ni sürmemekle mümkündü Aman ızar, aman bu kusar endişelerinin dogurdugu tereddütler bu — sebeple son yıllardaki Eisenhower — siyaseti- nin bariz vasfı haline geliyordu. Hal- uki n en kuvvetli memleketinden beklenen tereddüt de- ğil, liderlikti. Orta Doğuda İsrail - Arap anlaşmazlığı — halledilmedikçe sulhu tesis etmeye, komünist sızma- sını durdurmaya imkân yoktu. Dul- les bunu çok iyi biliyordu. Nadiren çıkabildiği balık — avlarının bile, bu meseleler tadını kaçırıyordu. Fakat ne yapabilirdi ki? İki taraftan biri- ni seçmek felâketti, seçmemek yine felâ- ketti Meşimei şeb- den neler doğacağını beklemekten çare yoktu. Dünya- nın en kudretli mem- leketinin dışişleri ba- kanı aciz ıçındeydı Bir ona, bir buna tâ- viZ verrerek ortalığı yatıştırmaya alış- maktan başka bır şey yapamıyordu. Ara- da sırada ümitsizlik- ten gelen bir cesaret- le — "fazla — enerjik" davrandığı da oluyor- du. Nitekim Bağdat Paktına karşı olan tutumunda da tered- dütler mevsimsiz ve çıkışlar eksik — değil- di. Bir taraftan Neh- ru, Nasır ve sa Suudu tatmine, di- ğer — taraftan sadık dost Bağdat Paktı ü- yelerini teskine çalı- şıyordu. Talihsiz Sü- veyş Seferinden son- ra, bir ara Eisenho- wer doktrini sayesin- de Pakt üyeleri ve Pakt üyesi olmıyan- lar arasında bır . sen- rünmüştü. ümit uzun ömürlü ol- madı. Eisenhower dok trini sadece Kral Su- udun dostluğunu ve bu dostluğun yükledi- ği mecburiyetleri ge- tirdi. Nasırsız, fa- kat Nasırın milliyet- çiliğini yürütmeye ça- lışan, İngilterenin an'- anevi düşmanı Suud Bağdat Paktım, emellerinin önüne dikilmiş bir mania olarak görüyordu Pakttan lâfedilme- sini hiç sevmiyordu. Hatta neredey- se, son zamanlarda barıştığı Haşimi hanedanıyla birlikte, TIrakı da Pak- tın dışına goturecekti Bu arada Rusyanın cesaretlendir- diği Suriye ve Mısır da boş durmu- yorlardı. Dulles, Suriye ve Mısırı kendi safına almaya bir türlü mu- vaffak olamamıştı. Eisenhower dok- trinin — muvaffakiyeti bütün Arap memleketlerinin Rusyadan yüz çevirmeleri Zzaruriydi. Amerika bu- AKİS, 25 OCAK 1958 nun üzerinedir ki mecburen her türlü "ikna vasıtası"'na başvurmak zorun- da kaldı. Bu tazyikler beklenenden aksi netice verdi. Az kaldı ÜUrdün bile tamamiyle elden — gidiyordu. Sulhperver Amerika, hiç de Sulhper- verâne olmıyan usuller sayesinde son dakikada Ürdünü kurtardı. Hele Su- riye, tazyikler altında, Rusyanın kol- larına atılmakta tereddüt etmıyordu Eisenhower doktrini iflâğ etmek ü- zereydi. Dulles, Orta Doğu İşleri Mü- dürünü acele Istanbula gönderdi. Du- rum son derece ciddiydi. Fakat Arap memleketlerinin müşterek — vetosu Gene Amerikan gözüyle (Chicago — Beriki hakiki findık, fıstık istiyor karşısında, Dulles sinirlerine hakim oluyor, Orta Doğu plânının muvaffa- kiyetsizliğine mecburen rıza — göste- riyordu. Eisenhower doktrını, Rus- yanın Orta Doğuya girmesine mâni- imdi ne yapmak lâzımdı? Dulles beklemekten başka bir çare göre- nüyordu. Bağdat Paktı memleketleri, bılhassa Türkiye endişedeydi. Men- deres Patisteki seon NATO toplantı- sında, Orta Doğudaki tehlikeli duru- mun isabetli -İsraile temas eden nok- ta hariç- bir tahlilini yapıyordu. Dul- ANKARA KONFERANSI les'in da bölgenin durumu hakkın- da düşündükleri, aslında Menderesin düşündüklerinden farklı değildi. Ama iş, birşeyler yapmaya gelince, fikir- ler ayrılıyordu. Bağdat Paktı üyele- komünist ilerlemesini durduracak tek kuvvetin Pakt' olduğunu düşünü- yorlardı. O halde Pakt kuvvetlendi- rilmeliydi. Bunun için de Amerika- nın artık Pakta katılması lâzımdı. Talihsiz Süveyş seferinden beri Bağ- dat Paktı üyeleri bu taleplerini 1s- rarla tekrarlıyorlardı. Ama komü- nizme karşı en tesirli mücadele yo- lunun Bağdat Paktından geçtiğine Dulles bir türlü ka- naat — getiremiyordu. Bağdat Paktı rinin açıkça bile kulağa soyledık— leri kuvvetli — bir de- lıllerı daha vardı: E- Amerika katıl- mazsa, Bağdat Paktı çökecekti. Irak Hü- ümeti son — derece müşkül bir durum- daydı. Bağdat Paktı ve Arap tesanüdü a- rasında — bocalıyordu. Suriye buhranı sıra- sında, istemiye iste- miye dostu Türkiye- ye karşı Suriyeyi ko- ruyacağını — söylemek zorunda kalmıştı. A- rap tesanüdü —uğru- na, petrol borularının Turkıyeden geçmesi- ne bile rızâ — göster- memişti. Karaşi top- lantısında — Türkiye- nin Kıbrıs dâvasını destekliyeceğini açık- ça — söylemesine rağ- men, İrak, Birleşmiş Milletlerde "üzüle ü- üle" ü yapmıştı. Müşkül du- rumdaki Irak Hükü- meti, Bağdat Paktı kelimesini ağzına al- maktan bile — korkar olmuştu. Kalbi Bağ- dat Paktındaydı, ama ne yapsın, hislerine şimdilik taş basmak zorundaydı. Paktıkur- tarmak lâzımdı ki Irakın çökmesi ma- azallah Batının felâ keti olacaktı! Sir Nuri Said Bağdat İstanbul, Londra ve Washington ara- sında yaptığı müteaddit seyahatler de bu hakikati anlatmaya çalışıyor- du. Dulles, bunca — muvaffakiyetsiz- likten sonra bir de Irakın çökmesine seyirci kalamazdı. Sir Nuri Paşa bin dereden su getirerek, ancak Ameri kanın Bağdat Paktına katılmasını tehlikeyi önliyeceğini söylüyordu. Nuri Paşanın vefalı arkadaşı Men- deres de, Pariste aynı endişeleri nak- letmemiş miydi? Gelgelelim tered- dütler şampiyonu Dulles, hâlâ bir türlü karar veremiyordu. İraksız bir Sun Times) 15