K A D Meslekler Müşerref. Hekimoğlu — Dertleri — depreştiriyor Siyasi yazar enç kadın telefondaki sesi dik- katle dinliyordu. Bu, gittikçe he- yecanlanan bir kadın sesi idi. " Devamlı okuyucunuzum, de- di. Bir müddet evvel kadınları siya- setle meşgul olmaya teşvik eden ya- sınızı okudum. Bu yazınızla birçok Türk kadınının arzusuna tercüman olduğunuz muhakkak ama birçokla- rımızın da' derdim deştiniz!." Ses bir an susar gibi oldu samimi ve içten devam et "— Emin olun, bırçoklarımız si- yasetle meşgul olmak, hür düşünce ve insan hakları cephesinde memle- ketimize hizmet etmek istiyoruz a- ma birçoklarımız için bu imkansız.. Meselâ ben .. Ben bir memur karısı- yım, herhangi bir siyasi partiye gi- rip mücadeleye atılmak şöyle dursun, herhangi bir toplulukta rahatça fi- kirlerimi söyliyememek ıstırabı için- deyim. Kanun bana bütün hakları verdiği halde Üüzerimdeki baskıdan bir türlü kurtulamıyorum Bu 1946 da da böyle idi, 1957'de de böyle. Ses - birden krıldı sustu.. Onu merakla dinleyen genç kadın hafifçe gülümsedi: "— Size yarın sütunumda cevap vereceğim, dedi. Yalnız emin olun ki inandığıma fikirler uğruna birşeyler yapabilirsiniz, samimi oldukça insan daima, kanun hududu dahilinde, bir- şeyler yapabilir". Evet insan sonra fikirlerinde — samimi oldukça daralan imkânlar dahilinde dahi, daima, birşeyler yapabilir- di. Müşerref Hekımoglu telefona ce- vap veren, iri gözlü, zeki bakışlı genç kız, bundan emindi ve daima bu AKİS, 21 EYLÜL 1957 IN cına bağlı olarak hareket etmişti. gün Akşam gazetesinde " lırsa" sütununda birçok okuyucuları— nın kalbini fethediyorsa hep bu inan- cı sayesindeydi.. Siyasi yazılar yaz- maya başladığı zaman birçok dostla- rı: Bu— — Aman dikkat, delmişlerdi, yeni basın kanunu ile bu işe girişmek, akıl işi midir? Müşerref Hekimoğlu asıl bu işe akıl erdiremiyordu. İnsanın düşünceleri memleket menfaatine işledikçe neden korkacaktı? n kanaatine göre gazeteci herşeyden evvel müsta- kil insan demekti. Onun için müstâkil bir gazetede çalışacak, doğru bildi- ğim yazacaktı. Siyasetle meşgul ol- mak, elbette muhakkak "partici" ol- mak demek değildi. Sıyasetle meşgul o gul olmak demekti ve kimoğlu bu bakımdan, bir gazeteci o- larak hiçbir partiye bağlanmamayı tercih edıyordu Ama yazıları bır siya- Müşerref Hekimoğlu bir gazetecinin yazı yazarken, herhangi bir kimseyi kızdırmaktan çekinmesi- ni, bu baskı altında kalmasını mes- lekle kabili telif gormuy ordu. Siyasi yazı yazmağa — başladığı zaman gene birçok tanıdıkları: — Canım, size mi kaldı dünyayı düzeltmek, demişti. Bırakın bu ciddi işleri, sizin gibi zarif bir hanım için türlü kadın mevzuları var" ma Müşerref Hekimoğlu bu dostları gibi de düşünmüyordu. Kimse kendi ba- şına dünyayı düzeltemezdi. Ama her- es kendine düşeni yaparsa dünya düzelirdi.. Her aydın yaşadığı cemi- yet için, memleketi için, ufak da o sa birşeyler yapabılırdı Sonra bir ka- dını bugu alakadar eden bütün o kü- çük