BATILI ÖLÇÜLER #ktidar ile Muhalefet arasındaki tartışmalardan biri, Demokrasinin tarifi mevzuundadır. Aslında böyle bir münakaşa . Demokrasi- nin birkaç şekli olmadığım partilerimiz Muhalefetteyken pek ala bili- yorlar, fakat Iktıdara geçın e bu kanaat tlerınde değişiklik vuku bulu- yor. Ik idarda olanla: mokrasinin kendilerine tahmil ettıgı vazıfe- lerı yapmamak için bın dereden su getiriyor, Demokrasi"nin yeni yeni icaplarını keşfedip piyasaya sürüyorlar. Buna mukabil Muha- lefette kalanlar Demokrasi tarafından tanınan hakların tamamından is- tifade müsaadesi peşinde koşuyorlar. Tabii böyle munakaşaların cereyan ettiği memleketlerden biri olan Endonezyada Cumhurbaşkanı Suk. - nun tutumu çok daha samimidir. Cumhurbaşkanı Sukarno Demokrasınm batıdaki manasıyla Endonezyada tatbikine imkân bulunmadığını res- men beyan etmiş, gene resmen rejimini bir "Güdümlü Demokrasi" ola- rak tanf etmiştir. Elbette, başında sıfat taşıyan emokrasiler gibi "Güdümlü Demokrasi" de ciddi bir Demokrasi olmadığından En- donezya karışıklık içindedir. Üstelik Sukarno İktidara "Güdüml Demokrasi olmaz, Demo krasıyı herkesin anladıgı manada anlamak zorundayız, o Demokrasiyi de biz kuracağız, reylerinizi bize veriniz diye propaganda yaparak gelmediğinden ellerini, kollarım daha ser- best hissetmektedi Bizde de İktıdar_ mahfillerinden zaman zaman "Bu memleket he- an veya İngiliz Demokrasisini kaldırmaz" tarzında sayha- lar yükselmekteyse de D.P. Muhalefet senelerinde bambaşka hava çal- dıgından handikaplı vaziyettedir ve antidemokratik usuller daha ziya- de "Hakiki Demokrasi budur" diye müdafaa edilmektedir. Buna şı Muhalefet dikilmekte, Demokrasının ancak batıdaki manasıyla bir değer taşıdığım, oradaki Ölçülerden başka ölçüsü olamayacağını söy- lemektedir. Ama bizzat kendisi, buna örnek olmakta mıdır? Bizzat kendisi, tavsiye ettiği yoldan yurumekte midir ? Sanmıyoruz. B akınız Enver Güreliye. Hür. P. nin İkinci Başkanı. Okumuş, yazmış, Tisan bilen, dünya görmüş bir münevver. Gazetelere beyanat yapı- yor. Söz z Dış Polıtıkaya gelıyor Soyledıgı şu: Misafir Başbakanların memleketimizde bulunduğ a Dış politikayı bir polemik m haline getırmıy ceğim! Muhalefetm ıstedıgı gibi bir Demokraside boyle bir yasağın mevcudiyetinden haberimiz yok Misafir Başbakanların memleketımızde bulunmaları, Dış Politika münakaşalarını niçin don ursun akıl ermez. Hatta o Başbakanların memleketlerinin Dış Polıtıkasını dahı Başbakanlar Turkıyedeyken tahlil veya tenkid etm son derece tabii bır hadısedır Elbette, tek parti devrınd gelen mısa a ihamı ek vazifeleri aydı. Ama o, bir geçmiş re]mıın ıcabıydı Bugun oyle usullere ıltıfat et- i, her zaman soylıyebılecektır Hür. P. İkinci Başkanını Dış Politika a ne dü şundugunu mısafır Başbakanla memleketi zdeyken soylemesınde üstelik fayd ardı. Misafir Başbak nlar da Hür. n görüşlerini öğrenmiş olurlardı Madem ki Muhalefet Batıdaki muhalefetler gibi memleketin her me- selesinde