teklıf ettıgı adaylar begenılmıyordu, halle: sa görmeliydiler! Yalnız, bu rada bir sual hatıra geliyordu: Gelecek dört sene, bir daha ki dört sene, ondan nraki dört sene, hani şu Genel İstanbulda bahsettiği dört — seneler nasıl kazanılacaktı, Allah askına?”" Başkanın Universite Duvarlar ses veriyor da.. rta boylu, esmer tenli kadın san- ki ağzına bir mühür vurulmuş- casına susuyor, ta.. Üniversite bina- sının büyük giriş kapısından — beri ısrarla kendisini takib eden ve. dur- madan sual yağmuruna tutan muha- tabına cevap vermiyordu. Öylesine muannit bir susuşu vardı ki yanında yürüyenler, bu gençce, eli çantalı ha- nımın İstanb Üniversitesi Roma Hukuku Profesoru olduğunu bilme- seler, dakikalardan beri cevapsız ka- lan sualleri karşısında muhatapları- nın dılsız olmasından endişeye dü- şebilirlerdi. İstanbul Üniversitesinde — Roma pek çok Unıversıte mensubu gibi ya- kın zamana kadar adı ancak talebe- leri ve Üniversite muhıtı arasında bi- linen bir hoca idi. Ne var ki. manlarda İstanbul Unıversıtesınde patlak veren ve İktd elinin Ü- niversiteye bir a a uzanması- sebep olan hadıseden sonra bazı hocalarla beraber Türkân Radonun a adı sık sık gazete sütunlarında yer almaya başladı. Hüseyin Naili Kubalının Bakanlık enırıne alınabil- Milhk m Bakanlığının Unıversıtesı Senatosuna yazdığı yazıya cevap hazırlamak ve hadiseyi tahkik etmek için seçilen üç kişilik komisyonun üyelik bmn Tıırk Rado getırılmıştı. An- syonun çalışmalarına başlamasından bir kaç gün — sonra Türkân Radonun komisyon üyeli- ğinden istifa etmesi ve sorulan sual- leri de cevaplandırmaktan kaçınma- gözlerin üzerine çevrilmesi- ne sebep oldu İşte Radoyu, Üniver- sıtenın kapısında yakalayıp yağmuruna tutanlar ve ağ dan birşeyler kapmaya çalışanlar niversitenin bahçesinde dikili heyke- li- geçip, iç kapıya geldiklerinde ilk defadır ki Türkân Rado konuştu: mesele hakkında hiçbir şey soylemıyece Sonra da yurudu gitti. Gezeteci- lerin, bir resmini çekmelerine dahi musaade etmemişti. Türkân Radonun istifasından son- ra, çalışmaları sekteye uğrayan tah- kik komisyonuna uk Fakültesi profesörlerinden Kemalettin Birseni tâyin etmek istemişlerdi. Ancak ne vardı ki Kemalettin Birsenin bu vazi feyi kabul etmediği soylenıyordu. Rado gibi Birsenin de, adının siya- AKİS, 25 OCAK 1958 si neticeler doğurabilecek bir tahki- kata karışmasını istemediği anlaşı- lıyordu Kıbrıs Bardak taşıran damla u haftanın ikinci günü Lefkoşe sokaklarına — dökülen binlerce Türk genci "oyunlara kanmıyoruz, taksim istiyoruz!" — diye — bağırıyor- lardı. Gençler geçen yılın sonların— dan beri endişe içinde bulunan Kıb- rıslı Türklerin endişelerine tercuman olmaktaydılar Adanın akibeti ne o- lacaktı? Londrada ne dolap hazırla- nıyordu? Gazetelerin verdiği — kara haberler hakikat miydi? İşte Kıbrıs- da günler bu kötü haberlerin uyan- dırdığı üzüntü içinde geçiyordu. Kıb- rıs Türk Lisesinin bahçe duvarına Selwyn Lloyd Avukata — ihtiyacı olan — avukat yazılan "BOKA" ibaresi, taşmaya hazır bardağa son damlayı ılave et- mişti. Birgün evvel Rumların ismini değiştirdiği n Yolu" na "Ad- nan Menderes" adını