Yağmur H iç unutmam, bandan üç sene evvel AKİS'in KADIN sayfa- larını hazırlamamı bana teklif et- tikleri zaman: "— Ne yazayım?" diye sor- muştum. "— Ne yazayım diye düşün- meyin, dertlerinizi yazın. Mühim addettiğiniz kadın dâvaları varsa onları yazın, kadın faaliyetlerini destekleyın tabii modayı da unut- mayın" demişlerdi Ertesi günü, kalemle kâğıdı e- lime aldığım zaman hâlâ ne yaza- yım diye düşünüyordum. Dertleri- miz çoktu. Mühim davalarımız da vardı. Ümitlerimiz, sevinçlerimiz de oluyordu. Ama hangısmden na- sıl başlamalıydım? O gün bir ar- kadaş toplantısına davetli idim. Çalışabilmek için gitmemiştim. A- ma birden fikir değiştirdim. Top- lantıda o gün hanımları en çok alâkadar eden mevzu benim ilk mevzuum olacaktı. O günden beri hemen her hafta aynı sistemi ta- kib ederim. Muhitimde, — kadın derneklerinde haftanın en çok alâ- kasını topliıyan mevzu veya fikir etrafında tartışmalar olur. Onları aksettirmeğe çalışırım. Geçen haftanın mevzuu murdu. Yalnız kadın toplantıların- da değil heryerde ondan bahsedil- diğini duydum. Ankaralı, birçok dertlerini unutmuş hayat pahalı- lığına, kuyruğa alışmış - çamurla uğraşıyor. Büyük bulvarlarda bile çamur patinajı yapmadan yürü- mek mümkün değil. Yalnız ko- yu çamur olsa belki buna da alı- şacağız ama kaldırımlarda, sökü- len bazı ağaç kovuklarında öbek öbek sular birikmiş. Bir ihtiyatsız hareket, bir yanlış adım, küçük bir dikkatsizlik çamur 'ban nyosu yapmamıza yetiyor. Ara — sokak- ların hali daha da beter. Resmi veya hususi dairelerin merdiven- leri bulandığı çamurla sabah sa- bah insanın bütün çalışma şevki- ni kıracak kadar berbat. Apart- man kapıcıları artık temizlik yap- maktan vazgeçmişler. Her yerde çamur, çamur ve çamur. ka- dar ki insan beş dakikalık yere baba öğretmen olarak bütü çocuklardan aynı neticeleri bekle- mekteyiz. Bu mumkun müdür? İfti- har listesine hangi çocukları geçiri- yoruz? En parlak not alanları. Hal- buki daha çok fazla gayret sarfet- tikleri halde geri kalan çocuklar da- ha çok takdire lâyık değil midir ? İf- tihar listeleri ve muhtelif zorlamalar- la çocukları birer koşu atı haline ge- tirmek aralarında kötü bır re kab yaratarak onları haksız şartlar taşımayan yarışlara sokmak AKİS, 25 OCAK 1958 Duası Jale CANDAN on dakikada gıdebılıyor Ayakkab dayandırmak m l oluyor. Ayak- zorun n ise imkân bulamıyor. Hele şu çok güzel adetlerimizden biri olan a- yakkabıları çıkarı mek alışkanlıgını terkettiğimizden beri ev kadını çok daha müşkül urumda. Yalnız hemencecik şunu ilâve etmek isterim ki çamurdan şıkayet yagmurdan şıkayet demek ınde yagmazsa çiftçinin — de memleket de, hali dumandır. Yağmur duasına çıkanlan hepimiz uymuşuzdur. Yağmurdan — sonra toprak ne güzel kokar, heryer na- sıl pıril pirildir. Çamurdan şikâ- yet daha zıyade insanlardan şikâ- yettır Kendi kendimizden, ihmalle- rimizden, bilgisiz ve sıstemsız ça- lışmalarımızda ve şu meşhur gösteriş merakımızdan Şİ- kâyettir. Ben bıldım bılelı Ankara kaldırmsız Başşehi Dün, nın başka bir eı'ınde boyle kaldı- rımlan yapılmamış Başşehır var -— kaldırımları toprak olarak bıra- kılmış, doşenmemış ir. Ayrıca yağmur yağınca suları akıtacak tertibat da düşünülmemiştir. kal ur yağar, bütün Idırımların çamurunu alır şehrın çukur 1 sımlarında aşılm, göller mey- dana getirir. Son zamanlarda gi- rişilen imar faaliyetlerinden önce basıt temizlik kaideleri düşünüle- ceği yerde caddeler genışletılmış, ışık ırtıbatı değiştirilmiş Başşe- hire görünüşte