Milyon Türk liram 1961 30,7 1952 132,5 1953 bA4A 1954 231,5 1955 180,5 1956 457,7 Gerek tarım kredi, gerek tarım satış kooperatifleri kaynakları kifa- yetli olmadığı için Merkez Bankasına müracaat ediyorlardı. Başka bir de- yımle Ziraat Bankasının açmış oldu- ğu zirai kredilerin büyük bir kısmı da enflasyona müncer oluyordu. Enf- lasyon, başlangıçta iştahla yenilip sonra hazım güçlükleri tevlid eden bir yemeğe benzediğinden, zayıf ve orta sınıfı ortadan kaldırıyor, zavallı küçük çiftçiler para şişkinliği dev- rinde borçlarım ödiyemez hale geli- yorlardı İşte demokratlar vaktiyle almış oklukları yanlış kararların kefaretini bu sefer gene millete ödetmiye kalk- tılar. Meclisin seçim — kararı verip kendini feshedecegı celsede 400 mil- yon liralık zirai krediyi beş senede beş eşit taksitle ödenmek üzere te- cil ettiler. Çiftçi vatandaşlar zaten ödeme kudretinden mahrum bir ha- le gelince yapılacak — başka bir şey yoktu. Eğer krediler vaktiyle iyice 'tevzi edilmiş, kredinin istihlâke kay ması Önlenebilmiş, kredilerin vadele— rine göre gereken tevziat yapılabil- miş olsaydı, o zaman aksak olarak a- lınmış kararlar neticelerini bu şekil- de vermez ve o politika aksak olma vasfına hak kazanmazdı. Çiftçiler şimdi tarihi bir vazifeyle karşıkarşı- yadırlar, kendilerine yapılan vaadler maddi ve manevi sahada tahakkuk etmemiştir. Zirai gelişme fiyaskoy- la neticelenmiş, zirai krediler kredi müessesesinden beklenilen semereleri vermeğe muvaffak — olamamışlardır. İktisadi hayat — kat'iyetsizlik içinde- dir, bir hedef ve rotadan mahrum- dur zirai kredilerin tecili nefes dar- lığı içinde kıvranan bir hastaya sun'i teneffüs —ettirme — teşebbüslerinden farksızdır. Asıl düşünülmesi gereken mesele borçların tecili değil, borçlu- ların borçlarım nasıl ödiyebilecek ha- le gelmeleridir. Bunun için evvelâ gelir artmalı, sonra herkes bu gelir artışından rahatça teneffüs edebile- cek hale getirilmelidir. İktidar ise bu hususta sessiz, tecil ettiği çiftçi borç- larının kendine sağlayacağı oylardan emin vaziyettedir. Hâlbuki büyük ekseriyetiyle bu memlekette vatandaş ların sağduyusunun, doğruyu yanlış- tan ayırma kaabiliyetine olan itimat tamdır Zaten önümüzdeki seçimlerin or- taya koyacağı hakikatlerden biri, genç demokrasimizin ölüm kalım müca- delesi yapmakta olduğu bu safhada bu sağduyunun varlığı veya yoklu- ğudur. Varsa nurlu bir güneş bize aydın ufuklar açacak, yoksa hürri- yetlerimiz daha da kısılacak, mahru- miyetler tahammülsüz bir hale gelip Vatandaşlar omuzlarının taşıyamıya- cağı bir yük altında en aşağı bir teş- rii devre daha refah yüzü görmiye- ceklerdir, AKİS, 21 EYLÜL 1957 Hürriyetsiz Kalkınma İ ktisadi kalkınma ve — hürriyet bağdaşabilir mi? — Muhalefete sorarsanız, iktisadi kalkınma an- cak hürriyet nizamı içinde müm- kündür. Hürriyet olmadıkça ikti- sadi kalkınma —dejenere olmaya mahkümdur. Bir hürriyet rejimi kurmak id- diasıyla iş başına gelen D. P. ik- tidarı, muhalefetin aksine hürri- yetler pahasına bile olsa, iktisa- di kalkınmayı ön plana geçirmek- tedir. Hattâ bu mahfillerde yeni fikirler tomurcuklanmaktadır. sas olan, iktisadi — kalkınmadır, deniyor. Fazla hürriyet iktisadi kalkınmaya zarar verme ektedir. O halde, bir müddet için, hurrıyet— ler kısılabılır Hakikat acaba birbirine zıt bu iki tezin neresinde yatmakta- dır? Demokrası, aşağı yukarı hal- kın çoğunluğunun arzu ettiğinin yapıldığı rejimdir. Hoşa gitmeyen tedbirlerin, bazan ikna yoluyla halka benımsetılmesı dür. Meselâ Nehru, bunu yapma- ya