Okuyucu Mektubu Babığli hakkında M emleketimizin iç ve dış meselele- rinde iktidar ve topyekün — mu- halefete tutacakları östermek bakımından "İrgat vazifesi- rotayı fevvarisi" kısım okuyucularınızın lüm profesyonellerin iddia ettiklerine . Ne zaman var ki, sözünü etmek istediğim bu mevzua — okuyucularını- za daha geniş yer ayırdığınız şu sıra- da bir nebze temas edeyim: Şahsiyat yaptığınız hakkındaki davaları oldum kalmıştır. Bu itibarla işlerimizin sos- yal ve hukuki prensipler ve demokra- si esasları dairesinde görüleceği zama- na kadar dertlerimizi ister istemez alâ- kalı şahıslarla mücadele suretiyle hal- letmek yolunda olacağız. Bunu böyle- ce bilelim ve tesbit edelim... Şahsiyat olur diye Peyami Safa'dan gelen ilk "dedikodu" ithamım cevaplandırmadı- ğınızın farkında olanlardanım. AKİS'le alâkalı, fakat bahis mevzuu etmeniz- den memleket için faide görmediğiniz “dedikodu" iddiasını "karavana" fik- ralardan sayarak geçtiniz. Geçenlerde sabahları çıkan "Ticari-Gazete" de 0o- nun dönek siyasetine intibak tenezzü- lünde bulunmuş ye başmakale sütunun- da tasavvufun "ölmeden evvel ölmek" mertebesini ihraz etmiş bir polıtıkacı dikodusiyle iktidara gelindiği görülmüştür diye sormuştu. len mecmua AKİS idi, yan mecmua- nın şahsiyeti iler ilgili idi. Memleket meselelerine ayrılacak — yerleri kendi adınıza kullanmak istemediniz.. Cevap vermeye lüzum görmediniz. Son defa Dr.İbrahim Öktem vazifesine olan eh- tenkidinden alınarak "dediko- du.. İdealist, insan intibar veren Öktemi politikada- ki yeniliği ile başbaşa — bıraktınız ve sözü uzatmadınız. Anlayamadığım şu- dur: Bu ne çeşit dedikodudur ki, kimse tekzibe kendinde kuvvet bulamıyor ve her fırsatta dimdik ayakta ilân eden bir iktidar, adeta yalpalıyor.. İ hut ticari-gazetede — yeniden — korkak küfürler — savruluyor. Hey abbim.. Babıâli'ne zamandan beridir Babiâli oldu Tenkidi tenezzül addederek kalemle- rini kınına koyan Nadir Bedii Faiklerin, — Cihad İhsan Adaların, Doğan Nadilerin sus. tuğu yerde bakınız kimler konuşuyor.. Kime dayanarak ne çeşit konuşuyor. Velev emirle de olsa temiz bir insa- na âdice küfredebilen bir kalem sahi- binin babasız Pbüyümüş bir patron- çocuğu olduğundan şüphe eder misi- niz? Nurettin Sühan - İstanbul 20 men hükümet, basın hürriyetini ka- yıtlayamazdı. Kay tlamaya kalkarsa bütün Ameri basınını ve daha mühimi basın teşekkullerını kargısın- da bulur. Hakıkaten Victor Lasky Denizaşı- rı Basın Klübü adına memleketin medeni haklar mütehassıslarının en kıymetli ve şöhretlilerinden Morris L. Ernst'e müracaat etti. Kendisin- den Dış İşleri Bakanlıgının hareketı karşısında bir hukuki talâa isti- tiyordu. Ernst bunu geçen hafta ıçın- de verdi ve Klüp mütalâayı ilân etti. Mütehassıs, Dış İşleri Bakanlıgınm tehdidini Anayasaya aykırı buluyı du. Gazetecilerin çalışmaları tehdıde tâbi tutulmamalıydı. Morris L. Ernst söyle diyordu: Bugünkü kanunlar gostermektedır ki basın ha nuşana veya yazana tanınmış hu- susi hiç hak değil, halkın okumak, duymak, görmek, hakkıdır. Bu fel- sefe hakikatin, duşuncenın serbest olduğu bir piyasasında bili- nen başka usullere nazaran daha faz- la tecellisi ıhtımalı olduğu prensibine dayanmaktadır Mütehassıs, Mr. Dulles'ın Amerikan halkının neyi, duyması veya haberle- ri nereden alması gerektiğini tayin hususunda bir selâhiyete sahip ola- mıyacağını belirtiyor ve böyle bir ka- ide kabul edilirse meselâ Eden - - les anlaşmazlığı sırasında Dış İşleri Bakanlığının Ingıltereye giden gaze- tecilerin de