İŞÇİMİZİN DERTLERİ ağlam bir cemiyet düzeni kura- mamış olan milletlerin devamlı şekilde dertleri olduğu ve ıstırap- tan kurtulamadıkları meydanı Dünyanın her yerinde balkın en çalışkan ve faal unsu! oldukları Halde birçok memleketler- de ekonomik ve sosyal b an layık olduklan mevkii ve hakları olar: elde edememişlerdir. Turk İşçisi de maalesef aynı du- mdadır. Memleketimizin İkinci Dünya Harbinden sonra harbe girmediği halde herşeye sıfırdan başlayan diğer bazı Avrupa mem- leketleri kadar kalkınmamış ol- duğu meydandadır. Resmi agız— lar bunun sebebini kalifiye işçi ve teknisyen yokluğunda bulmak- tadırlar. Bu, bir hakikatin ifadesi- dir. Demek ki, bir memleket ne ya- parsa yapsın kalkınabilmek hatta normal hayatını devam ettirebilmek ıçın Işçılere, hem de kalifiye işçilere taçtı Hakikat bu olduğu halde, mem- leketin kalkınmasında başlıca ralli oynayan işçilerin cemıyet içinde en çok sıkıntı çeken ve ezilen bi nıf olmaktan kıırtulması, meslekı ve sosyal gelişmesi için gerekli hiç- bir tedbir alınmadığı da başka bir hakikattir. Yani, bir tarafta her türlü kötü şartlar altında ve sağlı- ğiını, hayatını tehlikeye atarak çalı- şan isçiler insan şerefi şle mütena- sip olmayan bir hayat sürmek so- runda iken, diğer tarafta kııçuk bir vurgunca ve karaborsacı resi servetler içinde yuzmektedır albuki hır cemiyetin çeşitli taba- kaları ve sınıfları arasında büyü farklar ve uçurıı mlar bulunmasının o cemiyetin hayrına olmadığını her- kes bilmektedir. Dünyanın birçok memleketlerin- de görülen bu hal, bazı mahdut kim seterin milli ekonomının bütün fay- da ve nimetlerini kendilerine çevir- menin yollarını bulmuş olmaların- dan ileri gelmektedır Hattâ bir- çok zengın memleketlerin esas halkı ve işçisi tamamen fakir ve sefil bir hayat yaşamaktadır. Me- selâ petrol memleketi olan Vene- züellada işçiler ve halk ekonomik ve sosyal bakımdan acınacak bir aldedir.. Demek ki, enezüel- laya petrolden gelen dövizler ve altınlardan halka ve işçilere pek az birşey düşmektedir. Cemiyetin her türlü yükünü ve bilhassa ekonomik faaliyetlerini üzerine almış olan in- sanlar nasıl olup ta bu faaliyetleri- ne ve zahmetlerine karşılık ancak sefıl bir hayata lâyık görülmekte e Venezüellanın zenginliği mahdut bıı' kaç şirketin veya şahsın elinde toplanabilmektedir? Bunun sebebi saca emekle sermayeye eşıt hak- 14 lar tanınmamasıdır. Fakat bu eşit- sizliğin doğurabileceği sonuçlardan korkan memleket, halkın çe- şitli tabakaları arasındaki sosyal ve ekonomik — uçurumları kapatmak yoluna gitmektedirler. Bunlar yeni bir yol bulmuşlardır: Sosyal adalet. Gerçekten, ekonomik mekanizmanın haksızlık ve adaletsızlıkler doğur- u kabul edilmiş ve un gide- rılmesı için tedl)ırler ve çareler ara- nagelmiştir. Sosyal adalet bugün birçok memleketleri tatmin eden bir yol olarak kabul edilmiştir. Sosyal adalet işçilerin ve fakir halk taba- kalarının içinde bulundukları sefalet ve cehaletten kendilerinin degıl miyetin sorumlu olduğu kabul etmiştir. Nıtekım artık, ışsızlık ik- tisadi krizler ve paranın değerini kaybetmesi »onıınd açlığa ve se- falete biraz daha yaklaşan işçi ve halk tabakalarının dertlerine çare bulmak, hükümetlerin vazıfesıne da- hil bıılunmaktadır r halkın ve işçilerin, sorum- lulugu kendıle e alt olmayan e- konomik ve sosyal sebepler yüzün- den, hallerine, ilelebet razı olama- yacakları da anlaşılmışta*. Bu in- sanlar da cemiyet içinde hakları olan daha yüksek bir ekonomik ve sosyal seviyeye erişmek için elbette boş durmıyacaklar ve mücadele e- deceklerdi. Nitekim de öyle oldu. Onlara ta mücadelede