SAĞLIK ceihtimama muhtaç bulunduğunu hatırlayacaktı. Fakat' Kırdar, bu tip işlerle uğraşacak gibi görünmüyor- dui Gözlük cam ve çerçevesi buhranı- nın bir sebebi de, bizdeki kâr hesap- lâma usulü ile alakalıydı Türkiye hariç, dünyanın her memleketinde bir gözlük Ççerçevesi alan adam-, bu çerçeveyecam takılması için ayrıca ücret ödemezdi. Zira o ücret çerçeve- len alınan kâra dahil edilmişti. Hal- buki Türkiyede, çerçeveye cam tak- tırmakiçin ayrı bir ücret ödenmek- teydi. Camdan ve. çerçeveden alınan kar da, sırası- ile azami B 20 ve B 25 olarak hudutlandırılmıştı. Yani Türkiyede müstakil olarak cam ve- ya çerçeve alan insan, bunları diğer memleketlere nisbetle çok ucuza mal ediyordu. meselâ Batı Alman- yada, sıgortalı işçiler için- gözlük ca- mı ve çerçevesinden © .5 kâr a- lınıyordu. Diğer kimseler içinse kâr haddi serbestti. Böylece, bilhassa son senelerde artmakta olan Arap turist- leri memleketlerinde dörtte bir fiatı- na temin ettikleri Türk liraları ile. Türkiyeden bol bol erözlük camı ve çerçevesı alıyorlardı. Memleketlerine dönünce de, çok ucuza mal ettikleri cam Ve çerçeveleri satıyorlardı. Türkiyede Vatandaşlar gözlerini bozmamağa veya göz ullanıyor- larsabaşlarına bir hâl gelmesın diye çok dikkatli olmaya — mecburdular. Bu zamanda Tanrı kimseyi gözlük- çüye muhtaç etmemeliydi! Bir buhran daha I laç ile gözlük cam ve çerçeve- sinden başka, memleket bir buh- ranın daha ıstırabını çekiyordu. Yal- nız bu sonuncusu, öyle pek kolay gö- rünür bir buhran degıldı. çerçevesı kadar büyüktü. Memleket- tıbbi alzeme yoktu Türkiyede yalnız Istanbulda bu tip — malzeme satan bir iki dükkân vardı ve onlar da yıllardan beri hemen hemen boş duruyordu. Yıllardan beri Türkiye ince cerrahi âletler, elektrikli tıbbı cihazlar ve lâboratuvar — malzemesi yani kısacası sıhhi levazım kalma- mıştı. Bugün bir mikroskop, bir ront- gen cihazı, bir kulaklık, bir ameli- yat masası vesaire bulmanın imkâ- nı yoktu. Mektebini yenı bıtırmış bir doktorunun nehane — açması mümkün değildi .Zira bir tur-elekt- rik, bir fotöy satın alacak yer kal- mamıştı. İhtisasını tamamlayan bir dokto veya Tıp Fakültesinden me- n bir pratısyenın de muayenehane açm sına ân yoktu. Çünkü bir steteskop, bir tansiyon âleti satın a- lınabilecek bir yer bulunmuyordu Hele bu genç tabib bir operatör ıse Tanrıdan başka müracaat edec makamı yok demekti. Zira bugün ıçın cerrahi aletlerin sadece adları hatırla- nıyordu. —Eski birtabibise kaybolan veya kırılan dökülen bir sıhhi malzeme yi değerinin on mislini, de verse yerine koymak imkânına sahıp değildi. Bu 20 malzemelerin hiç biri piyasada yok- tu. Memleketimiz hudutları dahiline 1953 senesinden beri E.P.U. memle- ketlerinden — tek parça dahi sıhhi levazım girmemişti. Memlekete daha önce getirilmiş olan elektronik — ci- hazların filmleri de sırra kadem bas- mıştı. Halbuki bu cihazlar için film, otomobil için benzin neyse o idi. E.P.U. memleketleri peşin para almadan sıhhi malzeme siparişi ka- bul etmiyorlardı. Zaten fazla talep karşısındaydılar ve sağlam — müşteri- ler- bile kuyruktaydı. Bir de kalkıp kredi üzerinden hangı kredi satış yapacak hallerı yoktu y E. şındaki memleketlerde ise sıhhi malzeme gelişmemişti. Mev- cut olanlar da hiç bar işe