YURTTA OLUP BİTENLER Marmaraya donanma göndermişlerdi. Ani bir baskınla Çanakkaleyi geçen İngiliz amirali, Ahırkapı önlerine da- yanınca Babıalıye bir ültimaton ver- mişti. Talepleri yerine getirilmezse, İstanbulu bombardıman — edeceğini bildirmişti sırada, Fransız elçisi General Sebastien, Osmanlı devletine bir hiz- met ifa etti. Üçüncü Selime, İngiliz donanmasının topları ve tahrip kabi- liyeti hakkında etraflı malümat ver- üşman donanması bütün cepha- nesini kullansa dahi, ika edebileceği zararın o zaman mahallelerı topye- kün birer taş yığını haline getiren yangınlar yanında pek cüz7 kalaca- ğım belirtti. Surlar üzerine ve yük- sek mevkilere yerleştırılecek topların, İngiliz donanmasını aştır- mıyacağım da, izahatına ılave etti. Neticede, Brıtanyalı amiral İstanbulu bombardıman edemeden döndü ve Ça- nakkaleden geçerken sahil bataryala- rının ateşi altında zayiata uğradı. | Adnan Menderes 1958 için Belediye Başkanlığı mı? Avrupada, beşyüz seneden beri, de- nizden ve havadan yapılan bombar: dımanlarla harap edilmemiş sayılı merkezlerden biri de İstanbuldu. Fa- kat topların ve bombaların sebebiyet verebileceği tahribattan çok daha stanbulun — nimetlerinden yapmışlardı Yanan mahallelerde, birbirine benzemiyen çirkin, üslupsuz bınalar yükselmişti. Yolların güzergâhı, sanki seyrisefe- ri tikamak maksadiyle tâyin edilmiş- ti. Bir taraftan Boğaziçi sırtlarında- ki ağaçlar yok edilirken, diğer taraf- tan sahilde fabrikalar. komur depola- rı, antrepolar tesis edilmişti. Avrupa- hlar, "Altın Boynuz" dedikleri Haliçi gösteren eski tabloları müzelerde, şa- tolarda ve saraylarda hayranlıkla seyrederken, İstanbullular bu tarih yadigârı güzelliği, etrafında yaptıkla- rı fabrikalar, İmalâthaneler, haller ve depolarla ve sularına döktükleri pis- liklerle berbad bir hale çevirmişler- Platonık şehırcılık yet —devrinde, — İstanbulu uzellıştırmek için hırşeyler yap- mağa lüzum hissedildi. Bu maksadla, Avrupadan Prost adında bir mimar getirildi. Mimar Prost, uzun seneler İstan- bulda kaldı Taşlarına ve çukıı rları- na kadar, er yerini tanıdı. Dünya coğrafyasında benzeri olma- yan bu pırlantayı işlemek ve kıymet- lendirmek gayretiyle işe koyuldu. ömrünün en verimli yıllarını, İstan- buldlplanlarına göt nuru dökerek ge- çirı lVIımar Prost şehircilik sahasında derin sahibi idi. Fakat bilgisin- den Istanbıılu faydalandırabilecek fi- ili bir kuvveti erde, İstanbula şekil vermeğe çalışanlar da Prost' tan ıbaret değildi. — Rakipleri vardı. n bir vali ve belediye baş- kanı çıkıyor, şehir bütçesinden kopa- rabildiği tahsisatla İstanbulun bir kö- şesini kendi goruşune göre yapmağa veya bozm muvaffak olabiliyor- Vali ve bel ledıye başkanlarının gayret ve alâkalarını teksif ettikleri yerler, bilhassa hükümet büyükleri- nin sık sık geçtikleri caddelerdi. Ma- halle içlerinin mukadderatı ise, büro- ların estetik endazesine terk edilmiş- ti- 1950 de iş başına gelen iktidar, si- nir