Menderes seçim nutku söylüyor Ama İsmet Paşa Samimi surette takdir ettiği ya- bancı devlet adamı Churchill'dir. İki ihtiyar kurt, hâlâ, zaman zaman bir- birleriyle mektup teati ederler. Bi- zim politikacılarımızdan Adnan Men- deresin bir çok meziyete sahip bulun- duğunu söylemekten zevk alır ve bu- na içten inanır. "Her halde arkadaş- larından bir kaç gömlek üstündür" der. Sonbahar havası sırasında P. Genel Başkanının rejimi normal- leştirmek arzusuna iman etmiş, bunu hakikaten — beklemişti. — Olmayınca, hayal sukutu aynı nisbette derin ol- muştur. Bugün Türkiyenin hemen her e- vinde olduğu gibi Çankayadaki Pem- be evde de seçimlerin neticesi 1 nu- maralı merak mevzuudur. Ama bu, tâbir caizse, profesyonel değil, ama- tör bir meraktır. Paşanın İktidara geçip geçmemesi, basta bizzat ken- disi, hıç kimseyi alâkadar etmemek- tedir. mbe evin sakinlerine, hele sakinlerm kadın kısmına, Iktıdardan gına gelmiştir. Ama Demokrasi kur- tulacak mıdır, kurtulmayacak — mı- dır? Mesele budur. İsmet İnönü kat'i — şekilde karar — vermiştir: İktidar C. H. P. ye teveccüh ederse altı ay içinde rejimi sağlam temel- ler üzerine oturtup Türk milletine uyrun, Atatürk inkılâplarının so- nuncusu da gerçekleşti. Size bütün kalbimle istikbâllerin en — parlağını temenni ederim" diyecek ve partisi- nin başında o seçimleri geçirdikten sonra özlediği hayata, kendi tabiriy- n senelerini çocuklarının, to- runlarının arasında okuyarak ve ya- zarak geçireceği köşe" sine kavu- şacaktır. Bunu hak etmediğini iddia etmek insafsızlık değil midir ? . Ama, ya reyler gene D. P. yi İk- tidarda tutarsa? Eğer Muhalefet Mecliste kuvvetli bir grupla temsil AKİS, 19 EKİM 1957 yalan söylemez edilirse, İsmet İnönü dünyanın en bahtiyar adamı olacaktır. Zira bu, mılletın Demokrasiyi benimsediğinin delilini teşkil edecektir. Başladığı iş, çetin safhasını geçirmiş — sayıla- caktır. Kuvvetli bir Muhalefetin ba- şında İnönü! Rejimin bundan iyi teminatı mı olur? D.P. Baldan tatlı... erinde koyu gri, senli bir elbıse akaları ince ve uzun beyaz g mlek mozayık desen- li kravat bulunan hatları aşağı eğik, yuvarlak çehreli, orta boylu adam kürsüden inerken etrafındakilerin duyacağı bir sesle "Allah belâlarım irersin, Allah belâlarım versin" diye söyleniyordu. Biraz evvel uçakta ar- kadaşlarıyla şakalaşmış, gülüp ne- şelenmiş olan adam sanki uçakta kalmış ve Trabzona başka biri çıka- gelmişti. Adnan Menderes o kadar öfkeliydi, o kadar değişmişti. Hadı— se Ataparkta cereyan ediyordu. Baş- bakanı kızdıran mesele, aslında son derece basitti. Saat, P. nin mi ting saatiydi. Halbuki Adnan Men- deres aynı anda konuşmak istiyor- du. İşi vardı, Trabzonda çok kalma- yacak, İnönünün geçtiği yerlere gi- balık sırtı de- dip C. H. P. Genel Başkanının ya- rattıgı tesırı silmeye — çalışacaktı. Hü atibi Kemal Atal ki, eski bir k attı, ev sahıbı sıfatıyla kendılerıne ayrıl za saatini D. mişti. Ama bu yarım Polatkan ile Yırcalının mişti. Nerede kaldı Menderesinki.. Bunun üzerine Kemal Atal kendisi- ne ait kürsüye çıkmış ve konuşma- sına başlamıştı. O gün Atapark ka- YURTTA OLUP BİTENLER labalıktı. Dinleyicilerin büyük kısmı Menderesi görmeye gelmişlerdi. An- cak Hür. P. li hatip konuşmaya baş- layınca bir kısmı onu dinlemeye koyulmuştu. D. P. Başkanı evvelâ gülümsüyordu. — Hattâ eliyle halka işaret ederek, alay olsun diye Kemal Atalı alkışlatmak istiyordu; Ancak hatip "Ben vaktiyle D. P. ye demokrasi için girdim, memokrasi için değil" deyip Fuad Köprülünün son makalelerinden birini okumaya koyulunca Adnan Menderesin evve- lâ kızardığı, gözlerinden şimşekler çıkarmaya başladığı görüldü. Kendi- sini ilk defa yakından gören gazete- ciler şaşırmışlardı. Uçaktaki tatlı insan nereye gitmişti? — Menderes kendisi için hazırlanan mikrofonu yakaladı. Kemal Atala bir hayli şahsi hücumda bulunduktan sonra "Ben Beledıyeye - gidiyorum, orada Belediye meyda- i kürsüden inip yürüdü. İşte, "Allah belâlarını versin" diye bu sırada söyleniyordu. Halkın üçte biri Ataparkta kaldı. Ertesi gün gazeteler Menderesin Trabzonda çok sert konuştuğunu, İnönü hakkında ağır kelimeler kul- landığım yazıyorlardı. Buhran, "Buh- ran vardır" diyen İsmet Paşanın ka- fasındaydı! İsmet Paşa hastaydı! Malta hümması, Asya gribi gibi bir hastalığa, iktidar hastalığına müpte- lâydı. İsmet Paşa kindardı! İsmet Paşa iki sözlüydü! Bütün bu itham- lar Menderesin ağzından çıkıyordu. Bir gün evvel Afyonda seçim müca- delesi sırasında tatlı konuşmayı, kı- rıcı ve unutulmaz sözler söylememe- yi tavsiye eden Menderesin.. Küçü- cük bir hâdise D. P. Genel Başkanı— nın sinirlerini alttüst etmeye, onu t tacağını söylediği guzel yoldan ayır- maya yetmişti. Bu noktaya sadece Trabzonlular değil, bütün millet bir mim koymaktan kendini alamadı. Gerçi Adnan Menderes kısa bir zaman sonra sükünet buldu. Nitekim Rizede sakin konuştu, ağır kelime- ler sarfetmedi, hattâ Kıbrıs mevzu- unda başkalarınm kırdıgı potu tamir için elinden gelen gayreti — gösterdi. Menderes dış polıtıkamn ve bilhas- sa Kibrisin seçim kavgalarına karış- tırılmamasını, mesuliyetini müdrik bir devlet adamı sıfatıyla — arzuluyordu. İnönü de aynı fikirdeydi. Mesele ka- pandı. Fakat D. P. Genel Başkanı- nın sinirleri bıraz sonra yemden bo- zulacaktı. Halkın itirazı âdise Görelede cereyan etti. Va- kit geceydi. Menderes buna rağ- men konuştu ve kendisinden evvel o- radan geçmiş bulunan Ismet İnönü- yü yalancılıkla itham Bu bir takdir hatasıydı. Millet, lıderler hak- kında, bizzat liderlerin — ağzından dahi olsa kötü sözler işitmek iste- miyordu. Menderes de muhteremdi, İnönü de.. Eğer İnönü hataya düşüp Görelelilere "Menderes yalancıdır" deseydi, ihtimal ki aynı itiraz ona