DÜNYADA OLUP BİTENLER. Üçlü Balkan Paktına taraf- lardı. Fakat, bunun tek sebebi sabık aktın komünizme karşı oluşuydu. herhalde Türk Hariciyesini, bu pek utad olmayan teklif bir hayli şaşırt- ıştı. Türkiyenin Natoyu zayıflata- lecek herhangi bir teşebbüsten, sa- nacağı muhakkaktı. Yunanlılar, Ro- manyanın teklifini belki biraz daha adiye alacaklardı. Kıbrıs meselesi- nin ön plâna geçmesindenberi, Türk- Yunan münasebetlerinin bozulmasına mukabil, Yunanistanın Yugoslavya e olan dostlugu artmıştı. ne Yunan Başbakanı Karamanlis Yu- goslavyayı ziyaret etmişti. ardelj de Atinaya gelecekti. Diğer taraftan Titonun Rusyayla olan mü- nasebetleri gitgide düzeliyordu. Yeni Balkan Paktı Atinaya batı- dan doğuya kaymak fırsatını vere- cekti. Halen Batı taraftarı Atina hükü- etinin, yeni Pakta taraftar olması şuphelıydı Ancak, Kıbrıs meselesin- de. kaya Yunan tezini kabul et- tırmek 1çın "Yoksa Rusyaya döne- m" tehdidini hafif yollu n tina hükümetine bu beklenmedik teklif yeni bir şantaj fırsatı veriyor aki" u. Romanyanın teşebbüsü, herhalde kendisinin de inanmadığı bir sulh ta- arruzundan ibaretti. Fakat Yunanis- tanın bunu, diplomatik bir şantaj vasıtası olarak kullanması imkân- sız değildi. Yugoslavya komünizmin hırçın çocukları eçen Salı günü, Belgra'd hava G alanına içinde, orta boylu, saçsız, başındanfaksla gösteren bir adam ta- şıyan mükellef bir yolcu uçağı indi. uçaktan çıkan adamı, hava alanın da, başta Mareşal Tito olmak üzere Butun Yugoslav devlet adamları ile bir merasim kıt'ası bekliyordu. Orta oylu adam ayağını yere bastığı za- man, Mareşal Tito ilerledi ve Yugos- lav Devlet başkanı ile uçaktan inen, misafir arasında ucun bir el sıkışma sahnesi cereyan etti. Yuzlerındekı heyecanlı ifadeden anların samimi oldukları' anlaşılıyordu Nasıl samimi olmasınlardı? Uçaktan inen orta boylu, yaşlı görünüşlü — adam, bir zamanlar Kominform'dan atılan Tito'yu şiddetle müdafaa ettiği için iş başından uzaklaştırılan ve geçen Ekimde cereyan eden Polonya hâdi- selerinden sonra tekrar Polonya ko- münist partisi birinci sekreterliğine getirilen Gomulka idi. Eğer Mare- şal Tito bu adamın elini sıkarken baska hickimsenin elini sıkarken de samimi olamazdı. Çünkü, bütün komünist dünyası için- de hiç 'kimse bu iki adam kadar bir- birine benzer, hiç kimse bu iki adam kadar cesaret sahibi değildi. Kaderleri birbirine bu kadar ya- kından bağlı bu iki komünist idare- si ne tuhaftır, birbirlerini şimdiye Mareşal Tito Herkesin — dostu kadar uzun boylu görmüş değillerdi. İlk görüşmeleri 1948 yılında, Yugos- lavyanın Kominform'dan atılmasın- dan az önce olmuş, ondan sonra Tito ayrı bir âeme, Gomulka ise halâ, o kadar az tanıdığı Tito'yu müdafaa etmekte olduğu için hapse atılmışlar ve bir daha birbirlerini — görmeleri nasib olmamıştı. Tito, Polonya'da iş Gomulka Eski dost.. başına tekrar geçtiği 1956 Ekimin- den beri Gomulka'yı görmeyi şıddetle arzuluyor, ancak zaman ve zeminin bir türlü elvermemesi yüzünden bu arzusuna nail olamıyordu. Filhaki- ka, Moskova'da cereyan eden son te- mızlık hareketine kadar Tito'ya ne gözle bakıldığım bilmediği için Go- mulka Rus idarecilerini — büsbütün kuşkulandırmak endişesiyle rad'a gidemiyor, Tito ise Varşova'dan önce Moskova ile münasebetlerini dü- zenlemeyi düşündüğünden Gomulka ile buluşmayı bundan sonraya bı— rakıyordu. İşte artık Moskova'daki idareciler arasında değişiklikler ol- muş, peyk devletlerle münasebetle- rin daha liberal bir hava içinde cere- yan etmesine karşı gelenler 1ş başın— dan uzaklaştırılmışlar ve Us idarecilerinin önce Polonya ya yaptık ları ziyaretten, sonra da Tito ile Romanya'nın ismi açıklanmayan bir köşesinde cereyan eden görüşmele- rinden sonra Yugoslav ve Polonyalı devlet adamlarının buluşması — için bütün mahzurlar ortadan kalkmıştı. Bundan böyle, Tito ile Gomulka ara- sında cereyan edecek bir görüşme Moskova'ya meydan okuma addolu- namazdı. Ne şiş yansın, ne kebap Ancak, Moskova karşısında daha liberal bir siyaset takib etmek ya- rışına girişmiş olmalarına - rağmen goruşmelerın sonunda yayınladıkları resmi tebliğden her iki memleket ida- recilerinin de Rus devlet adamlarını kuşkulandırmamak yolunda büyük gayretler sarfettikleri kolayca anla- şılabilirdi. Evet, gerçi tebliğde her iki memleket idarecileri arasında her memleketin kendi bildiği ve kendi gerçeklerinin gerektırdıgı yoldan sos- yalizme ulaşabileceği konusunda fi- kir birliğine Varıldıgı söyleniyordu a- ma, buna va'da vukua gelen son degışıklıklerın gayet iyi karşılan- ığının — ilâvesi de — unutulmamıştı. Filhakika, gerek Gomulka'nın, ge- rekse Tito'nun peyklere karşı daha liberal bir siyaset takibini 1steyen Krutcef'i işbaşında görmekte büyük menfaatleri vardı. Bu bakımdan, bir araya geldikleri ilk anda düşünebi— lecekleri şeylerden biri de onun duru- munu kuvvetlendirmek olmalıydı. Ni- kim onlar da Ööyle yapıyorlar ve tebliğlerinde son Moskova değişiklik- lerini tasvib ettiklerini söylemeye bil- hassa dikkat ediyorları Yugoslav . Polonya muşterek teb- liğinde nazarı dikkati çeken İkinci nokta ise, Yugoslavya'nın Oder-Neis- se hattını Polonya'nın batı sınırı ola- rak kabul ettiğim bildirmesiydi. Bi- lindiği gibi, Ikıncı Cihan Savaşı ön- cesi Avrupa'sında Polonya'nın Batı sınırı Öder - Neisse hattının yüz ki- lometre kadar doğusundan geçiyor- du. İkinci Cihan Savaşının sona er- mesinden sonra bu yüz kilometrelik şerıt Polonya işgaline bırakılmış, Do- ğu Alm eisse hattını Polonya 1le kendi arasındaki sınır hattı olarak kabul etmişti ama AKİS, 21 EYLÜL 1957