hastalıkları profesorlııgunden va- Tiliğe getirilmiş olan zatı iş başında bıraktı, fakat ar Prost'u geldiği diyara iade etti. Çift Sukutu hayal Istanbul halkının yarım milyon re- yi, D.P. nin mukadderatında rol oy- namıştı. Partının ileri gelenleri 1946'- , 1950'de ve 1954'de İstanbullula- ı'm reyleriyle mebus seçılmışlerdı Fakat geçen yıla kadar. e İstan- bulun imara muhtaç bır şehır oldu- ğunu hatırlamadı. Filhakika iktidar büyükleri, za- manlarının mü bir kısmını İstan- bulda geçiliyorlardı. Asyadan gelen hükümi ens ve vezirlere saray- larda balolar ve ziyafetler veriliyor- du. Florya plajlarına giden, yol üze- rinde, resmi plâkalı lüks otomobiller meşhur simaları durmadan taşıyor- lardı. Adada ve Beyoğlunda, oyun klüplerinin yeşil çuhalı masaları ba- şında, tanınmış simaların vakit geçir- dikleri biliniyordu. Park Otel, memle- ket çapında şöhretlerin karargahı ha- Tine gelmi: Fakat ıyı gunlerını Istanbulda ge- çırmekten hoşlananların muhakkak adolu — yaylaları ile meşguldü. Vadilerde kurulan barajla- rın, yaylalarda açılan yolların, şehir- lerde yükselen fabrikaların ve köy- lerde yaptırılan çeşmelerin birçok muamelesi İstanbulda cereyan ediyor- du. Kalkınmamızı idare edenler, te- mel atma ve açılış şenlikleri için A- nâdoluya gitmiyor değillerdi. Fakat İstanbula dönebilmek 'gündüzleri yetişemedikleri tak- ün kazanmak için geceleri de tören yapıyorları Seneler böyle geçtı. Çocuklar bü- yüdüler ve gençler Orta yaşlılar ara- sına karıştılar D.P., iktidar sandal- yasım bir hayli eskitti. İstanbul, hâ- lâ boynunu bükmüş bekliyordu. Fa- kat İstanbul beklerken, İktidar Ame- rikan yardımından, bütçeden ve Mer- kez Bankasından aldığı paraları baş- ka maksadlara sarf edip tüketmişti. Milyarlar sarfedilmiş, fakat kal- kınmanın fiilf neticeleri meydana çık- mamıştı. Vücuda getirilen eser, D.P. Iilerin hayalinde, gelişen bir ağaç şeklinde canlandırılıyordu. Lâkin se- nelerdenberi altın ve döviz- bir an evvel için, ' le sulanan bu ağaç, bir türlü mey- ve vermiyordu. Memleket iktisadiya- tı, günden güne şiddetlenen sıkıntı- lar içinde idi. Halkın vaziyetten mem- nun olmadığına dair ortada kuvvet- H belirtiler vardı. Dr.F.K. G. Doktor kalsaydı ne iş vardı! İktidardakiler, bu hale bir mâna veremiyorlardı. Onlar kalkınmak için herşeyi yapmışlar ve bir mahallede (bilhassa Maçka, Şişli ve Nişantaşı civarında) on veya oniki milyoner çıkıncaya kadar imkân dagıtmışlar— dı. Böyle bir iktidara karşı nasıl o lur da tenkit sesleri yukseltılebılırdı" Yeni bir ilham e deal arkadaşları, memnuniyetsiz- lik sebeblerini keşfetmekte gecik- mediler. "Sathı vatan" çok genişti. Kalkınmanın milyarları uçsuz bucak- sız vatan topraklarına dagıtılınca, kilometre başına düsen hisse çok şey tutmuyordu. Kalkınmanın mu- şahhas delilleri, Anadolu yaylasının heybeti karşısında ufalıyor, adeta gözden siliniyordu. Bu yalnız memleketimize has de- ğildi. Sümerler vb Akatlar da, su te- AKİS, 2 ŞUBAT 1957