bir büyük şehir ha- li vermeğe çalışılmıştır. Ama An- kara gıne o kaldırmışız Başşehir- kışın çamurla, yazın toz toprakla becelleşmektedır ve imar dolayısı ıle son zamanlarda ça- r da, toz da mış, kaldırım- lar bıısbutun zedelenm ştir. Mo- dern şehir, herşeyden evvel temiz şehir den_ıektir. Estetik sonra gel- melidir. İşte Ankaralını n imardan ilk beklediği budur ama, bu da in- sana yağmur duasını hatırlatı- yor. gayet tehlikelidir. Çocuklar — kendi imkânları dahilinde, kendi kabiliyet ve istidatlarına göre yetiştirilmelidir- ler. Bu takdirde cemiyet her ferdin- den İstifade edecektir. Büyükler an- cak küçüklerin inkişafına yardım e- debilirler. Yenil insanlar yaratmak onların harcı değildir Ekseri, zor- lamalar çok fena neticeler doğurur. Mizaç izaç, neş'e ile keder arasındaki haldir. Türk milleti — ekseriyeti itibariyle neş'eli bir millet — sayıla- maz. Halbuki en müşkül ve en cıddı durumlar neş'e ile çok daha ça halledilebilecektir. Çocuk fazla gu- lerse anne baba kızar, çocuk gülerek çalışırsa öğretmen sinirlenir, halbuki insan gülerek daha çabuk — öğrenir. Gülmesini bilmiyen çocuklara acımak lazımdır. "Hissi hayata — tazyikler koymak" terbıyede en tehlikeli du- rumlara yol açar. Karakter Har eket tarzının hususiyeti, dav- ranış özelliğidir. Eğer muhtelif karakterli çocukları tanımak müm- kün olursa onları karakterlerine gö- re mesut bir şekilde yetiştirmek o ları kazanmak mümkün olur. Içıne dönük çocuklar vardır. Bunlar, me- selâ sınıfta ekseri arka sıraları ter- cih ederler. Şuur ve hayyelderin- de meydana getırdıklerı şeylerle ilgi- lenirler. Dalgındırlar. Bazen hocala- rının gözlerinin içine baktıkları hal- de onları dinlemezler. Az konuşurlar. Sevgılerını fazla gosteremezler Bun- lar atlarda çok muvaffak olabılırler İçlerınde büyük matema- tısyenler de vardır. Bu tiplerin şid- det terbiyesi ıle tazyik edilmeleri çok tehlikelidir. Çabuk kırdırla! ışa dö- nük çocuklar sınıfta sık sık parmak kaldırırlar. Atılgan, açık serbest ve hareketlidirler. Bir işte — muvaffak olamayınca başka işe atılırlar. Bun- lardan iyi iş adamları çıkar. En makbul tip ikisi ortasındaki tiptir. Bunlar nadir bulunurlar ve ha- yatta mııvaffak olurlar Ç cuklar ve insanlar sınıflara ayrılırlarsa ayrılsınlar memlekete faydalı olabi- lirler. Yeter ki kendi kabiliyetleri ve karakterlerine uygun yetiştirilsin- ler. Memlekete bir edebiyatçı da la- zımdır, bir tüccar da, bir siyaset a- damı da... İntibak erbiyede gaye cemiyete intibak e T de en aktıf bır şahsıyet yetıştırebıl- yüğüdür. Bugüni ketin ıstıkbalıdır Şahsı et sahıbı O- larak yetişen insan ağzı ve dili, ka- fası ve kalbi olan insandır. Düşünen düşündüğünü herzaman ve heryerde söyliyebilen, vicdanını herşeye üstün tutan insandır. Şahsiyetin vasıfları çuk yetiştiren anne ve babaların, Öğretmenlerin şahsiyetin vasıfları hakkında bilecekleri birkaç mühim nokta vardır. Evvelâ şahsiyet dina- miktir yani değişir, inkişaf eder. Dü- nün pısırık talebesi, varının parlak talebesı olabilir. Sınıfta orta dereceli ir hayatta en yüksek payele- re enşebılır Annelerin ve öğretmen- lerin sık sık Edison'un hikâyesini ha- tırmaları çok faydalı olacaktır. Edi- son vasat bir talebe imiş, o dere- ce vasatmış ki birgün öğretmeni an- nesini çağırtarak: "çocıığunuzu okul- dan alınız, o okuyamıyacaktır" - de- miş. Annesi şöyle cevap Vermiş: "ço- cuğum okuyacaktır, eğer onu okuta- cak bir ogretmen bulamazsam, bu işi kendim yapacağım. O Edison insanlı- 27