B Gazeteler İstifa mektupları Mektup Alâeddin örene hitap edi- yordu. Alâeddin Ören . Yeni Sa- bah gazetesinin Memleket Haberleri Şefiydi. Mektubu yazan ise gazetenin A Dinar muhabiri edret Gürcandı. Nedret Gürcan artık Yeni" Sabahta çalışamayacağını bildiriyor, istifa e- diyordu. Mektubun son satırları şun- lardı: "Netice olarak, gazetenizde daha fasla muhabirlik — yapamıyacağımı, mektubumla birlikte gerekli kimsele- re duyurmanızı rica ediyorum. Bu- nun sebebini de kâfi derecede izah ettiğimi sanıyorum — Üzerimde bulu- nan 58 numaralı, gazetenize ait mu- habirlik kartımı — mektubumun yilişi- ğinde gönderiyorum. Bundan sonra muhabir hakkı ola- rak göndermiyeceğiniz gazetenize bir yıl içinde hiçbir hizmet yapmadığım- dan, sadece okuyucu olarak kaldı- gımdan bir yıllık abone bedelini de bugun Dinar postahanesinden adresi- nize havale çıkardığımı — bildiririm. Saygılarımla". İstifa, "gerekli kimseler"e duyurul- du. Hem istifasının sebebleriyle bir- likte. Hakikaten Yeni Sabahın Dinar muhabiri mektubunun başında şöyle diyordu: zun zamandan beri gazetenize bir haber gönderemiyorum. Zira, u- zun zamandan beri Teni Sabahın hangi yolda yürüdüğünü ve onun bir muhabiri olarak hangi yolda yürüye- ceğimi şaşırmış durumdayım. Bir yıl önce gazetenizden muhabirlik istedi- ğim günlerin Yeni Sabahı ile bugün- lerin Yeni Sabahı arasındaki deği- şikliği ben değil, boyacım bile sezmiş de, gazeteyi elimde gördükçe: Abi, dıyor bırak şu gazeteyi, günü gününe uymuyor. Hiç bir gazeteyi veya kişiyi, iktida- rı ya da muhalefeti tutmakla suç- layamayız Kötü bir insanın birkaç iyi yönünü görmeyip onu hep kötü o- larak bellemek doğru olmayacağı gi- bi, iyi bir insanın da bazan kötü hal- lerini görüp onu hep iyi bellemek de doğru birşey olmaz kanısındayım. İnsan, iyinin de kötünün de toplum üzerindeki etkilerini iyice tahlil et- tikten sonra fayda veya Zzararını kabul lenmeli. Bu tahlili yaparken menfa- at denilen şeyi 'benliğinden ırak tut- ması sonucun dürüstlüğünü sağlar". Nedret Gürcan müteakiben böyle davranmayan bir kaç kişinin bile in- sana Üzüntü vereceğini söylüyor ve soruyordu: ' "Ya binlerce okuyucuya hitap e- den bir gazetenin tutumunun okuyu- cuyu rahatsız edecek şekilde sık sık değişmesi insana ne kadar ağır ge- liyor. Dün söylediğini bugün değiş- tiren, bir takım menfaatlar için bin- lerle ve 'binlerle okuyucu topluluğunu AKİS 2 ŞUBAT 1957 s I1 N günün hakiki durumunu takipten mahrum eden -tarafsız olduğunu Hân ettiği halde sık sık girdiği polemik- lerle okuyucusunu şaşırtan bir gaze- teyi suçlamamak için insanin ancak o gazete gibi olması gerekir". Sabık Dinar muhabiri, gazetesinin sütunlarında son günlerde yer almış bulunan, en aşağılık cinsten bir für yazısını bahis mevzuu ediyor, 0 yazı karşısında uğu nefreti ve iğrenmeyi belirterek şöyle devam e- diyordu: "Tenkide tahammülsüzlüğün en fe- ci Örneğini veren Yeni Sabahın, bu son hareketi ile hiçbir şey kazanma- dığını, fakat okurları huzurunda çok şeyler kaybettiğim — zamanla idrak edeceksiniz. En adi küfür edebiyatı ile yermek istenenlerin leşinin seril- Nedre_tr Gürcan Nefret içinde istifa digini sanmayın; bilâkis onların sağ- lam ve