pasaportlarım iptal ede- bileceğini soyluyordu. Mütalâa büyük alâka çekti. Cemı- yetler basın hürriyetine hüküm tecavüzü addettikleri bu mesele kar— şısında azami derecede hassastılar. Amerıka Medeni Hürriyetler Birliği bahis mevzuu üç gazeteciye, Dış İşle- Tİ Bakanlıgı Pasaportlarım iptale te- şebbüs ederse hukuki yardımda bu- lunmak taahhüdünü yaptı. Demokrasilerde herkes biliyordu ki müdafaa edilmeyen haklar, elden gi- di açıkça kkı ko- Macaristan Suçlu: Gazeteci G eçen haftanın ortasında perşem- e günü Macaristandan bütün dünyaya bir yeni havadıs yayılıyor- du. Memleketm tanınmış sekiz gaze- tecisi tevkif edilmişti. Suçlan, Ekim ıhtılalım hazırlamak, teşvik et- ona katılmaktı Hakika- ten Macar halkının ayaklanması Pe- töfi adım taşıyan Yazarlar Cemiyeti- nin mensupları tarafından idare edil- miş, hürriyet ateşini genç gazeteci- ler, edıpler mılletlerının yüreğinde tutuşturmuşlardı. Büyük Macar şa- la esir ol- birşey vardı; Toplarıyla ve tankla- rıyla Rus kıtaları geldiginde Ya- zarlar ' Cemiyetinin mensupları yıl- mamışlar, sinmemişler mucadelele- rine devam etmişlerdi, sekiz tanın- mış gazetecı, şımdı bütün Macar ga- zetecilerine göz dağı verilmek uz re tevkif olunuyorlardı. Madem ki hiç bir tehdit onları, fikirlerinden başka şey yazmaya mecbur edememişti, o hakle susturulacaklar, hapsedılecek- lerdi. Macaristanda üşünceye, hükümetin kanaatlanın aksini yaz- maya cevaz yoktu. Herkes, ancak hükümet gibi düşünmek hürriyetine sahipti. O kadar! ötekileri bekleyen, hapis ve ölümdü. Sekiz tanınmış ga- zetecinin tevkifi bütün dünyada geniş akisler uyandırdı. Ama Macar hükümetinin başı, dert- ten kurtulmamıştı. Gizli polise emir veriliyor, insanlar tevkif ettırılıyor- du. Gizli polis komunıstlerden müte- şekkildi. — Zate evkif amelesi, işin en kolay tarafıydı. Fakat mev- kufları kim muhakeme edecekti? Macar hakimleri topyekün greve gi- riştiler. Bunun sebebı basitti. Hakim- lerden hukumet mahkümiyet kararı istiyordu. Hukuka veya kanuna uy- mak âdeti kalkacaktı. Hüküm: suç dediği suçtu ve bilhassa Basın mahkemelerine çıkarılanlar mutlaka mahküm — edilmeliydi. - Komünizmin Adalet anlayışı buydu. Sovyet savcı- larının en memuru olan Viçinski şöy- le dememış miydi: — Hakimin kanun bilmesi lâzım- dır. Fakat hakim kanunu tatbik eder- ken hukuk mantığını takip etmekten çekinmeli ve kanunun partı polıtıka - kanun parti politikası ile tezad halindeyse, o takdirde hakim hiç teı'eddut etmeksizin kanunu bir tarafa, bır. alı ve mutlak bir itaat ile partinin emirlerim tatbik etmeli- dir. Çünkü partinin emirleri hakim için en ulvi bir kanundur". Dünyanın başka yerinde hu pren- sibi benımsemış olanlar tatbik eden- ler vardı. İki lokma ekmek ve bir kü- çük ihtiras ugrunda suçla alâkası bulunmayan fiilleri — cezalandırmaya hazır hakimler, ceza talebinde bulu- nan Viçinski şakırdlerı mevcuttu. A- ma Macar hakimleri onlardan olma- yacaklardı. Hakimler, bilhassa mev- kuf gazetecileri muhakeme etmeye- ceklerini, kitle halindeki tevkifleri bir netıceye baglayamayacaklarım bıl- irdiler. Bun! lad -Ü ayalı degıl dogrudan dogruya kendi hürriyetlerini, hatta hayatları- nı tehlikeye koyduklarım bılıyorlar- dı. Biliyorlardı ki kendileri muhake- me etmezlerse, bir muhakeme edecek mutlaka çıkacaktır. Ama o alçağın kendileri olmasına müsaade etmeye- ceklerdi. Macar cemiyetinin kendisi- ni insanlığa yakışmıyacak şekilde, hürriyetten mahrum olarak yaşatmak isteyen bir avuç başka Macara karşı mücadelesi devam ediyordu. AKİS 2 ŞUBAT 1957