yaramıyor- du. Zira hem pahalı, hem de kalite, itibariyle son derece duşuk oluyordu Bir ziyaretten çıkış Faaliyet gösterisi Üstelik, Türkiyede tabibler ve ecza- cılar şimdiye kadar hep E.P.U dan getirtilen sıhhi malzemeye alışmış- lardı. Avrupada tahsil veya ihtisas yapan doktorlarımız da onlarsız ola- mazlardı. Sıhhi malzeme buhranı, ya- rın belki de mukadderatımızı ellerıne teslim edeceğimiz tıp, dişçi eczacı talebelerin noksan çalışmalarına ve iyi yetişmemelerine sebebiyet veriyordu. Bu günkü tıp, dişçi ve eczacı talebe- leri rontgensız artifeksiz, — penssiz bırşeyler öğrenmeğe çalışıyorlardı malde ısrar edilmesi üzerine butun vahimleşen sıhhi malzeme buh- ranının giderilmesi için de en azından 25 milyon dolara ihtiyaç vardı. Merak edilen taraf Merak edilen taraf — Kırdarın bü- tün bu yükün altından nasıl kal- kacağı idi. Sağlık Bakanlığına geti- rildikten sonra gezmiş, teftiş etmiş, temaslar yapmış ve görmüştü ki ya- ralar derindir. Kanamaktadır. Doğru- su ya artık Sağlık Bakanlıgı deyip de geçmemek lâzımdı. Şimdi bu Bakan- lık en azından Ekonomi ve. Ticaret Bakanlığı kadar insan yiyen bir Ba- kanlık haline gelmıştı Hele üzerinde yerleşen adamda bir parça insaf, bir parça karşısındakılere acıma hissi vars: Yenı Sağlık Bakanında ise bu his vardı. Zira Dr. Lütfi Kırdar polıtıka— cı olarak değil, insan olarak iyi. hem çok iyi bir insandı. Temiz yürekliydi. Dürüsttü. Bir noktaya kadar me- deni cesaret sahibiydi. seçim- leri sırasın .P. li partizanlar Istanbulda hıle yapmak ıstedıklerı za- önlemişti. Valılıgı sırasında il başkanları veya müfettişleriyle ta- kışmasının bir sebebi de buydu ırdar hususi hayatında da sakin bir ınsandır Okumağa muthış meraklıdır. Teşvikivedeki evinde yük bir kütüphanesi vardır. İçki, sı— gara kullanmaz VA kalmaktan sıkılmaz. Çok adaşı vardır amı hiç biri ile can cıger değildir. 1949 da geçirdiği prostat ameliyatından başka mühim bir hastalık geçilme- miştir. Hitabet ile arası iyi değildir. Valiliği sırasında nutuklarım rahmet- li Abidin Daver hazırlardı. O sıra larda bazı kelimeleri, fark ettiği halde lın şekilde söylerdi ve nutuklarında bu kelimeden mümkün nisbetinde ka- çardı. İki erkek çocuğu vardır. 29 ya- şındaki Erdem yüksek mimardır. 24- yaşındakı Üner ise hariciye memu- Genç iken baloları kaçırmayan Kırdarzade Lütfiye mukabil bugünün Dr. Kırdan pek eğlence- yerlerinde görünmez. İyi aile reisidir. Uhdesıne tevdi edılen her işi, anlasın anlam sın başarmağa çalışır. Gazetecılerle iyi geçınmenin faydasını bilir ve fay- dasını çok- görmüştür. Müthiş titiz- dir. İkinci plânda kalmağı, liderliğe tercih eder. memleketin en büyük dertle- rinden birini halletmesi beklenilen in- san milyon küsur kişilik bir milletin top yekun sağlığı bahis mevzutt idi. Dertlere acilen çare bul- mak zarureti kendini açıkça göste- riyordu'. Katarak ameliyatı geçiren ve evinden dışarı adım atamayan al- remli, delıkanlı bekliyordu. Bellargal gıbı lüks ilâçlar, fantezi çerçevı mlar, lüzumsuz sıhhi malzeme ıste yen yoktu Hastalıklarla mücadelede insanları kuvvetlendirecek maddeler talep ediliyordu. Kalkınma, hürriyet- ler kadar sıhhatler pahasın da ger- çekleştirilmeye çalışılmamalıydı. Kimsenin yaşamak arzusuna mani o- lunamazdı. AKIS, 22 — ŞUBAT 1958