mesıılıyetleri- ni bilen şuurlu ve vatan r ay- dınlar da katıldı. Bu aydınlar onlara mücadele yollarını ve vasıtalarını gösterdiler. Bu suretle dünyanın birçok memleketinde böyle bir mü- cadelenın başı boş yapılmasını iste- meyen ve bundan doğabilecek neti- celerden çekinen İngiltere, İsveç gi- bi memleketler derhal sosyal ada- let prensibine sarılıp işçilerin ve fakir halkın diğer sınıflar tara! dan inkâr ve reddedilen haklarını resmen tanıdılar. İşçinin ve fakir halkın iş bulması, mesken sahibi ol- ması, sağlığını koruması, çocukları- okutulması ve bakılması gibi iş- len ileri devletler bu insanların ta- bit hakları olarak kabul edip yeri- ne getirilmesini üzerlerine aldılar. Fakat bunun —yanında da bizzat işçilerin ve fakir halkın bu ihtiyaç- larının giderilmesi ve menfaatleri- nin gerçekleşmesi için teşkilâtlanıp mücadele etmek haklarını anaya- salarla tanıdılar. Işçılerımızın dertleri de bunların aynıdır. Yalnız bizde işçi dâvasına çare bulunması için takip edilen yol maalesef yanlıştır Gerçekten işçile- rimizin dertlerim teskin için zaman zaman yapılan cüz'i ücret zamları veya ödenen ikramiyeler kâfi değil- dir. Bunlar hiç bir zaman işçi prob- lemini halledebilecek yeter ve ciddi Adil AŞÇIOĞLU tedbirler sayılamaz. Gerçekten bugün Türk işçis yalnız emeğinin karşılığını değil dı- ğer haklarım da elde edememiş du- rumdadır. Türkiyede işsizliğin gıde rilmesi ve İşsizlere yardım edilmesi, işçi sağlığının korunması, ışçılere mesken sağlanması, 0nlara da eşit yetişme ve kültür edinme imkânla- rının verilmesi, dinlenme ve eğlen- me, seyahat etme imkânlarının ta- nınması gibi problemler askıda bu- lunmaktadır. Devlet sektörü ile hu- susi sektördeki işverenlerin ve işve- ren vekillerinin işçilere karşı ma- amelelerindeki haşinlik ve anlayı sızlık ta buna katılınca Turk işçisi- nin yalnız ekonomk ba ğil, fakat aynı anda ral ba- kımından da ezıldıgını kabul etmek lâzımdır. Şimdi bütün bu aksaklıkların ve haksızlıkların giderilmesi için işçi ücretlerine yapılan veya yapılacak cüz'i zamların yetmiyeceğini anla- mak zor değildir. Fiat yükselmele- ri, bu zamları esasen çatacak yat- maktadır. O halde Türk işçisinin dertlerine çare bulmak isteyen poli- tikacıların, iktisaden kuvvetli bir durumda olan mahdut bir zümre dı- şındaki bütün halk tabakalarının da işçimizinkine yakın bir dorumda olduğuna göz önüne alarak, derhal bir sosyal politikaya sahip olmanın zaruretini anlamaları lâzımdır. Böy- le bir politikanın da ancak . sosyal adalet prensibinden hız alabileceği meydandadır. Bir gün sonra ne olacağım bil- meyen, ihtiyarlığında — terkedilmek korkusu içinde yaşayan, eline geçen para ıle günlük geçımını sağlamak- tan z olan, hergün işsizlik tehli- kesi ıle karşı karşıya bulunan, has- talığında bakılacağından emin ol- mayan ve nihayet hayatta butıın ü- midi 5 liralık gündeliğini 19 lirayı çıkarmak olan insanların halini an- lamamak barbarlıktan — farksızdır. Hele ta insanlar hallerinden şikâyet edip buna çare aramaya kalkışın- ca onlara cephe almak, gerçeklere kabaca karşı gelmekten başka bir- şey değildir. Işçılerın tat darama kendi kabahatleri yüzünden değil, fakat cemıyetın kıymet ölçüleri ve mahdut bir zümrenin milli ekono- miyi tekelci bir zihniyetle kendi e- linde toplamak hırsından dolayı düştükleri artık bilinmeli ve kabul edilmelidir. Eğer sosyal adaletten mülhem bir politika tesbit etmek ve takip etmek lüzumuna inanmıyorsak hiç- olmazsa işçilerin ve fakir halkın kendi kurtuluşu için mücadele et- meğe, teşkilâtlanmağa hakkı bulun- duğuna kabul edelim. AKİS, 21 EYLÜL 1957