YURTTA OLUP BİTENLER da yapılacaktı. Nitekim bu söz D. P. Genel Başkanının ağzından çıkmıştı ki halk birden ayaklandı. Kalabalık- tan hiç de dostane olmayan sesler ge- liyordu. "İsmet Paşa yalan söylemez. Yalan söyleyen — başkasıdır. Bu memleketi — kurtaran — Atatürktür, onun arkadaşı da İsmet Paşa- dır" diye bağırılıyordu. Bir ses ilâ- ve etti: "Zaten biz reyimizi vereceğimizi biliyoruz". Adnan Men- deres kıpkırmızı kesildi. Etrafına bakındı. Büyük kalabalık bu sözleri sarfedenleri tasvip ediyordu. D. P. Genel Başkam süratle kürsüden ay- rıldı ve Giresuna müteveccihen yolu- na devam etti. Gerçi o gece, bu ha- reketi yapanların oldukları ileri etrafında- "tertiptir" dediler. Ama Men- deres bunlara artık manmamalıydı Göreleliler hükümet başkanının ağ- zından İnönü hakkında çıkan "yalan- cı" sözünü beğenmemişlerdi. Mende- res tatlı konuşunca ne kadar kaza- nıyorsa, hiddetine kapılınca aynı nis- bette kaybediyordu. Umumi efkârın çok değiştiğini, çok olgunlaştığını bundan daha iyi hiç bir şey göstere- mezdi Vaadler? dnan Menderesin — refakatindeki gazeteciler bu haftanın başında başka bir noktayı müşahede ettiler: D. P. çok kaybetmişti. "Başın sıkı- şınca vaad edersin, derdi atlatınca bu vaadini tutmazsın" politikasının aslında hiç verimli bir politika olma- dığı meydana çıkıyordu. Bütün se- yahati boyun D. P. Genel Başkanı- halk, eski vaadlerinin hesabını soruyordu. Şöyle söylemişti, ne ol- muştu? Böyle söylemişti, ne olmu tu? Adnan Menderes büyük kalaba— lıklar — tarafından karşılanıyordu. Gerçi,gelenlerin bir kısmı hüküme- tin ve D nin müşterek gayretle- riyle toplanan kimselerdi. Bunlar Menderes gittikten sonra bazan ka- derlerine terkediliyorlar ve Afyonda olduğu gibi "Bizi, geri de getiririz diye kandırdılar, şimdi ise sokak or- tasında bıraktılar" tarzında sızlanı- yorlardı. Ama büyük — ekseriyetiyle halk Başbakana alâka gösteriyordu. Bu elbette ki reyim ona mânasına gelmiyordu. Hattâ seçmen nabzından anlayanlar, bir çok reyin D en uzaklaştıgım kolaylıkla goruyorlardı enderesin numaralı şahsıyetı haline geldiği, bu haftanın ortasında kat'i şekilde or- taya çıktı. Hava 1954'deki hava değildi. Se- yahatin sonlarına doğru "Görülme- miş Kalkınma" edebiyatı halkı büs- bütün alakasız bırakıyordu. Hele bu halk çok mesutsunuz, aman Ssizi emnun görüyorum, saadetiniz gozlerınızden okunuyor" gibi Jlâflar büsbütün batmaya başlamıştı. D. P. memleket realıtelerınden uzaklaşmış, hâdiselere pembe gözlüklerle ba- 10 kan bir Klâsik İktidar olmuştu. Mil- let bunu süratle müşahede etti. Ad- nan Menderesi karşılıyanların ekse- risinde, Görelede söylendiği gibi re- yini nasıl kullanacağını kararlaştır- mış bir hal vardı. Hele İsmet İnönü- nün pek çok kimseyi içten, sıcak sözleriyle tesir altında bırakmış ol- duğu muhakkaktı. Okuyanların beklediği dnan Menderesin seyahatlerini a- sıl büyük zümre gazetelerden ta- kip ediyordu. Bunlar bir noktaya daha mim koydu la D. P. Genel Başkam Demokrasi ' dâvasını tama- men unutmuştu. Halbukı Bahar Ha— vası günlerinde okra manasıyla onumuzdekı seçimlerden sonra kurulacak, tabit mecrasına o zaman girecektir demişti. İşte, se- imlerin arifesindeydik. Genel Başkanı, demokrasi lâfını sa- dece "Demokrasimiz mükemmeldir" demek için ağzına alıyordu. Bu u- nutkanlık Muhalefet hesabına pro- pagandaların en kuvvetlisi oldu. De- mek ki D. P. nin seçim platformu Emin Kalafat imzasıyla . yayınlanan Medet!.. S ıtkı Yırcalıyı, aklı başında bilinen, sevimli, alo şüphesiz vatanperver, Avrupada tahsil etmış, nesli