fikir sahibi olmak iddiasındadır, bu fikirlerini evvelâ açıkla- malıdır. Pakistan Başbakanı buradayken Pakistanı tenkit etmemek! Ne- den ? Bilâkis, eğer bir tenkit sebebi varsa onu Pakısta n Başbakanı ara- mızdayken yapmak lâzımdır. Partileri hür, basını hür memleketlerde, bizim batımızda ölçü budur. Misafir varken tartışma yapmam. yük kıtleye dahi daha tabit geldıgınde şüphe yok. Tıpkı yabancılarla temasın iyi gözle görülmediği gibi.. Ama Iktıdarın kullandıgı bu hisle- re, bu alışkanlıklara Muhalefet de esir olacaksa neyi temin için müca- dele ediyoruz? Büyük kitleye Demokrasinin cabının ne olduğunu gös- termek, ancak o icaplara uygun olarak bizzat hareket etmekle olur. Iktıdara bakarsanız Londrada çıkan yahudice gazete Istısmara yeltenı— yor diye hükümetin Dış Polıtıkasına aykırı tok bir söz dahi caiz değil- dir. Memlekette birçok ynı şekilde duşundugu den herkes emin olmalıdır. Ama bu ıçınde bulundugumuz, Içınd bulunmak İste- diğimiz rejime aykırı, yanlış, başka bir cabı olan bir düşünce tarzıdır. İtham edılmek hatta tehdit altında tutulmak pahasına, da ol- sa, kendimizi buna kaptırmamamız gayemizin selâmeti bakımından şarttır. Yok gaye, Muhalefet ıçmde, aştık meşhur olmuş bir tâbirle "Mü- esseseyi kurtarmak" İse, başka "Müessese kurmak" peşinde olanlara, bir takım hukukçulara, profesorlere, gazetecilere ne diye kızıyoruz ? örneği biz verdikten sonra,?. anın bu- AKİS,2 ŞUBAT 1957 YURTTA ÖLÜP BİTENLER ğin başlıca sebebini teşkıl edıyordu Bunlar, gençleri de ellerin rak kullanmak istiyorlardı tik hatayı C.H.P. Gençlik kollan yaptı. Bu kollar dinamik bir genç ga- zeteci o] an İzzet Sedesin başkanlı- gında çalışıyordu» Fakat kongrele- di unan raporda C.H.P. li genç- ler partilerine ve bilhassa Genel Baş- kanlarına karşı Hür. P. liderlerinden bazılarının sarfettikleri kaba tâbirle- rı protesto etmekten kendilerini ala- ar. Aslına bakılırsa münasebet- sızlık böyle bir reaksiyonu hesapla- yamayacak kadar "taktik kurbanı" muş kaba söz sahıplermdeydı Ama Gençlık teşekk üller efkârca ikmü — verilmiş, ustelık alâkalı C.H.P. çevrelerınce cevaplandırılmış ve nihayet miş olan bu hü- cumları hiç bahis mevzuu etmiye- bilselerdi. çok daha iyi yaparlardı. C. H. P. lilerin tarizi, Hür. Partili gençlerin kendi partılermı müda- İzzet Sedes Gençlik ateşi faa için harekete geçmelerine yol C.H.P. Gençlik kol- ları ri tarafından kullanılan âletler olarak tavsif ettiler. Onm HP lilerin mukabelesı takıp etti. olla: sefer C.H arının Ankaradakı teşkılatı ışın içine karıştı. Bır hata, mutemadıyen yeni hatalara mel oluyı Münakaşanın gittik- çe tatsızlaştıgı açıktı ve hemen ke- silmesi zamanı gelmişti Yeni temas lüzumu artiler arasındaki — dostlukların birbirini kırmayan partililer tara- fından gerçekleştırılecegı öylesine a- çık bir haki r ki üzerinde durm: ya bile degmez, Hur Partisinin Fikir Ocaklarını idare eden Tu- ran Güneş bu vadıde, faydalı bir rol oynayabılır Teşebbüs kimden gelirse 5