YURTTA OLUP BİTENLER zifesini yaparken kendisine sövülmüş olmayacağından bu, onunla kendisine söven arasında hususi bir durum ya- ratacaktır, kanunla alâkası yok- Herkes gülüyordu. Doğrusu is- tenilirse biraz evvel de H. P. nin bazı müthiş hatiplerinin fikirleri ay- nı şekilde karşılanmıştı Hakikaten laik C. H. P. pek laik bir men- subu Adana mılletvekılı Mehmet Ge- çioğlu kürsüde verdiği vaızda sadece müslümanlığın hak olduğunu, öteki dinler mensuplarının kâfir bulundu- ğunu, onun için kanunun sadece "bi- zim Allahımızla peygamberimizi re uzuyordu. Ama durum aydınlanmış- tı. Dini inançların ve mukaddes mef- humların küfürden masun bulundu- rulması herkesin arzusuydu. Ama tasarı maksadı zıyadesıyle teklifler son . Bizzat Adalet Ko- misyonu bir ışık serpecek halde de- ğildi. Anlaşılıyordu ki meseleyi de- magojiden uzak, sağlam kafayla ve partizan gayretlerden sakınılarak halletmek lüzumu vardı. En iyisi ta- sarıyı komisyona iade etmekti. Fa- kat salonda ekseriyet — kalmamıştı. Başkan celseyi talik etti. Araya Bütçe giriyordu. Kanun ilerde gö- rüşülecekti. Birinci perdesi bu — suretle sona eren komedinin ikinci perdesi İki gün sonra meşhur ür.P. nin meşhur organı Yenigünde açıldı. Yenigün ne D. P yi, ne C. H. Türkiyede parti diye Hür. P. nin bu- lunduğunu söylüyor, D. P. ye 1la- isizm aleyhinde bir kanun getirdiği, C. H P. ye u kanun aleyhinde vaziyet almadığı ıçın çatıyordu. Kahkaha atmamak imkânsızdı. Zira Hür. P. de Meclise dört millet- vekili sokabılmıştı ama müzakere sı- rasında bunların da hiç biri kürsü- ye gelmemiş, kürsüye — gelmemeyi hepsi "daha politik" bulmuştu. Dış Yardım Kendi kendini tekzip eçen haftanın ortasında, meslek- ten diplomat olduğu daha çok u- zetecileri elleri boş döndü medi. Son zamanlarda şişmanlaması- na rağmen hâlâ yakışıklı sayılabile- cek olan bu siyah paltolu ve siyah bıyıklı adam, Menderes V. hüküme- tinin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü mayan bir k üzerey- di. Dairesinin iktisadi ve ticari işler- le meşgul olan müdürlerini de bera- berinde götürmekteydi .Doğrusu ga- zeteciler bu beklenmedik — ziyaretin sebebını merak etmişlerdi. — Bakan icali" Almanya Ziyaretinin sebe- bını şöyle izah ediyordu: Bu haftanın 12 P. yi parti sayıyor, k günü Pariste, Avrupa İktisadi İş- bırlıgınm Bakanlar Konseyi toplan- tısında bulunmak zorundaydı. bu firsattan faydalanarak, zaten yol üzerinde bulunan Almanyaya uğra- mak fena olmayacaktı. Bu resmi 1- zah şekli gazetecileri pek tatmin et- medi. Bu yolculuk herhalde fırsat- tan istifade yapılmış turistik bir zi- yaret, değildi. Meselâ ortalıkta bir ühimmat meselesi lâfları dolaşıyor- du. Almanyanın Türkiyeye — verdiği büyük ölçüdeki cephane siparişinin ifasında bazı güçlükler ortaya çıkmış olabılırdı Ziyaret belki de - aki" mühimmat isiyle ılgılıydı Fakat hayır 1ş bölümüne son dere ce riayetkar olan bakan "bu işleri fabrika müdürü görüşür"” — diyordu. Hakikaten siparişi üstüne alan Ma- kina ve Kimya Sanayii Umum Mü- dürü bir müddet evvel bu — işlerle Fatin Rüştü Zorlu Yardım peşinde meşgul olmuştu. Umum — Müdürün "selâhiyetlerini aşan" meselelerin or- taya çıkması ve bu işlerin hallinin Dışışlerı Bakanına tevdı -edilmesi pek âlâ m ündü ama böy- le ufak ıslerle ugraşmayan bakan bu ihtimali kat'i surette reddediyordu. Bunun üzerine gazeteciler ticari ve malî mevzuların konuşulup | konuşul- mayacağını öğrenmek istediler. u cahil gazeteciler bir dışişleri bakanı- nın vazifesinin ne olduğunu bile bil- miyorlardı.Zorlu bıkkın bir edayla muhabirlere "ticaret bakanı değil, dışişleri bakanı olduğuna' hatırlat- tı. Cehaletlerinden yüzleri kızaran gazeteciler, bir dışişleri bakanı nin va- zifesini veciz bir şekilde anlatan Zor- luya başka sual sormaya cesaret e- dem T. Askeri uçağa atlayan Zorlu bir saat sonra Yeşilköydeydi. — Acele Şale köşkünde Beyfendiyi ziyaret etti. Akşam üzeri Hollanda Hava- yollarına ait bir uçakla — Düsseldorf yolunu tuttu ün Bonn'da Federal Cumhurıyetın Dışişleri Ba- kanı Brentano ile kısa, an Mu cizesinin babası iktisat bakanı Lud- wig Erhard ile uzun bir konuşma yaptı. İş bölümünü çok seven Cumhu- riyet Hükümetinin Dışişleri Bakanı, anlar enderesin yatırım proıelerını tenkide cesaret eden ve u bizim iç meselemizdir" cevabı- nı alan Erhard ile acaba ne konu;. tu? Konuşmalardan sonra neşredi- len resmi tebliğ: bu suali az çok ce- vaplandırıyordu Her iki memleket arasındaki ktisadi — mü nasebetler "açık ve etraİlı bir şekilde" görüşül- müştü. lktısadı kalkınma yolundaki Turkıyenın "iktisadi ve mali bünye- sini agır yüklere maruz bırakma- mak için" Türk —Alman ışbırlıgme gerek iki taraflı, gerekse çok taraf- l1 sahada mümkün olan gayretin gösterilmesi hususunda Turkıye ve Almanya mutabık kalmış ardı. Yanı, her türlü yeni kredi imkanları, ticari münasebetler, borçlar v. s. geçirilmişti. Dışışlerı bakam Zoru bir ticaret bakanlarına yakışır bilgi- siyle bu teknik meseleler üzerinde u- zun uzun konuşmuştu Nazırlar bun- dan başka "memleketlerinin müda- faa 1mkanlarını kuvvetlendırmek içi» arasında imzalan; kavelelerın 1y1 şekilde tatbik edılmek te olduğunu" teshit etmişlerdi. BJ, lâfların altı kurcalandığında, cepha- ne siparişi işinin de konuşulduğu an- laşıyordu. Mütevazi Dışişleri Bakanı sipariş sabini bir fabrika müdürü gibi sahasını aşan bu ufak meselenin üze- rinde bile kafa yormak zahmetine katlanmıştı. Bununla beraber, konut maların ağırlık merkezini yeni kredi imkanları ve ticari borçlar teşkil et- mişti. Cephane sıparışıne rTağmen Ak manyaya olan ticari borçlarımızın yekünu bir hayli kabarıktı. Zengin Almanya yeni krediler vermeye ya- naşmıyordu. Bu sebeple 1957 yılındı bu memleketten olan ithalatımız ya- rı yarıya azalmıştı. Almanları yeni kredilere razı etmekten başka cart yoktu 'Seyahatın asıl sebebi herhal- u. cadan 300 mi- yonluk yardım almaya Washington'ı giden Zorlunun Bonn seyahatinin B raz daha talihli geçip geçmediği he- nuz bellı değildi. Bununla beraber bu hususta pek cesaret verici de sayılmazdı Serbest Pazar onn ziyare tınden sonra Zorlu P,; Brıse geldi. Avrupa İktisadi lşbırlı— ği Bakanlar 'Konseyi serbest pazar meselesini konuşmaktaydı. 'Türkiye uzun müddet gümrüklerim sıkı ya kapamak şartıyla serbest pazara girmek arzusundaydı. Sonra güm- rük duvarlarını yıkmadan evvel, ik- tisadi durumuniü — kuvvetlendirmesi lâzımdı. Bunun için de yeni kredilere AKİS, 22 ŞUBAT 1958