MUSİKİ rak çıkardığı icraların en iyisine eriş- Maamafıh dinleyicilerin en çok bo- una giden, Bülent Tarcan'ın Bale Süiti oldu. Tarcan, meslekten bir bes- tekar değildi; amatör sayılabilirdi. Asü isi doktorluktu. Cerrahpaşa has- tahanesinin sinir cerrahisi kısmında doçenttı Fakat, musiki tahsili de var- . Bale Süiti, iki yıl kadar önce, Ya- pı “Kredi Bankasının açtığı kompozıs— yon müsabakasında birinciliği ka- zanmıştı. Cumartesi günkü konserin dınleyıcılerı eserın kazandığı mükâ- fatın i anlamak fırsatını buldular. Bestekar Türk halk musi- kisini iddiasızca ele almış, kullandığı malzemenin tabitliğini ve — hafifliğini muhafaza etmiş, bu malzemeyi nükte Ve İnce bir zekâyla işlemişti. Tarcan, partisyonunu çok büyük bir orkest- . Orkestrasını yalın- aramadan, renk oyunları yapmadan kullanması bu üyük orkestradan gerektiği gibi faydalanmamış olduğunu düşündüre- bilirdi. Fakat bestekarın arzusu -ken- di 1fadesıyle - "memleketin kıraç top- rağına" uygun düşen, renksiz bir or- kestralama yapmaktı. Bu arzusunu da şüphesiz — gerçekleştirmişti. Bando nkara Müzik Festivali, Cumhur- başkanlığı Armoni Mızıkası'nın ertesi günü Universite salonunda ver- diği bir konserle kapandı. Memleketi- mizde bir bandonun konser vermesi, alışılmış şey değildi. Cumhurbaşkan— moni Mızıkası da, Allah bilir ne zamandan beri, halk huzurunda konser vermemişti. Bunun sebebim, ando —musikisini ciddiye almayan zihniyetin cesaret kırıcı tesirinde ara- mak gerekirdi. Halbuki Pazar gün- kü konseri dinleyenler, memleketi- mizde, on kişiden fazla — musikişina- sın bir araya gelip bu derece munta- zam bir icra çıkarmalarının bugüne kadar duyulmamış bir şey olduğunu düşündüler. Cumhurbaşkanlığı Ban- dosunun çalışında tek bir yanlış nota, tek bir hatalı giriş veya düzensiz topluluk, tek bir çirkin ses yok gi- biydi. Herşey, büyük bir intizam için- de, ortaya temiz ve ağırbaşlı bir mu- siki çıkarma isteği içinde geçti. da, askeri disiplinin olduğu bandonun şefi Albay İhsan Künçer'in sevgi ve istek dolu, tecrübe mahsulü idaresinin de rolü vardı. Bu mükem- mel icrayı bilhassa dinlemesi ve ders alması gerekenler, Filarmoni orkest- rasının nefes çalgıları olmalıydı. kısmı üyeleri Konserler Eleanor Steber lden kaçırıldığı sanılan resital ni- hayet geçen hafta Cumartesi gü- nü Opera salonunda, Filarmoni Kon- serinden sonra, saat 17.30'da verildi. Amerikalı soprano Eleanor Steber Orta Doğu turnesi dönüşünde, bir ko- 32 Eleanor Steber Gökte aranan yerde bulundu layım bulunup Ankaralı dinleyicilerin huzuruna çıktı. 17 yıldır. Metropoli- tan kadrosunda bulunan, repertuarın- da otuzdan fazla rol yer alan, millet- lerarası şöhret bakımından pek az sopranonun kendisiyle boy ölçüşebi- leceği Miss. Steber'in Ankara konse- ri, herşeyden önce, sanatkârın profes- yonel tecrübesinin dinleyiciye verdiği iç huzuruyla takip edildi.. Sesi duru, berrak ve yekpareydi; çok büyük bir ses değildi; fakat Miss. Steber'in mü- kemmel tekniğinin mutlu neticelerin- den biri, gayet iyi aksettiriliyordu. Sanatkarın dil bilgisi Ve telâffuzu, kendi dilinden olm metinleri söyleyen şarkıcılarda nadır rastlanan birşey, tatmin ediciydi. Müzikal ic- raat -cümleleme, nüans ve. gibi şey- ler- daima guvenlı fakat zaman za- man -belki bu da tecrübeden ileri ge- len birşey- ihmalkârdı. Basılı prog- ramda yaptığı birçok — değişiklikten biri - olarak yled Mozart'ın "Esultate Jubılate sınden "Alleluja" da, bırıncı sınıf bir virtüözdü. Berli- oz'un "Nuits d'Ete"sinden çıkartılmış üç sade ve dokunaklı ifadesiyle, din- leyiciyle bir duygu bağlantısı kurdu. Musiki kitaplığınızın beklediği eser AMERİKA SESLERİ İlhan K. MİMAROĞLU İtinalı basla - Metin dışı fotoğraflar Fiatı 2 Lira Ankara ve İstanbul'un başlıca kitapçılarında bulunu Ne yazık ki üçüncü şarkımn atmos- feri (L'Aosc nce), aceleci alkışçılar yüzünden dağı Bununla beraber Eleanor Steber'de, tefsır derinliğinden çok, halkın hoşu— a gitme arzusu seziliyordu. Mühim olan Schubert, Mozart veya Puccini Vasıtasiyle Eleanor Steber'i dinlemek idiyse, konser büyük bir başarıya e- rişmiş sayılabilirdi. Değil de, Eleanor teber vasıtasiyle — bestekârı dinle- mekse, bu arzuyu besliyenler kendile- rini tatmin olmamış sayabılırlerdı Hele, Menotti'nin "Telefon" operasın- dan söylediği meşhur monologu Uf vodvil numarası haline getirmesi, Eleanor Steber gibi bir ses sanatkâ- rına, bir opera yıldızına, bir musiki- şinasa yakışmıyordu. Refakatte Ed- win Biltçliffte mükemmel bir piyanist ve güvenilir bir icra arkadaşıydı. Marcello Abbado eçen Çarşamba akşamı Devlet Konservatuvannda bir konser ve- ren genç İtalyan piyanisti Marcello Abbado, olağanüstü olan, programdakı XV. seslerini akıl ve zevkle çözen bir icracıydı. Zi- poli, Bach. ve Scarlatti'nin sonatların- da piyanodan, — şaşırtıcı derecede klavsene benzeyen sesler çıkartıyor, kesin olarak hudutlanmış iki tane renk ve nüans düzlüğüne bağlanıyor, bu musikinin en doyurucu, en inandı- rıcı icralarını veriyordu Teknik ve akıl yanında duygu ve şiir de arayan parçalarda — -bilhassa Chopin'in La Bemol Majör Ballad'- ında- kıyaslanabilecek bir anlayış gös- terseydi, Marcello Abbado'yu dünya- nın en büyük piyanisti olarak görmek bile mümkün olurdu. Gene de, hudut- suz bin enerji aramasına rağmen, Bar- tok'un Op. 14 Süiti daha yumuşak bir dokunuş istemesine- rağmen bol renkliliği canlandırılan Debussy pre- lüdleri, mükemmele yakın çalındılar. Programda çağdaş ltalyan bestekâ- rı Ghedini'nin Türkiye'de ilk defa ça- lınan bir parçası -Ricercare- da var- dı. Ferhunde Erkin Paz nü Ses ve Tel Birliği'nde verdiği resitalinde piyanist Ferhun de Erkin, en önemli eseri Chopin'in Si Bemol Minör Sonatı olan bir prog- ram sundu. Bn. Erkin, bir virtüöz de- ğil. Parmaklarının muntazam işleme- diği, arada birkaç notanın yutulduğu, sağ ve sol elin bazan beraber çalış- madığı oluyor. Fakat bir konserden zevk almak için, icracısının virtüöz olması şart değildir. Nitekim Ferhun- de Erkin, uzun zamandanberi verdiği ilk resıtalmde herşeyden önce çaldığı eserlere saygı gösteren, ifrat ve tef- ridi olmayan, ciddi bir musikişinasdı. opin Sonatının "Cenaze Marşı" kısmına verdiği samimi ve vakur elem, son kısmı cambazhane numarası degıl müsiki parçası olarak çalma- sı, Cbuperin parçalarındakı sadeliği, Brahms'lardaki nefes" ve renk, pek ço piyanisti kıskandırabilirdi. AKİS, 2 ŞUBAT1957