korkusuz heykelini dikmiş ol- dunuz. Fikir ve hakikat pırlantaları döken bir kaleme, fikirle cevap ver- kalemlerin konuyu şa şırıp da kışının özelliğine el uzatmaları", göre gore bıkıp usandığımız, çok denen— miş zavallı bir taktikten başka b şey değildir. Hiç bir Türk, bir mıllet daşına bu kadar agır ve çrrkın dil kul- lanamaz. Bu yazıyı bir Türk düşma- nına yazdırdıgınızdan başka bir şey düşünemem. İmzasız, kaçamaklı ya- zılarla değil de imz zalı ve siz e yapıl- dığı gibi sip-şak klişeli yazılarla ve fikirle tenkitlere karşı — koyabilmek, ya da gazetenin yolunda tenkide de- ğer birşey olmadığını yine — gazete sayfalarında gidişatınızla ispat ede- ilmek mertliğini göstermek — durur- ken kirletmek için baş vurduğunuz silah ne yazık ki kendi sütunlarınızı kirletmiş oldu. İsterseniz, bir anket açıp okurlarınıza sorunuz. Alacağı- nız sonuç: Mutlak ve mutlak menfi olacaktır. Sizin okurlarınız o sütun- ları tiksinerek okumuşlardır. Oysa ki bir okuyucunun gazetesinden bekledi- ği en onemlı şey öÖnce, saygı ve ne- zaket Yükselen seviye Mektup gazetede derin tesirler yaptı. Bu, aynı neviden tek tup olsaydı mesele yoktu. Am mur halinde Yeni Sabaha, kullandı 1 usullerden dolayı teessüf bıldırılıyor du. Okuyucusundan bu neviden mek- tup alan' gazetelerin memnun kalma- larına elbette ki imkân yoktu. Ama aslında, işin sevinç verici bir tarafı vardı. Demek ki okuyucu, Ba- ba Tahirin küfürlerini zevkle okuyan,* hatta dört beş sene evveline kadar aşağılık seviyeden münakaşaları ka— yıtsız takip eden okuyucu olmaktan çıkmıştı. Artık bir gazeteden neza- ket isteniyordu. Gazete sütunlarının haraç alınan malüm sokaklardan ol- madığının katiyetle bilinmesi lâzımdı. Orada kullanılan kelimeler nezih ol- ması gereken basına aktarılınca o- kuyucu derhal aksülamel gösteriyor- du. Bu, hakikaten mükemmel bir şeydi. Başka bir nokta vardı: Okuyucu bir gazetenin politik rotasını dikkat- la takip ediyor, rota değişikliğinin sebeblerini süratle bulup çıkarıyor, sonra da tabii hükmünü veriyordu. Gazeteler umumi efkarı istedikleri gibi sürükleyemiyorlardı. Dönüşler hemen teşhis olunuyordu. Bilâkis ba- efkâra tercüman olmak, Zaten bunun tek misali Yeni Sa- bah değildi. Amerika Hükümete şamar! Denizaşırı Basın Klübünün Basın Hürriyeti Komitesi Başkam Vic- asky, haberi daha duyduğun- da 1rkılmışt1 Hadise bundan bir ay kadar evvel cereyan ediyordu. ÜUç Amerikan gazetecisi izinsiz Kızıl Cine gitmişlerdi. Bunun üzerine Dı İşleri Bakanlığı bu — gazetecilerin pasaportlarının iptal edileceğini ve kendilerinin muhakeme altına alına- cağını bıldırmıştı "Düşmanla müna- sebete geçme" anunu, haklarında tatbik olunacaktı. Victor Lasky bu- nun, basın hürriyetine bir darbe ol- dugu kanaatindeydi. Gerçi Dış Işlerı Bakanlığının Kızıl Çin mevzuunda niçin bu kadar hassas olduğunu anlamamaya imkan yoktu. Kızıl Çinde beynelmilel hukuk kaide- leri hiçe alınıyordu. Kızıl Çin hudut- ları dahiline giren herhangi 'bir Ame- rikalının şu veya bu suçla itham edi- lip alıkonulması daima mümkündü. Sonradan bunlar, Amerikan hüküme- tinin başına dert oluyordu. Halen e- sir tutulan Amerikan tayyareciler bu- nun en güzel deliliydi. Ama buna rağ- 19