DÜNYADA Orta Doğu Rusyadan ikaz on zamanlarda, batılı devlet şef- lerine, şahsi mektuplar gonderme— yi pek seven Rusyanın M. B. sinden geçen hafta sonunda Başbakan Men— deres de Ur ikaz mektubu alıyordu. Amerikalılar Suriye hükümetini de- virmeyi kafalarına koymuşlardı. Bu arzuya alet olan Türkiye, Suriye hu- duduna asker yığıyordu. Rusya, böy- le bir duruma seyirci kalamazdı. Coğ- rafi durum itibariyle Türkiye bu is- ten çok zararlı çıkacaktı. Neticesini pahalı ödiyeceği bir işe girişmeden evvel Türkiye uzun uzun düşünme- liydi. Rusya ikaz vazifesini yapı- yordu.... Kuzey komşumuzun tehditleri ve- ya ikazları artık olağan işler hali- ne gelmişti. Fakat Orta Doğuda elde ettiği mevkileri, Rusya kolay kolay kaybetmiye razı olacağa benzemiyor- du. Kıtalar arası füzeyle Amerikaya meydan okuyan Rusya. — Akdenizde de 6. filoyu başıboş bırakmaya ni- yetli değildi. Rus harp gemileri Ak- denizde dolaşıyo Diğer taraftan Rusya, mutad sulh taaarruzuna devam ediyordu. Uç ba- tılı Devlete yeniden Orta Doğuyu si- lâhlandırmaktan vazgeçmelerini tek- lif ediyordu. Rusya bölgede artık bil- fil mevcuttu. Yokmuş gibi davra- narak ancak durumu daha vahimleş- tirirdi: Orta.Doğuyu, karşılıklı silah- landırma yarışı bir dünya harbine sevkedebılırdı Batılılar bu tehlikeli çip, Ruslarla konfe- . Orta Do- meseleleri ancak elbirliğiyle hal- ledılebılırd Batılılar şimdilik böyle bir tekli- fi kabule hazır görünmüyorlardı. Fa- kat dünyanın en büyük iki devleti- nin Orta Doğuda karşı karşıya gel- mesi, bir çok Batılıyı korkutuyordu Bu sebeple meşhur siyasi yazar Wal- ter Lippman ve İngiliz İşçi Partisi- nin Lıderı Gaitskell, dört büyüklerin başbaşa Orta Doğu meselelerini halli- ne taraftar olduklarını söylüyorlar- dı Fırtınanın sonu eçen hafta, Suriye meseleleri et- afında Batı memleketlerinde yaratılan fırtına bırdenbıre son bulu- yordu Daha bir kaç gü Doğu İşleri Müdürü Loy Heni "Sur edeki durum son derece ciddi bu memleketin komşuları endişe ıçındedır. diye kapkaranlık bir tab- ©o çiziyordu. Yorgun Cumhurbaşkanı Eısenhower bile tatilini bırakıp Hen- dersonla konuşmıya gelmıştı Dulles muavininden daha t konuş- mamıştı. Altıncı Fl nun ışe koyula- cağı soylentılerı ortalıkta dolaşmıya başlamıştı. Fakat zikzaklar yapmakta — bir hayli maharet kazanan Dulles geçen 16 OLUP BİTENLER Bulgarin İkazcı başı hafta başka bir telden çalıyordu. Su- riye hadıselerı endişe duyulacak me- seleler deği memlekete kargı anlayışlı davranmalıydı Amerika Dışişleri Bakam neden — birdenbire fikrisi değiştirmişti? Arap Birliği galip geldi merikaya ani fikir değiştirten se- bep, Arap dünyasının tepkisi ol- muştu. İrak ve Ürdün dahil Arap memleketleri Suriyeye karşı silâh- lı bir harekete girişilmesine razı ol- muyorlardı. Suudi Arabistanın Bir- leşmiş Mılletlerdekı delegesi Ahmet Şukayri "hangi çevreden olursa ol- sun bir hücum yapıldığı — takdirde memleketinin Suriye yanında yer a- lacağını" söylüyordu. Beyaz Sara- yın tekziplerine rağmen, Kral Suu- Conrad Adenauer Âsayiş berkemal dun, Suriye buhranının» başından beri Amerikaya mutedil davranma- ÜUr- sını tavsiye ettiği biliniyordu. dün , Dışişleri Bakanı Samir Rifai "Suriye meseleleri bizi ilgilendir- mez. Şunu unutmamak lâzımdır ki hiç bir Arap devleti, diğer bir Arap devletiyle çarpışmayı kabul — etmi- yecektir." Lübnanlı siyaset adamla- ı "Zorla Şam Hükümetini takip et- yoldan vazgeçiremezsiniz. Ak- sine mevcut hükümeti kuvvetlendi- receksiniz" diyorlardı. Esasen Kral Hüseyin ve Suudun, Batı gazeteleri ortalığı vaveylaya verirken 'tatillerini geçirmek — için vatanlarından çok uzakta bulunma- ları bile, Suriyedeki durumdan ne kadar endişelendiklerini gösteriyor- du... Amerika durumu — anlamakta gecikmedi.. Arap memleketlerini ken- di safında toplamak için son çare o- larak İsraile saldırmayı bile muhte- melen düşünen Suriyeyi teskin yol- larını aramıya koyuldu. Türkiye de ayni yolu tuttu. Bu haftanın başında Suriye Dışişleri Ba- kanı Salah Bittar Türk Hükümetinin Suriyeye hücum etmiyeceği hususun- da teminat verdiğini açıklıyordu. Türk silâhlı kuvvetleri Suriye hudu- duna toplanmış bile olsa, bu temi- nattan Suriyenin buna aldı- Tış etmedıgını söylüyordu. Batılı gazeteler, Henderson'un Türkiyeyi güçlükle umumi seferber- lik ilânından vazgeçirmeye muvaffak olduğunu yazdıkları şırada Türk vunma Bakanlığı da neşrettiği — bir tebliğde asılsız şayialara işaret ede- rek, manevralar dışında Tür- kiyenin herhangi bir harekete ha- zırlanmadığım bildiriyordu. Bulganı- ne de herhalde ayni cevap verilmiş- ti. Suriye etrafında — kopan fırtına böylece teskin edilmiş oluyordu. Son derece zayıf sanılan Arap memleket- lerinin tesanüd hissi, şimdilik Suri- yeyi kurtarıyordu. Müstemlekeciliğin timsali Glubb Paşa bile durumu anlamıştı: "Arap dünyasının hâdiselerini daima — çok geriden takip ediyoruz. Büyük baba- ları, destekliyoruz, torunlar sanki doğmamışlar gibi hareket ediyoruz." diyor! Arap mıllıyetçıhgı bir gerçek- ti. Zorla değil, ancak anlayışla yola getirilebilirdi. Amerıka yavaş yava bu hakikati görmeye başlıyordu. Fa- kat hâlâ gerçeklere gözlerini kapa- makta israr eden hükümetler eksik değildi. Almanya Yeni bir şey yok Trenli seçim kampanyasının yor- gunluğunu çıkarmakla meşgul o- lan ihtiyar. Başbakan Adenauer, Pa- zar akşamı erkenden yatağına girdi AKİS, 21 EYLÜL 1957