Kd TA UG A ŞEYTANIN GÜZELLİĞİ (R&ne Claire ve Armand Salac- rou'nun senaryosu. Çeviren: Muzaf- fer Gökmen. Sinema yayınları No. 2. bansı, Ankara. 1957, 176 inema ile, uzak yakın alâkası o- lanlar arasında sinemacılığımız hakkında sık sık tekrarlanan bir söz vardır: Türk sınemacılığı, derler, Ho- tanto veya Gana — sinemacılığından daha ileri değildir. Şu beğenilmiyen Mısır sınemacılığı ıso bızımkıne BÖ- sinema memleketlerde dev adımlarıyla iler- ler ve en kuvvetli ifade vasıtası olur- ken bizde sinemacılık hâlâ ve hâlâ acınacak bir haldedir. Seyirci için bir yerli filmi başından sonuna kadar seyretmek dayanılmaz bir işkı bir sürü lâfla çıkarlar. Ham film yok- tur, teknik vasıtaları dışardan ge- tirtmek döviz darlığı dolayısiyle im- kânsızdır, banyo malzemesi yoktur, şu yoktur, bu yoktur... Evet, yerli filmcilerimizin itirazlarını toplarsanız hep yoklar Üzerine kurulmuş bir bina ile karşılaşırsınız. Ama bu arada sı- ralanan yüzlerce yok içinde meselâ bir film kültürü yokluğundan şikâyet eden yerli sinemacıya rastlamak âde- ta imkânsızdır. Nedense bizd ehemmiyet verilen sey bir işin kültü- rüdür. Hiç kimse kültür yokluğundan şikâyet etmez. Gariptir 20-30 senelik azimize rağmen hiç kimse sınema kültürü yokluğunu giderecek bir çalışma yapmamıştır. Sanki bü- teknik vasıtaların darlığı veya yokluğudur. Ama bu memlekette bir zamanlar bol miktarda teknik vasıtanın da gelmek imkânı bulunduğu günler olduğu, hattâ halen bir çok şeyin istendi bulunabildiği halde yıllardır. şöyle eli yüzü düzgün bir film — çevrilmediği recek cevap bulamıyanlar işi mu- galâtaya döker ve bu sefer de, ya seyirciden şikâyet ederler, ya da film Amilinin anlayışsızlığından. Her halde çeyrek asrı bir hayli geçen si- nema tarihimiz içinde sinema kültü- rünü sağlıyacak olan sinema kütüp- hanemize telif veya tercüme bir eser azandırmak ise hiç bir sinema me- iş karşı bir çare bu- lunması kaygısını uyandırmış ve bu- güne kadar bomboş kalmış olan sine- ma kitaplığımıza bir iki eser kazan- dırilmıştiır. Ama sayıları Üçü bile bul- mayan bu gerçek sinema ÂAşıklarının “kazandırdıkları eserler neye yeter ki? < .Röne Claire ile Armand Salacrou'- şdan dilimize çevrilmiş olan “Şeyta- 'jxıs 82 HAZİRAN 1957 "J beeeim d GND gnn e. ha nın Güzelliği” adlı senaryo, sinema kitaplığımızın kazandığı üçüncü ki- taptır. Sinema kitaplığında yer alan ilk kitap, “Şeytanın Güzelliği” ni de dilimize çevirmiş olan Muzaffer Gök- men tarafından yazılan “Senaryo Tekniği” adlı kitaptı. Bunu Nijad Ö- Zzön'ün derlediği “Sınema Sanatı” ad- h kitap takip etmişti. İşte Şeytanın Güzelliği ginema sanatına ve sen yoculuğa ışık tutan bu iki kitabın bıı' tamamlayıcısı olmakta ve Batıda, bir usta elinden çıkmış bir senaryonun nasıl yazıldığını gösteren kıymetli bir örnek olmaktadır. “Şeytanın Güzelliği” adlı senar- yoyu dilimize çeviren Muzaffer Gök- men bu senaryo tercümesinin başına yazdığı bir önsözde diyor ki: “Bugün sinemacılığın ileri olduğu memleket- lerde, meşhur filmlerin senaryoları- nın neşredilmesi artık bir gelenek ha- line gelmiştir. Şüphesiz, bunlar her bakımdan örnek olabilecek mükem- meliyete erişmiş senaryolar arasından seçilmektedir. Memleketimizde sine- ma sanatı kadar, sinema fikriyatının da gelişmemesinden dolayı, hen böyle bir neşriyata ihtiyaç hissedil- memesini tabii görmek icabeder. Bu nevi eserlerin sinema sanatının tekâ- mülündeki hissesi tahmin edilemiye- cek kadar büyük olmaktadır. İyi bir örneğin, mükemmele ulaşmak için, sadık bir klavuz vazifesi göreceği a- şikârdır. Yeter ki seçilecek senaryo misal teşkil edecek kadaı- eksiksiz, sağlam ve edebi olduğu kadar da di- daktik mahiyetiyle okuyucuyu bir kaç cephesiyle birden ilgilendirebilsin. Bir filmin, hele sevdiğimiz bir filmin, ' — * Yn v * Muzaffer Gökmen Beyaz perdenin esrarı kâğıt Üzerinde nasıl yazıldığını gör- mek ve âde rih müşahede etmek, az meraklı olan bir şey midir?” “Şeytanın Güzelliği” meşhur Al- man efsanesi Faust'u ele almış. Ma- lümdur ki Faust efsanesi bir çok A bakımdan şahikasına erişmiş şeklini büyük şair Goethe kaleme almıştır. Goethe'den bu yana da kimse çıkıp Faust efsanesini ben Goethe'den da- ha iyi işlerim demek cüretini göster- memiştir. İşte aradan bir hayli za- man geçtikten sonra, edebiyat saha- Fransız yâzarlarından Armand Sa- Jacrou'nun da yardımiyle Faust ef- sanesi senaryo halinde bir defa daha lşlen iştir. ust efsanesını “Şeytanın Güzel- llğı" adıyl e an ele alan Röne Claire ve Armand Salacrou hiç şüphe yok ki senaryoyu hazırlarken Goethe'nin meşhur Faust'undan bir hayli faydalanmışlardır. Ama bu fay- dalanış Faust'u, olduğu gibi kopya etmek şeklinde de tecelli etmemiş. İ- ki eser arasında mühim farklar var. Faust'u idealist bir na inanan şeytan, Mephistopheles ga- yet şeytani bir pazarlıkla Fausta her arzusunu yerine getireceğini, ama buna karşılık şayet günün birinde sa- adetten, hazdan koşa st şartı kabul ettiğinden Mephıstopheles onu kendi âleminden alıp, asıl dinya ve hayatla karşı kar- şgıya getirir. Faust'un çalışma odası- na kapanıp göremediği bir çok haki- katlerle karşı karşıya kalması bir çok idaellerinin ölmesine sebep olur. Mephistopheles daha sonra Faustu insan oğlunun en zayıf tarafı olan bedeni hazlanyıa karşı karşıya bıra- dan iğfal edilir ve gebe kalır, çocuğu olur. Sonra Faust tutar Gretchen'in ağabeysini öldürür, bunun Üzerine Gretchen de çocuğunu boğar ve cina- yetine karşılık idama mahküm edilir. Faust, Gretcheni kurtarmak için o- — na beraberce buralardan kaçmasını teklif ederse de Gretchen buralardan kaçmakla ıstıraplarından da kaçamı- yacağını bildiğinden bu teklifi redde- der. Kendini ölümün kucağına bıra- kır. Faust ise Mephistophelese karşı girdiği iddiayı kaybetmiştir. Claire ve A. Salacrou Faust efsanesini tabit ki Goethe'ye göre da- h ern ve daha beşeri bir yönden ele alarak senaryo haline getirmek