T ITYA Üçüncü Tiyatro tiyatronun âsisi undan üç yıl kadar önceydi. Son derece kıbar tavırla bir adam çe- kingen adımlarla Devlet Tiyatrosu idare Heyeti odasının kapısını çal- uz ülürcesine re oturmuştu. Koltuğunun -her zaman olduğu gibi- deri bir bloknot vardı. Odaya yeni giren bu adam içerdekilerin hemen hepsinin arkadaşı olduğu halde, imtihan odasına gundu. Doğrusu mamıyla arkadaş arından eden bir idare" heyetinin karşısına çıkacagını aklına getirmemişti. şünüyor taşınıyor fakat bir kendisinin ne gibi bir sebeple İdare heyetinin karşısına çıkarıldığım kes- tiremiyordu. idarecilerine karşı son derece saygılı bir insandı. Karıncayı bile incitmekten çekinirdi. Peki ama, nasıl olur da böyle hesap vermek üzere çağırılırdı ? Havadan sudan açılan lâflardan sonra, nihayet lda_re Heyetinden biri mevzua girmişti. İdare Heyeti ken- disinin tiyatronun teorik — kısmıyla ilgilenmesini ve mecmualarla gazete- lere yazdığı tiyatro, tenkitlerini tak- dirle karşılıyordu. Ancak tenkit yazı- larında, zaman zaman Devlet Tiyat- rosunda oynanan eserleri ve bazı o- yuncuları beğenmemesi — doğrudan doğruya tiyatro idaresine karşı ya- pılmış bir hareket olarak mânalandı- rılıyordu Bu, tiyatro ıdaresıne karşı bir nevi 1syandı Tiyat un ise İs- yana hiç tahammülü yoktu Sonra hatırdan çıkarılmaması gereken bir' nokta daha vardı ki, tiyatro tenkıdı yazan gene bu tiyatronun içinden bir insandı. O halde, bu tiyatroyu tenkit edenlerin safına katılamazdı İdare Heyeti üyesi, bütün bunla- rı'büyük bir dostluk havası içinde ve anlarsın ya dercesine bir eda ile söylemişti. Bundan böyle Devlet Ti- yatrosu aleyhinde yazılar yazmama- 1 ydı. Ama yazılar lehte olursa bak zaman söylenecek bir şey yoktu. Aksı hald İdare Heyetinin mukavele hükümleri gereğince "bazı tedbirler düşünmek zorunda kalacağı" unutul- mamalıydı. Tok sesli ve kibar tavırlı aktör, mümkün olduğu kadar yumuşak bir sesle teşekkür etti ve İdare Heyeti Üyesi arkadaşlarım — selâmladıktan sonra dışarı çıktı. İçin için kendini yiyordu ama, Devlet Tiyatrosu ar- tisti olarak âdeta bir parti disiplini havası içinde olduğundan birşey söy- leyememişti. Ondan sonra da artık, birkaç methıye yazısı haricinde ga— zetelerde imzası gö edı. Yaln ca haftada bir radyonun "Edebi at— tan güzel sayfalar" programlarında sesi duyuluyordu. AKİS, 22 ŞUBAT 1958 T R O Ugo Betti Yalanla — gerçek arası Sesinin sadece sahnede, arada sırada da radyoda duyulmasına müsa- ade edilen bu âsinin adi Suat Taşerdi. "Günler geçer, aylar geçer... Bu hadisenin üzerinden birkaç yıl geçti. Suat Taşer bu birkaç yıl içinde, "Binbir gece — masalları"yla dolu günler geçirdi. Ama bu arada, tiyatroya gerçekten gönül vermiş bir insan olarak zaman zaman sahneye kalmak kendisini tatmin etmiyordu. Tiyatronun teorik cephesiyle de alâkalanan bu yı k taplar yazmış bir araştırıcı sıfa— ıyla "Üç duvarlı dunya nın dördün- cü duvarına ”, da hâkim olmak isti- yordu. Schıllerın dedıgı gibi " götüren Şimdiye nisbette bu köprüye bir iki mala do- lusu da olsa harç koymuştu. Ama ar- tık bu köprüyü kendisinin inşa etme- si zamanının geldiğini tiyatro idare- sinin de kabul etmesini istiyordu., Nihayet gunlerden bir gün kendi- sine "Yaz 1-The Seven Year Itch"in re]ısörlugu verildi. Artık âsi- lerin safım terketmişti. İşte bu yıl da "Kraliçe ve Asiler"in rejisörlüğü- nü yapıyor Kralıçe ve Asiler çüncü Tiyatroda " liçe ve Âsiler"in yazarı Uge Betti'ye Pirandello'dan sonra İtalya- nın an büyük tiyatro yazarı deniyor- du. Pirandello, gerçekleri acı taraf- larından yaka layıp birtakım tıyatro kalıpları içinde parçalamış, Ugo Bet ti de bu acı gerçekleri bulanık bır atmosfer içinde, fakat daha düz ka- lıplarla vermiye çalışmıştı. Pirandel- lo beşeri adaletin hakiki adalet olma- dığına inanmış, Ugo Betti de fikri savunmuştu. Betti, hâkimlik kademelerinde beşeri adalet fikrinin ne kadar mânâsız olduğunu anlamıştı. Birtakım insanlar, hâkimlerin karşı- sına geliyor, bir' sürü yalanlar sıra- lıyarak başka bir ınsandan adalet istiyorlardı. sahneye konan yıllarca kendisine yalan söylenmiş bir adam olarak Ugo Betti de, seyir- cisine hakikatin, hangi tarafta oldu- ğu kolayca kestirilmiyen bir takım bulanık muhtevalar sunuyordu. "Kraliçe ve Âsiler" de Ugo Bet- ti'nin bu görüşünü ortaya koyan ef- saneyle hakikat kırması bir eserdi, Memlekete hâkim olan âsiler bir türlü ele geçiremedikleri Kraliçenin peşindeydiler. Bir gün, göç eden bir p durduruluyor, sıkı bir kontrol alınıyordu. Bu arada hafif meşrep bir kadın plan Argia, Krali- çeyi tanıyor ve eski arkadaşı âsiler- den Raim'le anlaşarak ona şantaj yapıyordu. Argia, yıllarca memleke- e kan kusturmuş gururlu, sert bir kadınla karşılaşacağını sanıyordu. Fakat Kraliçe bir çocuk kadar ma- sumdu. Hayatım — kurtarmak için de köylülerle, çobanlarla yatacak ka- dar korkaktı. Kraliçelikten — nefret ettiğim, sadece yaşamak istediğim söylüyordu. Oyleye âsilerin — suçlu diye aradıkları, Öldürmek istedikleri Kraliçe, adaleti yerine getirmek is- teyenlerin bu beşeri değildi. Bunu geç de Argia, acıdığı için Kralıçeyi kaçırır. Fakat bu sefer de âsi i Kraliçe zannederler. Pansıyon odala— rında kiraya verilen bir kadın' olan Argia, bütün milletin kanım istedi- ği bir kadın Tolünü oynıyacaktır. o Betti'nin tezatlara fazlaca bağ- lılığı burada da çıkar ve Argia, bir Kraliçe olarak ölüme gi- der. Öte yandan, beşeri bir düzen kur- ma ıddıasınd bulunan asıler de,be- adalet namına k ınsa ın takım insanlar tarafından adalet na- mına öldürülmektedir. Ugo Betti ze- zehirleyerek kendini öldüren kraliçe- 31