TİYATRO Şehir Tiyatrosunun Tas da aymı, hamam da.. rosuna pek güzel yerli eserler ka- zandıracaklarına şüphe yoktur. Termnsil ehir Tiyatrosu temsil bakımın- dan son on yılki Şehir Tiyatrosu- dur. Şehir Tiyatrosu temsillerine tir- yaki seyircilerin dahi neden artık bu temsillerden eskisi kadar zevk al- dür. “Vasfi, diyorlar, ne tip bir rol oynarsa oynasın hep aynı”... “Bedia, diyorlar, ne tlp bir rol oynarsa oyna- sın hep aynı”... Her yol Vasfi Rıza , telâşlandıkça da sağ elini mü- temadıyen yukarı aşağı sallamağı mı ilham eder bilmeyiz! İşte "“Ben Ça- ğırmadım” da romancı Mithatı oy- nayan Vasfi Rıza bu sebepten eski hayranlarından bir kısmını körü kö- rüne teshirde devam ederken, bir kıs- mını da derin bir hayal kırıklığına uğratıyordu. Usta şayet perde açıl- dığında halkın kendisine gösterdiği tezahüratı perde kapandığında da göstermesini istiyorsa lütfen tulüat- larının bir kısmını azaltsın ve biltün dikkatleri sırf kendı Üzerine çekmeğe lüzumsuzca u- zatmaktan vazgeçsin. İspritizmacı Ermeni Madamda Bedia Muvahhiti seyrederken ha önce aynı | m sef i u. Mithatın ılk karısmm Ruhu'nu oynayan Gönül Ülkünün de daha önce aynı rolde Mu- azzez Kurdoğlunu bir kere seyretme- Bi temenni olunurdu. Temsilin en ba- şarılı oyuncuları Nezahat Tanyeri, Halıde Pişkin ve Özgün Alevdi. Re- . Nazım da renksiz ve gekilsiz kalıyordu, ZZ eski bir turnesi İşte Buna Talih Derler stanbul Şehir Tiyatrosu sanat- kârları turnenin ikinci piyesi ola- rak Louis Verneuil'le Georges Berr'- “İşte Buna Talih Derler” isimli komedisini temsil etmişlerdi.. Vasfi Rıza ve Bedıa Muvahhitle Reşit Gür- e Hümaşah Gökerin başrollerini oynadıkları eser temsil yönünden bir görmek istemiyen genç tiyatrosever- leri cidden Üzüyor, Ümitsizliğe düşü- rüyordu. “İşte Buna Talih Derler” piyesinin adaptesinden temsili bir kere daha göstermişti ki, Şehir T1- yatrosu'nun tek gayesi sadece bir kısım halkın zevkine hizmet etmek, onları en ucuz yollarla ve ne pahası- na olursa olsun güldürmekten ibaret- tir. Bu hale göre Şehir Tiyatrosundan sili, bu anlayış içinde elbette ba—earı- dan uzak değildi. Hattâ eserin adap- tesinde Fransızlara has açık saçık- lık da muhafaza edilmiş ve bir kı- sım seyircinin Aalâkası bu yolla da oyun Üzerine çekilebilmişti. rToya sırf gülüp eğlenmek için giden seyircinin alâkası bu temsilde tek beğenmediği şey olsa olsa o kadar zengin ve "modern” bir ailenin evi- yakıştıramadığı o ihmalkâr ve fa- u kadar kusur ka- urdu! m sonr nıhayet bu bir turne temsiliydi ve bu viden kusurları hoş karşılamak gerekirdi. Çok tuhaftı şu seyirci de- nen nesne! Vasfi Rıza bu'nun Ü saat boyunca halkı güldürmek için göbeği çatlamıştı da, en çok gülen seyirci bile ona da kusur bulmadan < Ai edememişti. Çok bağırmamalıymış ta söyledikleri anlaşılabilmeliymiş! Çok kırılıp dökülüyormuş ta insanın başı dönüyormuş! Aynı seyirci — tutmuş, Bedia Muvahhit'i de Seniha Dallı Bütün bunlara kulak asmamak en iyi- si. Şehir Tiyatrosu bildiği yolda yü- rüsün.. Küçilk Tiyatro salonunun ge- ne de her gece aşağı yukarı dolması elbette boşuna değildir. Biz işte böyle tiyatro isteriz. Halkı gıdıklamak için kuvvetlı kollara sahip olmalı... hnede o Sulukule ağ- zıyla konuşan uydurma prensesleri de, uydurma oyunları da hoş görmeğe başlar. Böylece “İşte Buna Talih Der- ler” temsilinin en iyi oyuncuları Reşit Gürzap ve Reşit Baran bi sahneden büsbütün silinir gider. Edebi Heyetler Lüzumsuz topluluk u haftanın başında, Milliyet gaze- tesinde bir istifa mektubu ya- istifa —mektupları- n derilmesiydi nu yazan, duğu kadar alâyişli bir şekilde ba- sında aki8 uyandırmasını olmalıydı. Böylece bir kuş vurmuş oluyordu. Peyami Sefa idi kendisini de seçtiği İstanbul Şehir Ti- tığı belli olmayan bir yatro gibi bir ihtisas işinin başına ge- tirildiği halde bu heyetin Üyelerini belki de iyi birer tiyatro seyircisi bile olmayan Şehir Meclisi azaları seçiyor- du. Edebi heyetin vazifei aslisi tiyat- rolarda oynanmak Üzere Tiyatro mü- dürlüğüne tevdi edilen piyesleri oku- maktı. Ama işin aslı aranırsa Edebi Heyetin okuduğu bu piyeslerin Şehir tiyntrolarmda oynanması Veya oynan- ası meselesi hiç de bu Edebt He- yetın Rcm.hıyetı dahilinde değildi. Het- e ki, mevcut şartlar muvacehe- sind ed bi heyet istişari! bir toplu- luk —ıelAhıyetim bile taşımıyordu. B ügüne kadar resmi tiyatrolarımı- zın cılız repertuarlarının yegp; me- sull olarak bu heyetler gösteriliyor, bu heyetlerin başına yağdırılıyordu. Herkes Edebi Heyetlerin ehliyetsizli- ginden bahsediyor, ama iş başa diül- şünce kaçacak bir kapı arıyordu. Son misal Peyami Sefa idi ve Edebt He- yetler hakkında şartlara uygun bir hal tarzı getirilmesi zaruretini artaya koyuyordu. En iyisi Edebi Heyet mü- essesesine son vermekti AKİS, 22 HAZİRAN 19571