veren Kıbrıslı- lar, Türk .bayrağının altında toplan- dılar. Coplu ve tabancalı İngiliz su- baylarının ve askerlerinin bayrağı almağa çalışmaları tabii ki bir ne- tice vermiyecekti. İyimser Valinin endişeleri Bu nümayişi, ikinci bir nümayiş dalgası takıp ettı İşitilen tek lâf yine "Taksim . Kıbrıs sokakların- da gözüken bu manzara iyimser Va- linin Londra salonlarında anlattığı, spritüel hikâyelere hiç de benzemiyor daha Adaya gelmeden, Kıb- rıs plânını cebinde taşıyan Vali, bu içten gelen — taksim feryatlarının "suni ve tertip eseri" olduğunu id- YURTTA OLUP BİTENLER dia etmekte devam edecekti. İyimser Valinin doğrusu bu canipten pek en- dişesi yoktu. Keyfini kaçıran tek hâ- ise, a Rumlarının rahat durup durmıyacagı idi. Zira Mr. Foot, Kıb- YIS planım Rumların sakin duraca— ğı nazariyesi Üzerine inşa etmişti. Mareşal Harding'in tepeden tırnağa silâhlı — askerlerinin — yapamadığını tatlı dille yapacağını isbata çalışı- yordu Son perde on dakikada bir aksilik olmazsa Majestelerinin Hükümetinin Kıb- rıs plânı artık hazırdı. Mr. ot, Londrada plânın son rötüşlarının yapılmasında hazır bu- lunmuş, ancak ondan sonra vazifesi- nin başına dönmüştü. Lefkoşe hava meydanında yaptığı diplomatça ko- nuşmasında bile fikrini kabul ettiren muzaffer bir adamın gizli sevinci hissediliyordu. Plânın ilânı, artık gün meselesi idi. Eşref saati gelınce ilân edilecekti. Eşref saati henüz çalma dığı için Mustemlekeler Nazırı Len- nox Boyı m Kamarasındaki Kıb- TIS konuşmasını yapmaktan son da- kikada vazgeçmişti. Ankara Konferansından evvel A- vam Kamarasında, Kıbrıs için takib- edilecek yeni sıyasetın açıklanma- sı toplantıma tadım tuzunu kaçıra- caktı. nın 46 milyon do- larlık bir hedıye 11e geldiği Ankara- ya Majestelerinin Hükümetinin ölüm haberiyle teşrif etmesi beklenemez- di. Bu, binilen dalı kesmek gibi bir şey olurdu. da geri bırakılması da nen haberin kötü oldugunu gösteri- yordu. Nitekim kötü haberi şimdiden bilen. Cumhuriyet Hükümetinin 2 nu- maralı diplomatı Londra Büyük El- çisi Muharrem Nuri Birgi bu hafta- nın ortasında Ankaraya gelecek, Sel- wyn Lloyd, Dulles ve Menderes ara- sında yapılacak konuşmalarda hazır bulunacaktı. Kıbrıs piyesinin son per- desi gelecek hafta Ankarada oynana- caktı. İngiltere, Türkiyenin tezi gö- nul rızasıyla kabul: etmesini istiyor- Şimdiye kadar bu gayesinde mu- vaffak olamamıştı. Son kozunu An- karada kullanacaktı Majestelerinin Hükümetinin çok endiği bu son Dulles' dan başkası değildi. Selwyn Lloyd'un — avukatlı- ğını, avukat Mr. Dulles yapacaktı. Görülmemiş İktisadi — Kalkınmanın görülmemiş döviz ihtiyacı, Sam Am- canın Dışişleri Bakanıma en güven diği silâhtı. sütü, buğdayı bıle dışarıdan gelen ziraat memleketinin davranacağına inanıyor- "Kalkın- kredi talep etmişti. Bu talebin yerıne getirilip ge- tirilmemesi ulles'in ağzından çıkacak bir çıft lâfa bağlıydı. Ame- rika Dışişleri 1, - Ankaradan sonra Atinaya gidecekti. Ayni ikna silâhları orada da kullanılacaktı. Gelecek haftaki toplantı, Bağdat Paktının değilse bile Kibrisin akıbe- tini tâyin edecekti. Dananın kuyruğu kopmak üzereydi..