekmek için yarışa çıkmış vazıyette— dirler. Kim Araplara daha cazip görünürse ilk o, sü- flilikten çıkıp daha tabii, daha gerçek bir varlık man- zarası alacaktır. Bağdat Paktının Krallar Federasyo- AKİS, 22 ŞUBAT 1958 Metin TOKER nu için bir handikap teşkil edeceğini görmemek im- kânsızdır. Bağdat, Bağdat Paktının merkezi kaldıkça Araplar için Kahireye nazaran bir cazibe merkezi ol- ma şansını arttırmayacaktır. Bu hakikati Krallar Fe- derasyonunun batılı dostları şimdiden görmüşlerdir. Yarın, realiteyi kabul ederek gereğini düşünmekten geri kalmayacaklardır Zaten geri kalmazlar. Zira me- sele, onlar için, Orta Doğuyu Sovyet nüfuzundan ko- rumaktan başka şey değildir. Bagdat Paktının mânası budur, Eisenhower doktrininin mânası budur. Bu iki tecrübe fazla meyva vermediğine göre Krallar Federas- yonunu bir üçüncü tecrübe olarak ele almak ve onu, zayıf taraflarını temizledikten sonra "belkı bizden de- ğil ama, hiç olmazsa onlardan da değ prensibine uygun bir kuvvet şeklinde desteklemek Batı politika- sıyla .taban tabana zıt değildir. Kaldı ki Amerikanın müttefiki Sundun kıymet taşıyacak bir iltihakı Irakın Bağdat Paktından çekilmesin "Batı tavsiyesi" da- hi yapabılır İşin, Araplar zavıyesınden manzarası bu- ; an Bağdat Paktı içinde basını sustura- rak, Üniversiteyi tatil ederek, Meclisi feshederek, bü- tün klâsik polis tedbirlerini alarak kalabıldıgı hakıka— ti gözler ununde tutulursa ve insan kendi kendine bu- nun daha ne kadar devam edebılecegını sorarsa sayın Menderesin son demecindeki ithamlar yalnız insafsız değil, aynı zamanda haksız da olur. Kaldı ki Krallar Federasyonu, sayın Başbakanın dediği gibi Bağdat Paktına kuvvet vermiş değildir. Bi- lâkis Bağdat Paktını bir nevi ucube haline getirmiştir. Zira Irak ve Urdün dış politikalarıyla ordularım bir- leştirmişlerdir. Fakat hazırladıkları Federasyon anaya- sasında her iki devletin, kendi dış taahhudlerıne sadık kalacağını ilâve etmişlerdir. Bu taahhüdlerin yerine getirilmesi kâğıd üzerinden çıkıp fiiliyata intikal etti- ğinde tamamile imkânsız hale gelmektedir. Bağdat Paktının Iraka ait askeri vecibesini hangi ordu yerine getirecektir, Irakın Ankaradaki elçisi lütfen söyler mi? Hattâ bir Bağdat Paktı konferansında Irakı han- gi Dışişleri Bakanı temsil edecektir? Bundan başka, Ürdünün bir tecavüze uğraması halinde Türkiyanin ve diğer Bağdat Paktı devletlerinin Vazıyet ne ola- caktır ? Zira ÜUrdünün tecavüze maruz kalması, Kral- lar Federasyonunun tecavüze maruz kalması demektir. Krallar Federasyonunun başkanı ise Irak Kralıdır. Doğrudan doğruya Irak tecavüze — uğramış sayılacak mıdır, sayılmıyacak mıdır? Bunlar, akla ilk gelen en basit karışıklıklardır. Bunların yanında daha bir sü- rü güçlük suni Krallar Federasyonunun Bağdat Pak- tıyla olan hukuki ve fiili münasebetlerini kelimenin tam manasıyla arap saçına çevirecektir. Bizim bu arap saçı içinde mamız —menfaatimiz icabı değildir. Bilâkis şimdi sükünetle ve her türlü iç politika mülâ- hazasından uzak olarak, bir takım — zorlukları zafer etiketi altında kabul ettirmeye — çalışmaksızın Bağdat Paktının istikbali üzerinde düşünmeliyiz. Bu pakt, fırtınaların tam — ortasındadır. Partnerle- rin arasında paktların elzem şartı olan menfaat birli- ği zaten bulun madıgından Bağdat Paktı hiç bir zaman ayakları üzerinde sağlam duramamıştı. FFakat şimdi, Bagdatsız kalmak tehhkesıyle karşı karşıya bulundu- ğunu teslim etmek zarureti Vardır Zayıf bir siyasi te- şekkulun zafiyetini söylemek, u Zzayıf düşürmek ve- zayıf göstermekle karıştırılmamalıd Hadiselere dogru teşhıs konulmazsa işin içinden çıkılmaz Uzun ömürlü olmayacaklarını bile bile güzel sözler söylemek bir muayyen anı geçiştirir ama derde deva olmaz. Gönül çok isterdi ki hariciyemiz şu anda, Bağdat Paktı Bağdatsız kaldığında ne yapmamız gerektıgı hu- susunu ciddi şekilde mütalâa ile meşgul bulunsun.