kalan işçi yolundaki — beyanları, bu — partinin aday lıstelerınde işçilere verdiği yer- le de, tezat teşkil edıyordu Bütün Turkıyede mılyonlarca ışçıyı B.M.M. nde temsil etmek için ışçı hakları- nın müdafii kesilen C. H. P. 9 adayı yeter bulmuştu.. Maeselâ, Istanbul gibi sayısı yıızbınlerı geçen seçmen işçileri sadece iki işçinin temsil etmesi ııygun gorulmuştu Nis- bi seçim sistemini getireceğini vaade- denbir partinin İstanbulda 860.000 seçmen arasında 300.000 kişilik bir zümre teşkil eden işçiler için sadece 2 aday göstermesi doğrusu garipti. Bununla beraber, şüphesiz ki, iş- çilerin bu kadar az aday ile temsil edilmesinde sendika liderlerinin de hatası vardı. Sendikacıların birleşe- rek, siyasi mücadeleye atılmaları gerekirken; bütün ikazlara rağmen herkesin kendi başına adaylık müca- delesine giriştiği anlaşılıyordu. Bu suretle arada anlaşmazlıklar, çeke- memezlikler ve kotulemeler, işçi a- dayları birbirine düşürüyordu Âdil AŞÇIOĞLU ne kadar yapılan milhleştirmeleri sosyal kazanç" olarak muhafaza etmeyi bir — vazife bılmışlerdır Fransa ve İskandinav memleketle- rinde durum aynı olup bütün bu memleketler ekonomilerini sağlam- laştırmak, istihsali artırmak milli gelirin âdilâne bir şekilde da- ğıtımını mümkün kılmak bakımın- dan ileri adımlar atmışlardır. Yukarıda adı geçen memleket- lerde yapılan ekonomik ve sosyal denemeler millileştirme ve toprak reformu hareketlerinin hiçbir su- retle ferdi hürriyeti, insanların ça- lışma şevkini ortadan kaldırmadı- ğını aksine bunların sosyal ve eko- nomik bünyelerini yıkılmaktan kur- tardığını göstermekte Memleketimizde milli kurtuluş hareketini takip eden yıllarda giri- şilen millileştirme hareketleri "dev- letçilik" adı altında yapılmış ve tatbikattaki bütün — kötülüklerine rağmen ıyı sonuçlar da vermiştir. Buna rağmen sonradan toprak re- formuna ve devletçiliğe karşı yö- neltilen tenkitler karşısında, bunla- rın müdafileri de muhaliflerine uy- mak zorunda kalmışlar ve seçmen- leri bu prensiplerin — doğrulu guna ınandırmaga çalışacak yerde, si- yası maksatlar yüzünden tâviz u- zerine taviz vermişlerdir. Şimdi durum ortadadır. Mem- leket istihsal bakımından son dere- ce kötü bir durumdadır. Bundan n fazla zarar gören de ziraat en- dustrı işçileridir. Türkiyenin hallet- mek zorunda olduğu meseleler bun- lardır fakat bu gerçeği de işçiler- den başka pek az kimse anlamak- tar AKİS, 12 EKİM 1957 meselelerini halledeceği DÜNYADA OLUP BİTENLER Orta Doğu Uçan Doktrin ir zamanların mukaddes adamı Eisenhower geçen hafta — Ameri- kada en çok tenkit edilen insandı. Zencileri, beyazların gittiği mekte- be kabul etmemek için isyanı bile göze alan "Litte Rock" lulara karşı son derece beceriksiz hareket etmiş- ti. Böylece "litte Rock" hâdisesi bir sürü siyah renkli temsilcinin, Birleş- miş Milletlerde toplandığı şu gün- lerde, pire iken deve oluyordu. Eisenhower, Suriyede de zekice davranmamıştı Dışışlerı Bakam Dul- m Hüküm les in, etine tehditler avurmasına müsaade etmişti. Teh- dıtler ufak Suriyeyi — korkutacağı yerde, bütüi memleketlerini Suriyenin etrafında toplamıştı Irak, Lübnan, Suudi Arabistan, Amerika— nın gaf yaptığım saklamıyorlardı. Bu memleketler Suriyenin Rus yardımı almasına aldırış etmiyorlardı. Ameri- ka gibi Rusyanında Orta Doğu mem- leketlerine yardım etmesini tabii bu- luyorlardı. Doğrusu, Amerikanın marifetli Dışişleri Bakam Dulles şaşırmıştı. O halde Eisenhower Doktrini ne işe yarıyacaktı? Doktrinin gayesi, Rus- yayı Orta Doğudan uzak tutmaktı. A- ma Rus harp gemileri Suriye limanla- rından Lazkiyeye demirliydi. Üste- lik bu, Amerikanın dostu Arap mem- leketlerinin umurunda değildi! Tan- tanayla ilân edilen Doktrin elden u- çuyordu. Araplar, —Ruslara, Ameri- kalılara yaptıkları gibi "Hoş geldın sefa getirdin" derlerse, doktrinden sadece hasisçe dağıtılan 200 milyon dolar kalacaktı. Halbuki başlangıçta işler ne ka- dar iyi gitmişti. Talihsiz Süveyş Se- ferinde İngiltere ve Fransayı tutma- yan Amerika Arapların gönlünü feth etmişti. Suudi Arabistan Ame- rikan dâvasına kazanılmıştı. Ürdü- nün genç Kralı Hüseyin ne sihirdir ne keramet yuvarlanmaktan — kurtarıl- şti. Mr, Dulles sanki sihirli bir halı- nın üzerine binmiş, Orta Doğu mem- leketlerini teker teker sihrine ram ediyordu. Uçan halı Sıırıye üzerine ge- lınce talih birden bire ters döndü. U- çan halı elden uçuyordu. Ne sihirdir Mr. Dul- ne keram oyunların les'ten daha az maharetlı olmayan Rusyanın Mr. K. sı halıyı Dullesın altından çekmişti. Bu, Amerika için büyük bir mu- vaffakıyetsızlıktı n daha garibi, kraldan çok kralcı olmayı meziyet sayân malüm iktidar da, bu muvaffakiyetsizlikten hissesini almak için elinden geleni yaparak, —Arap dünyasında — zorla kazandığı dostlukları kaybediyordu. Fransa Nimeti (!) tepen insanlar F ransız Devlet Başkanı Coty, bir haftadan fazla bir zamandanberi, yatağından, sabahın yedisinde kal- kıyor. Giyindikten sonra ilk işi ga- zeteleri istemek oluyor. Coty, getırı- len gazetelerin hepsini büyük b dikkatle okuyup halk efkârının nab— zım yokladıktan sonra çalışma oda- sına geçiyor ve Fransa'nın tanınmış siyaset adamlarını kabule başlıyor. Bunlarla görüşürken Coty çalışma PİERROT'UN BİR KARİKATÜRÜ UÇAN DOKIRİN!... 21