itibarile — Atatürk çocuğu bir Demokrat olan Sıt- kı Yırcalıyı, seçim propagan- dasında buyrunuz, dinleyiniz: Bızlçrı ve D. P. yi Ce- nabı Hak İktidara getirdi.. Bu milletin 27 senedir çektıgı sı- kıntıları giderelim diye Allahtan ki konuşmanın ya- pıldığı yer Of. Ama, hakika- en of, o ve dört başı mamur bir totaliter re- jim vaad eden meşhur tebliğdi. De- mek ki D. P. kazandı mı hapisteki politikacıların, gazetecılerın yanına bir alay yenisi gidecek, Meclis tam manasıyla hükümetin kontrolu altı- na girecekti. Bunlar, gazetelerin milyonları bulan seçmen okuyucula- rı bakımından cazip ihtimaller de- ğildi. Bu haftanın sonlarında hâlâ bir çok kimse Adnan Menderesin De- mokrasi mevzuunda 1nş1rah Verıcı müjdelerini bekliyordu. Am Genel Başkam o taraflarda degıldı Sadece bir takım rakkâmlar sayıyor, bilinen sözleri — tekrarlıyordu. Rejı— min ıstırabım duyara hiç benzemi- yordu. Kim bilir, belkı de bunun se- bebi Seçim Kanununa aykırı olduğu halde güneş battıkça kendisinin ra- hatça konuşabilmesi, — sözlerinin ta- mamım radyoların yaymasıydı. Re- jimin ıstırabım çekmiyordu ki, çare- sini aramaya teşebbüs etsin.. Ama bu, o ıstırabı- çeken milyon- lar uzerınde fena tesir yapıyordu. Bu yüzdendir ki pek çok Demokrat hatip yurdun şurasında veya bura- sında istiskale uğruyordu. Samsun- lular Tevfik İleriyi sigaya ler, itham etmişlerdi. ratların giremedikleri : Hele lktıdar;n hatipleri Muhalefete ve bilhassa İnönüye karşı yakışıksız iddialar ileri sürdüler mi, halk derhal miting yerinden ayrılıyor ve hatip- leri gölgeleriyle başbaşa — bırakıyor- du. Yazık olan meselâ Nazlı Tlabar gibi, iyi şöhret sahibi adaylardı. On- lar şöhretlerini yemekle meşguldü- ler. Bu haftanın sonunda D. P. nin talihsiz bir seçim kampanyası yap- makta olduğunda — zerrece şüphe yoktu. D. P. Genel Kurmayının otu- rup iki dakika sükünet içinde düşün- mesi lâzımdı. Sloganları hiç kimse- ye cazip gelmiyordu. Adnan Mende- res Afyondaki havayı — benimsemeli, İktidarı D. P. alırsa millete cehen- nem hayatının eşi olan bir totaliter rejim hayatı yaşatmayacağını su- reti katiyede temin etmeliydi. Pek âlâ — diyebilirdi ki - "Demokrasimiz karşılıklı çekışmeler içinde çok zarar gördü, ama intikal devresi bitmiştir, rejim bu seçimlerden sonra tabii mecrasına girecektir". Antıdemok— ratik kanunları kaldırmak, suçlular için af çıkarmak vaad havayı biraz olsun D. P. lehine tah- vil edebilirdi. İnad etmek fayda ver- miyecekti Aksi halde seçmen reyle- rinin ekseriyetini Muhalefete tevec- cüh edeceği öylesine açıktı ki halkın arasından çıkıp İktidara gelen Men- deresin halk Aarasında geçirdiği şu günler zarfında bunu nasıl olup ta göremediği hakikaten anlaşılmaz bir meseleydi. Adaylardan şikâyet Ustelik D. P. teşkilatındaki gedik- ler de gittikçe artıyordu. Aday tesbitindeki isabetsizlik D. P. nin son kalelerinde de gedikler açıyordu. E- dirne isyan halindeydi. Dr. Sarol ve Nureddin Manyas Edirne listesinde ne arıyorlardı? Afyon, Murad Âli Ül- fettın gerı aldırılamamasının ıstırabı . Sakaryalılar " D dı. İstifalar istifaları du. Gerçi ayrılanların bir yâl sukutuna uğramış adaylık has- talarıydı, ama hakiki bir çöküntüyü her halde Emin Kalafat — imzasıyla gazetelere gönderilen tekzipler teda- vi edemiyecekti. D. P. için iki şans kalmıştı: Se- çim Kanunu ve radyo! Artık sadece bunlara güveniliyordu ve bunların kudretli silâhlar olduğunu kabul et- mek lâzımdı. Ama o silahlarla kaza- nılan seçimlerin kazananlara da, mil- lete de huzur getirdiği henüz görül- memişti. AKİS, 19 EKİM 1957