kalktılar. Ter yer ansamble'ı bozan- lar, aşağıda kalanlar olmakla bera- ber sanatçılarımız Anne Frankın hâtırasına yakışır kuvvette bir oyun verdiler Cüneyt Gökçer, piyesi, temposuy- la, atmosferı le, — karakterlere başarılı bir nayan Gülgün Kutluyu ön plâna çı- karan ve ona imkân — veren rejinin güzel taraflarından birisi de kalaba- lık sahnelerde oyuncuları başarılı bir şekilde sahneye — dağıtıp bir armoni temin edebilmesiydi. Ayrıca, sahne- de beş altı kişi bulunup da dialog- ların sadece iki kişiye ait — olduğu yerlerde öteki oyuncuları ya seyir- ciye arkasını döndürerek yahut da hareketsiz bırakarak dikkati bu iki kişinin üzerinde toplamasını bilmesi de rejideki kuvvetli taraflardan bi- riydi. Yalnız yer yer oyuncuları se- yircilere döndürüp bir nutuk edası içinde konuşturması, kurtulamadığı eskimiş bir tiyatro alışkanlığından başka bir şey degıldı Fon konuşma- larında da 'a, o hayat dolu kıza, melankolık bır ton verme- si de teatral olma hevesi içinde oyu- nu düşürüyordu. Gökçerin, Otto Frank rolündeki oyunu kabul etmek gerekirdi ki re- jisinden daha da başarılıydı. Anne Frankı, Devlet Konserva- tuvarının bu yılkı mezunlarından Gülgün Kutlu oynuyordu. Gülgünu Devlet Konservatuvarı tatbikat sah- nesi temsillerinden Oscar Wilde'm Şalome'sindeki oyunuyla hatırlıyan- lar bu rol için bir hayli ümitliydiler. Nitekim o da bu ümitleri boşa çıkar- mayan bir oyunla üzerine aldığı işin altından başarıyla kalktı. Çocuk An- ne'dan ilk gençlik yıllarının Anne'ı- na kadar bir tabloyu küçük nüans- larla ayırarak bütün bir oyunu sü- rüklemesini Yalnız yer yer düştüğü teatral olma — sevdasından ve mübalâğalı oyundan exageras- yondan kendisini kurtarması gerek. Bu hatâsı en çok fon konuşmaların- da ve ilk defa topuklu ayakkabı giy- diği sahnelerde belirdi. Oyunun başarılı diğer iki kompo- zisyonu da Peter Van Daan'da Ya- lın Tolga ve Mr. Dussel'de Nüzhet Senbaydı. Muzaffer Gökmen ve İl- yas Avcı kendilerine düşeni yaparak ansamble'ı ozmadılar. Kendilerini tekrarlarıyla Macide Tanır ve Medi- ökçer, acemiliğiyle Hepşen Ü- nal ve konuşmasındaki jestlerdeki tiyatro Öözentisiyle Refika Gökmen zaman zaman ansamble'ın — altında kalmaktan kendilerini — kurtarama- Devlet Tiyatrosunun "Anne F- rankın Hatıra Defteri" gibi değer— li bir eserle başladığı mevsimin ay- nı Öölçü içinde devam etmesini pek ummadıkları halde o gece Üçüncü Tiyatrodan çıkan bütün — seyirciler diliyordu. Zira Devlet Tiyatrosu, bu sahnede bu piyesin arkasından hiç hatıra hayale gelmiyecek kadar kö- tü bir piyesi de sahneye koyabilir- di... 34 s P Futbol Spartak gol yemedi eçen yıl Fenerbahçenin davetli- si olarak İstanbula gelen ve yap- tığı iki karşılaşmada da bir tek gol yemeden ayrılan Sovyet Dynamo e- achine gibi bir kaleciye i. Yachine, dünya kaleci klas- manında iyi bir yer kapıyor, dev yapısı ve mükemmel oyun stili ile hakikaten "zor gol yer" bir man- zara gösteriyordu. Ancak her Sovyet takımında Yachine gibi bir kaleci aramak beyhudeydi. Nitekim geçen hafta İstanbula gelen Spartak ekibi kalesini genç Valentin İvakin'e ver- miş, daha ilk maçında, gol yemeğe hazır bir manzara göstermişti. İva- kin, İtalyada iki maçta dört gol yemişti. Ancak İstanbul maçlarında durum tamamen başkaydı. Spartak karşısında zaman zaman iyi — oyun oynayabilen Beşiktaş ve Galatasa- ray ekipleri, Sovyet kalecisine savur- dukları sıkı fakat isabetsiz şutlarını neticeye ulaştıramamışlar, ta bir tek sayı kaydedemeden Va- lentin İvakin'i de Lew Yachine kadar şanslı çıkarmışlardı. Gerçi Beşikta- atasarayın oynadıkları son iki maçta atılacak her gol ta- kımlarımızı beraberliğe yükseltecek kıymeti taşıyordu Fakat dört buçuk saatlık