İKTİSADİ VE MALİ SAHADA ten çok önce gerçekleştirilmişti. Me- Belâ Amerikada k ihtiyacının haklı göstermiyeceği; bir sürü demir- yolları yapılmıştı. Bu demiryolları sa- yesinde trafik talehi genişlemişti. Yeni doğan bir endilstri, Üç saf- hadan geçecekti. Evvelâ — tesislerin kurulması, yani “hamilelik” devri.. Bundan sonra çocukluk geliyordu. Bu devrede istihsal kapasıtesiyle iş hacmi arasında bir uçurum mevcut- tu. Bu sebeple tesislerin masrafları- nı karşılamasaı güçtü. Ancak Üçüncü, “olgunluk” devresinde tesisler ikti- sadi bir şekilde çalışabilirdi. Cocuk- luk devresi az çok uzun, âama muhak- kak ki müşkül bir devreydi. Fakat olgunluğa götüren yol, çocukluk dev- resinden geçiyordu. Sanayileşmek için her şeyden ev- vel baraj, vol, liman gibi doğrudan doğruya istihsale bir şey katmıyan sabit sermaye tesisleri kurmak 1â- zımdı. Doğrudan doğruya istihlâk maddeleri istihsaline mahsus “direkt yatırımlar” ın yapılması böylece ko- laylaşacaktı. Buglln husust sermaye, az geliş- miş memleketlerde yatırım yapmak- tan kâçınmaktaydı, Bunun sebepleri muhtelifti: Kendi memleketlerindeki yatırım fırsatları, kambiyo güçlük- leri bu sebepler arasındaydı. Fakat Ü EMNİYET SANDIĞI | 1957 Yılı - J Tasarruf Hesapları İkramtyeten ÇiHahavuzlar'da APARTMAN DOAİRELERİ Bahçellerler de ARSALAR Zengin PARA İKRAMİYELERİ ! kiştye 120.000 Uuwralık AYLIK GELİR İkramiyesi ÖĞRENC! MHesapilarına 35.000 (wstık TAHSİL İkramiyelen olarak en a3 200.000 ,..... : Ayrae 2 Milyan Liratk en mühim sebeplerden biri de &z ge- lişmiş memleketlerde yol, liman, e- nerji, su gibi temel hizmetlerin mev- cut bulunmayışı idi. Bu hizmetler ol- madıkça “direkt yatırımlar” gerçek- leşemiyecekti. Fazla istihsal kapasi- tesini Atıl bırakmamak, israfı önle- mek için ufak barajlar, kat demiryolu hatları inşası düşünülebi- lirdi. Fakat burada teknik imkânsız- lıklar karşımıza çıkıyordu. Bir baraj, teknik bakımdan muayyen bir büyük- Jükte inşa edilmeliydi. Diğer taraf- tan talebin artacağı mülâhazası da unutulmamalıydı. Sonra bircok hal- lerde, ufak bir tesisin genişletilmesi başlangıçta büyük bir tesisin kurul- masından daha pahalıya mal olabi- lirdi, Bununla beraber birçok iktisatçı, fazla istihsal kapasitesinin âtıl kal- masını kabul edemiyorlardı. Bu iktisa- di israfı önleme, Şşümullü plânlamıa fikrine değer kazandırmıştı. Hollan- dalı iktisatçı Tinbergen, Dünya Ban- kası için hazırladığı bir raporda plân- hataların önlenebileceğini Üy Hintli plâncı Mahalonovis de aynı fikirdey- di. Plânlamanın israfı son derece a- zaltacağını düşünüyordu. Prof. Nurk- se de meslekdaşlarına tamamiyle hak- h buluyordu. Yalnız her durumda is- rafı önlemek mümkün olacak miıy- dı? Plânlamamn güçlükleri unutul- dı. Hele mazide hakikaten iddia edıldığı kadar israf yapılmış mıydı? İddia edilen israf “çocukluk” devresinin bir hususiyetiydi ve fazla mübalâğa edilmemeliydi. Bir müd- det Atıl kalmak pahasına da olsa, sa- bit yal sermaye tesisleri kurma yoluna gidılmeıiyd Ama profesörün bu sözleriyle si- yasi maksatlarla bir sürü projeye bir- den başlamayı, gösterişten başka ga- yesi olmayan işlere girişmeyi tasvip ettiği sanılmamalıydı. Gene de Zafer gazetesi biraz uyanık davransaydı, “&tıl kapasiteler” mevzuunda Muha- lefetin yaptığı “aşırı tenkidler”e kar- gı selâhiyetli bir ağızın düşünceye sevkeden görüşlerini ileri sürebilecek- ti. İktisattan ve bilhassa Türkiyenin durumundan zerrece haberleri bulun- mayan bir takım iş adamlarının met- hiyelerini baş sayfalarda vermeyi pek seven Zafer, - ne yazık -, bu fırsatı kaçırdı., Dış yardımın tenkidi halde az gelişmiş memleketlerde ilk yapılacak iş, sabit sosyal ser- maye tesislerini kurmaktı. Bu tesis- lerin bir hususiyeti de ithalinin müm- kün olmamasıydı. Amerikadan çelik veya makine ithal edilebilirdi. Fakat yol, baraj ve Hmarı ithali mümkün değildi. Serbest teyşebbüse memleketlerde bile bu iş hükümete ŞÜ: ç ralizmin en parlak günlerinde bile, hükümetler seyirci kalmamışlardı. Diğer taraftan az gelişmiş ınemlokotlerdo tasarruf imkânları bir hayli zayıftı. Dıı yar- dım zırurıyöt'* bu işe Prof Nurkse Nabza göre... İngilterenin dünya iktisadiyatına hâkim olduğu XIX. asırda bu e olmuştu. 1930 yılında İngiliz dış ya- tırımlarının dörtte Ücçü, sabit sosya! sermaye yatırımlarına gitmişti. Viec- toria İngilteresi, yaşamak için dışa- rıya muhtaçtı. Gerekli ham madde ve yiyecegı' temin için bu dış yatırım- ları yapm Bugün Ex -Import ve Dünya Bankası bu ihtiyacı karşılımıya çalı- şıyordu. Fakat son 50 sene içinde dünya istihsalinin Üç, Amerikan is- tihsalinin ise dört misli artmasına rağmen 1945 ten bu yana az gelişmiş memleketlere yapılan yardım, eskisi- ne nazaran bir hayli azdı Dünya Bankası kendisine sunu- lan birçok projeyi realist bulmamak- la şöhret kazanmıştı. Eğer bu rea- lizm noksanı teknik eleman kıtlığın- dan doğuyorsa, teknik yardım bunu halletmeliydi. Dünya Bankasının bu düşühcesinin, “çocukluk” devresinin hususiyetlerinin pek iyi anlaşılma- masından doğması mümkündü. Aynı anlayışsızlık Amerikan dış yardımı hakkındaki raporlarda da görülmek- teydi. - AKİS, bu raporlardan ve müuhteviyatından okuyucularını mun- tazaman haberdar etmiştir- . Bu ra- porlar, hudutsuz yatırım imkânlarına rağmen az gelişmiş memleketlerin is- tihsal kapasitelerini Aarttırmak için dış yardımı “hazmedememeleri” ihti- malinden bahsetmekteydiler. Bu, “di- rekt yatırımlar” için varit olabilirdi. Fakat bu memleketlerde her şeyden evvel sabit sosyal .?S.N. t slslennl geliştirmek lâzımdı e, bu memleketlerin “h kolayca genişliyecekti. AKİS,22 HAZİRAN ıım , Kİ 'hazım lubü.lyotlerl"