meseleler, nıhayet "si halledılecek degıl miydi? yeti saran bütün dertler, bütün me- seleler "siyaset" le 11g111 değil di? Yarına çocuk yetiştiren memleketinin yarınını düşünmeden bugün rahat yaşıyabilir miydi?. "Si- yaset" bu bakımdan kadına çok, hem de çok yakın bir mevzu idi. Bugün kadın artık o derece hayatın içinde idi ki, bir kadın yazarın daima çok hafif mevzular seçerek, hayâl âle- minde yaşamasına imkân yoktu. O toprak üstüne bastığım hissetmeli ve bunu etrafına hissettirmeli, bugün- kü meselelerle, bugünkü dertlerle yu- gurulmasını bilme eliydi. Zaten her- hangi bir meslekte olduğu gibi ga- zetecilikte de, erkek ve kadın yazar- Spor Klüpleri ve Siyasi Partiler Biz evcek Galatasaraylıyız. Ge- çenlerde ebedi rakibimizin sırtı- nı yere getirince dünyalar bizim ol- du. Fakat işte şeytan bu ya, neş'- elenip gülerken birden aklıma bir- şey geldi. Neden Galatasaraylıyım diye düşünmeğe — başladım. Doğ- rusu hiçbir makul sebep bulamı- yordum. Hattâ İstanbul un Kadı- köy tarafından olduğuma göre Fe- nerbahçeli olmam akla daha yakın değil miydi? Ama işte Galatasa- raylıydım. Meseleyi nihayet vedi yaşındakı kızım halletti: F— Galatasaraylıyım kırmızıyı severi n" Hatırladım. Ben de kuçükken bu yüzden Galatasaraylı olmuştum ve bir daha da dönmemeyi bir şe- ref meselesi yapmıştım. Dönmek deyince aklıma başka bir şey geldi. Çok seneler evvel, yeni tanıştığım bir hanıma hangi partiyi tuttuğunu sormuştum. hemen atılmış kat'i bir sesle: halkçıyız" — demişti. Neden dive sorunca da adeta sinirlenmiş: "— Biz dönen takımdan deği- liz de ondan" diye cevap vermişti. O zamanlar Demokrat Partinin demokrasi savaşına atıldığı yıllar- çünkü dı. Aradan bu kadar sene geçti, gene de içimizde tıpkı bir spor klübüne bağlanır gibi sudan se- Jale CANDAN beplerle siyasi partilere bağlanan- lar veyahut bir siyasi partinin prensiplerine değil de yalnızca is- mine sadakat besliyenler var. A- caba bugün hâlâ özlediğimiz de- mokrasiye kavuşamamış olmamı- zın sebebi bu değil midir? Tecrübeler bize — göstermiştir ki, yalnızca siyaset adamlarının arzu- su ve gayreti ile ideal bir reji- me kavuşmak imkânsızdır. Bunu halkın ve çoğunluğun arzu etme- si, bütün meseleleri bu zaviyeden görmesi şarttır. Bu mevzuda ay- dınlarımıza düşen vazife geniş halk kitlelerine hürriyet prensip- lerini aşalamak, hürriyet mefhu- munu edebi bir söz olmaktan çı- kararak, onun tatmin edici, pratik taraf]arını tatbikattaki faydaları— nı gosterebılmektır Bundan Ötesi seçmenin elindedir, çünkü bizim davamız ergeç sandık başında hal- ledilecektir. Bugün artık seçmenin herhangi bir siyasi partiyi bir spor klübünü tutar gibi tatmaya hakkı yoktur. Bu ne bir inat meselesi- dir, ne de bir bahsi müşterek. Bu bir memleket meselesidir. İyi dü- şünmek, hâdiseleri kıymetlendır— mek şarttır. Tarafsız vatandaş i- çin hangı tarafın kazanacağı mü- him değildir; mühim olan memle- keti yukseltecek olan — prensiple- rin kazanmasıdır 25