üç maçta statda yirmi binin ve sonra bütün yurdun heyecanla beklediği tek gol bir türlü yapılama- mıştı. Netto ve Turgay Geçen hafta içinde — Galatasaray, ilk Spartak maçına çıkarken herkesin öğrenmek istediği ü bir nokta vardı. Budapeştede yapı- lan Rusya Macaristan maçında ko- lundan sakatlanan Spartak kaptanı solhaf İgor Netto oynayacak mıydı? oğrusu aranırsa futbol meraklıları Netto'nun adım sık sık duyuyorlar- dı. Enternasyonal maçlarda yüksek tekniği ve modern futbolu ile kendi- ne hayli şöhret temin eden Netto, da- ha Yeşilkövle iner inmez "Çok üz- günüm çünki oynayamayacağım" demişti. Galatasaray - Spartak ma- çını seyretmek için Dolmabahçeye len — meraklılar Netto'nun oyna- mayacağını bilerek yerlerini aldıkla- rı zaman, stad hoparlörlerinden oku- nan iki takımın kadrosunu hayretle karşılamışlardı. Spartak — Netto'suz fakat Galatasaray da — Turgay'sızdı. Sarı kırmızılı takım kaptanı Tur- gay'ın kalesini korumaması, doğrusu aranırsa Galatasaray için buyuk bir handikaptı. Nitekim bütün — Sovyet futbolcuları ve antrenörleri. Turga- seyredemedikleri için üzüldükle- yı rini açıkça bildirmişler, revanş kar- şılaşmasında bu klâs futbolcu ile be- raber oynamaktan zevk duyacakla- rım ifade etmişlerdi. O R Spartak oyunu lk Galatasaray maçını 0-3 lehle- rine çeviren misafirler gerek fut- bol sitilleri ve gerekse oyun içerisin- deki taktikleri ile enteresan bir o- yun göstermişlerdi. Spartak futbolu önce sürate sonra bu sürat altında ve muayyen bir taktik çercevesinde ki top kontroluna dayanıyordu. Bil- hassa defansta hayli çabuk görünen Spartaklı futbolcular bir hücum tak- tiği ile oynuyorlar, kaleciden ileri doğru beş hat üzerinde sıralanıyor- lar ve her hatta sert bir stili benim- siyorlardı. Bu beş hattı şöylece plan- layabilirdik. En geride üçlü bir de- ans kademesi, sağ bek Titchenko, santrhaf Maslonkin ve sol bek Ogon— kov. Bu hattın tek vazifesi akınları en kısa zamanda ve hangi şekıl mü- saitse öyle kesmek offens'e girmi kademelerini, çoyun agırlıgı civarına toplamaktı adamlardan kuruluydu. İkinci bir kişi teşkil ediyordu. — Spartakın hakiki taktiğinde solhaf İgor Netto hücum oyuncusuydu. Ancak Netto'- nun sakatlığı İstanbulda oynayan Spartakın hücum oyununu sağa kay- dırmış ve sağhaf Paramonov ileri çıkarken, solhaf Mosere veya Fedof ikinci kademeyı almışlardı. Spar- takın üçüncü kademesi sağhaf Pa- ramonof ve santrfor Simonijanın kurdukları asıl hücumu —başlatan hattı. İki insaydını gole yollayabil- mek için geri çalışması yapan santr- for, ileri çıkmış bir hafla adeta iki ınsayd gibi çalışmakta ve topu akın- ların hakiki tanzimcisi soliç Sergoi Salnikova yollamanın çarelerini ara- Orta hattın sol ilerisinde oynayan Salnikov'a gelen toplar 3- akınlarının kurulduğuna i- '. O zaman sağaçık Tatuschi- iç İssaiev ve solaçık — İljine rakip kaleye dogru dara- lışmasına girmekteydiler. linmeyen maçlar için, önce tehlikeli görünen bu yaygın taktik her şeve rağmen kolay önlenecek bir manza- ra göstermekteydi. Spartak oyu- nunda tutulması gereken üç mühim köprübaşı vardı Bu karşılaşmanın tek golü bir kötü şansla Turgayın elinden — kaçırdığı pozısyonla olmuştur. Topu bir an boş gören golcü İssaiev sayıya yap- mıştır. Turgaylı Galatasarayın ikin- ci karşılaşmada, ilkinden daha hare- ketli ve canlı, ancak bu defa Kad- ri ve Salimden mahrum forvedi ile hücumda kısır olduğu — görülmüştü. Spartak kalesine havadan indirilen bütün akınları toplayan kaleci İva- kin ile Metin'i sıkıca marke eden or- ta haf Maslonkine'e karşı Spartakın tehlikeli hücumlarını son kademede durduran Turgay ve B. Ali müsaba- kanın neticesinde mühim rol oyna- mışlardı AKİS, 12 EKİM 1957