S İ N E M A Sinemacılar Nesil değişirken lnemanın ancak altmış yıllık bir tarihi var. Çok kere unutulan bu nokta, asrımızın en yayğın, aynı za- manda en canlı sanatının bazı özel- liklerini izah etmek için oldukça e- hemmiyetli bir husustur. Sinemanın mucitleri, ilk sanatçıları daha yakın Zamanlara kadar hayattaydılar. Si- nemanın bir sanat olarak belirdiği za- manlara kadar hayattaydılar. Sinema nın bir sanat olarak belirdiği zaman- larda çalışanlar ise ya hâlâ hayatta- , ya da cok kısa bir zaman önce ölmüsıerdır Bunun bir sebebi de sine- Macıların umumiyetle cok genc yaş- ta işe başlamalarıdır. İlk filmlerini 20-25 yaş arasında çeviren rejisörler büyük bir çoğunluk teşkil ediyor. Si- nemacılığa önce dekorcu, montajfcı, rejisör asistanı, v.s. olarak giren re- jisörler ise daha da genç yaşta sine- macılığa başlamaktadırlar. Bu du- rum da sinemacılar arasında başdön- dürücü bir nesiller karışmasına yol a- çıyor: Fiaherty'nin, Renoir'ın yanı sı- ra De Sica yahut Clöment'in, bunların yanı sıra da Antonioni, Fellini'lerin ve yeni nesillerin ay- nı anda âynı hızla f&aliyette bu- lundukları çok kere rastlanan bir hâ- diasedir. Bunun sebebi bilhassa şudur: endüstriyi sermayelerini güvenilir, sağlam nın ilk, orta, yeni ve en yeni nesli hep birarada “icra-yı faaliyet" -etmekte- dirler. Yaprak dökümü Snvasm sona erdiği yıl, ellinci vılıydı. sinemanın linin artık tabiat kanunlarına boyun eğerek teker teker sahneden cekilme- &e başladığı görülmektedir. Son on yıl içcinde Ölenler arasında Zecca (1947), Griffith (1948), Feyder (1948), Lubitsch (1948), Eisenstein (1948), Flaherty (1951), — Vertov (10©52), Pudovkin (1953), Dovcenko (1956), nskoy (1956), Epstein (1956) Dupont (1957), Ophül (1957). Stroheim (19'57). gibi sine- ver almaktadır. Fı!mlenm cevırmeğe İkinci Dünva Harbi sıralarında baş- hyan Resaselini, De Sica, Huston... bi- le orta nesilden sayılmağa başlamış- tar. Yeniler B “na kerşilik, bağka bir tabiat ka- Runu, boşalanların yerinâ Büvük 28 bir hızla yeni sinemacılar yetiştirmek tedir. Son birkaç yıl içinde nilletlera- rası film festivalleri, en nesil- den olan bu sinemacıların eserlerini tanıtıyor. Amerikadan Asyaya kadar çeşitli memleketlerde son bir kaç yıl, dikkati çeken genç sinemacıların fa- aliyetine sahne oldu. Bunların yetiş- me tarzı, çevirdikleri eserler, başlıca özellikleri de büyük benzerlikler gös- termektedir. Amerika R obert Alarich: 39 yaşında olan Al- Chaplin'den Renoir'a kadar tanınmış Birçok rejisörlerin yardımcılığını yap- tı. Epey uzun süren bu stajından son- ra “The Big ıfe - Büyük Bıçak” (1955) ve “Attack - Hücum" (1956) ile dikkati çekti. Aldrich, bağımsızlı- ğa kavuşmak gayretleri, ele aldığı ko- nuya « Hollywood çerçevesi içinde- münikün olduğu kadar cesaretle ya- naşması, mizansenlerinin dinamizmi ile ilerisi için birşeyler vadeden refji- sördür. Ama, son yıllarda Tisttlste çe- virdiği filmleri, bu “ilerisi"nin — bir türlü gelmediğini ortaya koyuyor. Kendisine bağlanan üÜmitleri gerçek- leştirmek için Aldrıch'e pek az zaman kalm Srmdıy Kubrick: yaş küçük ama, verici bir rejisör olan fotoğrafçılıkla başladı. “İmok” mec- muasına ilk röportaj-fotoğraflarını götürdüğü vakit lise talebesiydi, bu kadar canlı sahneleri bu kadar genç bir adamın çekebileceğine inanmamış- lardı. “Look” için birkaç dokümanter film çevirdikten sonra küçük bir prodüktörün yardımiyle “Fear and Aldrich'ten on ndan daâaha ümit Knbrick, işe «film çeviremez' Deslre E Korku ve İstek”ı (1958) pe- . Düşman hatlarının gerisine dü- dan Kaçılmaz” (1955) ile patlattı. Bu ikj film, Kubrick'in eski Töportaj- fotoğrafçılığı tecrübelerinden fâyda- landığını gösterdiği gibi. bir zaâman başlayıp da fiyaskoyla sonuçlanan A- merikan neo-realizminin de asıl ör- neği olarak gösterılebılecek cânlılık ve gerçekliktey Fransa Ibert Lamorisse: Otuz beş yaâşin- &da. Şimdiki halde iyi “şair”i. “Bim, le petit âne - Bim Küçük Eşek” (1950) kücük bir qo- cukla bir eşeğin hikâyesini, "C Blanc - Beyaz Yele” 41953) klic“k bir çocukla vahşi bir atın “Le Ballon Ronge - Kırmızı Bl.lon" (1956) küçük bir çocukla bir'balpnun hikAyesini anlatıyordu. Ele aldığt *bu temaları şimdiye kadar sinemada hiç rastlanmayan bir yolda işleyen İha- morisse'in her filmi sonunda . aeyire “artık bundan sonra bu çeşit başka der, ama ardından gelen eserde aynı saf şiiri dahâ WU2- talıkla bularak hayretler içinde kâlır. Alain Resnais: morisse'le ı)'nı yaşta, fakat “tarzı” başka. Pran sız Sinema Enstıtiısunde mhsil gönn Resnais, sineman nen dokümanter fılimcılenndendk' İlk üç film; “Van Gogh” (1948), “Guerpice” (1949), “Gauguin” (1951) sânat Üze- rine filmlerin en güzel örneklerinden- di. Resnais “Les Statues Meurent Aus si - Heykeller de ölür” (1954) filmiy- le, evvelce çevirdiği sanat - Üğerine filmleri bundan sonra çevireceğli do- kümanterlerle birleştiriyordu! 'Orta- ya bir yandan Afrikadaki Zenci âa- natının en güzel eserlerini tarutân, “Bir bisikletlinin ölümü" Franco'ya rağmen AKİS,22 HAZİRABN 1359 a —