uğraşmaktadır. Hindistan de- mokratik bir nizam içinde halkı ikna ederek iktisadi — kalkınmayı hızlandırmaya çalışmaktadır. Fa- t ikna metodunun — hudutları vardır Halkı ıstedıgınız derecede kemeri sıkmağa edemezsiniz. Bu sebeple Hindistandaki iktisadi büyüme hızı, en otoriter metotla- ra baş vuran Demir Perde mem- leketlerine nazaran bir hayli ya- vaştır. İ ktisadi kalkınma için memleke- timizde hürriyetleri kısmayı ge- rektirecek sebepler mevcut mu- dur? D.P. iktidarının şimdiye ka- dar takip ettiği iktisadi siyasete bakılırsa, bu sualin cevabı hayır olacaktır. Zira, yedi senedir ikti- sadi kalkınma, Kristof Kolombun yumurtası gibi, kolayca gerçekleş- tirilecek bir mesele olarak düşü- nülmüştür? Yatırımlarla beraber, istihlâki artırmanın mümkün ola- bılecegıne ınanılmıştır İktidarın n çok övündüğü meselelerden bi- rı de istihlakin yükselmesidir. Ko- c rakkamlarla suslu Zafer gazetesı her gün bu artışla Övün- mektedir. Halktan hıç bır feda- Maliye Yeni münakaleler Hğıkümet Büyük Millet Meclisinin n toplantısına bir malt kanunla geldi. Daha doğrusu birçok idareler iktidarın gider ayak sağa sola serp- tiği nimetlerden istifade imkânını bul- dular. Filhakika ek ödenek kanunuyla Doğan AVCIOĞLU karlık beklenmemektedir. Bilâkis cömert iktidarın —lütfundan fay- dalanmaya davet edilmektedir. Zaten, diğer az gelişmiş mem- leketlere nazaran düşük olan ya- tırımların finansmanı, dar gelirli- lerin sırtına — yüklenen, morfinli vergi — enflâsyona — bırakılmıştır. Yüksek zirai — gelirlerin vergilen- dirilmesinden bahis bile edilme- mektedir. Ehemmiyetsiz arazi ver- gisinin artırılmasından dahi vaz geçilmiştir. Gelir ve intikal vergi- lerine son zamanlarda yapılan zamlar, ithalâttan alınan hazine hissesi; gittikçe Aartan bütçe açı- ğına bile tesir etmıyecek kadar e- hemmiyetsizdi Döviz kaynaklarının koruma- sı da aynı çok cömert sıyasetın bir hediyesidir. Mahdut döviz im- kânları cömertçe sarfolunmuştur. Bugün rastladığımız yoklar, mazideki cömertliğin bir neticesi- dir. İktidarın Başının Çanakkale nutkunda iddia ettiği gibi yoklar, şuurlu bir kemeri sıkma siyaseti- nin zaruri bir icabı değildir. Se- çimler arifesinde kahve ve 51,5 milyonluk diğer istihlâk maddeleri ithali, iktidarın kalkınma uğrunda mahrumıyetı göze almayı ne ka- dar az düşündüğünü göstermekte- dir. Kısacası D. P. iktidarı en kolay yolu seçmiştir. Halktan açıkça, hiç bir fedakârlık istenmemekte- dir. İktisadi kalkınma banknot matbaasının — himmetine bırakıl- mıştır. Buna rağmen bu kolay ik- tisadi kalkınmayı gerçekleştirmek için hürriyetleri kısma lüzumun- dan bahsedilmektedir. Hoşa gitme siyaseti takip eden bir iktidar ta- rafından gelen böyle bir iddianın, ciddiyet ve samimiyetine inan- mak çok zordur. Bilâkis, şimdiye kadarki ikti- sadi gidişin muhasebesini yapmak için hürriyete ihtiyaç vardır, Fa- D.P. iktidarı, en harcıâlem iktisadi malümatı, bir devlet sır- rı gibi saklamakta, serbest müna- kaşayı kanunlarla az çok önleme- ye çalışmaktadır. Ve ondan sonra her fikir gibi Batıdan gelen "ev- velâ kalkınma sonra hürriyet" na- zariyesinde, tutumunu haklı gös- terecek bir mazeret aramaktadır. kabul olunan tahsisat yekünu 116,600 bin lira olup bunun muhtelif daireler arasında dağılışı şöyleydi: Karayolları - 75.000.000 T.L. Dev. Su İşleri 27.000.000; Köy okulları ya- pımına orta ve ilkokul yaptırma der- neklerine 6.000.000; Dernekler ve köyler tarafından inşa veya tamir et- tirilecek camilere ve diğer hayrata 3.000.000; Basın Yayın U. M., Nafia