TİYA Üçüncü Tiyatro Sultan Selimi Salis evlet Tiyatrosunun son zaman- larda hem kuruluş ve muhteva- ları, hem de zaman itibariyle eskilik- leri bakımından "tarihi" piyeslere merak sardıgı malumdur man" if Bey", 'Vi ta "Zor Nikâh" ve Merakı serisin- den olmak üzere bu defa da Uçu cü Tiyatroda temsılıne başlanan 'Üçün- cü Selim" bu "tarihi" lerden biridir. Rol tevziatı İlistesinde "Üçüncü Se- lim" isminin altına her nekadar "ta- rihi piyes" kaydı konmuşsa da bu kaydı "tarihi bir diyalog" olarak de- ğiştirmek "Üçüncü Selim"i şüphesiz daha iyi ifade eder. Tarihi bir vakıayı muhtelif Aağızlardan hikâye etmek klt esere "piyes" vasfını kazandırmaz. Bir esere "piyes" vasfım veren onun güzel bir dekor içine yerleştirilmiş olması da değildir. Hele kahraman- larına devrine uygun, bir o kadar da zengin kostümler giydirmek de kâfi ir. Mevzuu ne olursa olsun bir piyesi piyes yapan, 'tiyatro" yapan vasıflar şüphesiz ki ustundekı yaldız- lar kazındıktan sonra da yokluğu eydana çıkmıyacak, kalıcı vasıf- lardır Üstelik bu hele Devlet Tiyat- rosu Umum Müdürü için, büyük bir sır da degıldır Muhsin Ertugrul bir piyesi "piyes" yapan, "tiyatro”" ya- pan şeyin en azından hareket olduğu- nu herkesten iyi bilir. Hele "Sultan Selimi Salis'in — Meşrutiyetin ilânın- dan sonra hangi modaya uyularak alındığını ve hangi şartlar sevildiğini bilmemesi im- kânsızdır. Çünkü onun "tiyatro diye diye "tiyatro" için atıldığı mücadele- nın başlangıç tarihi de aşağı yukarı Uçuncu Şelim"in ilk temsili kadar eskidir. "Üçüncü Selim"de Sultan Mustafa'nın dın gibidir. Bir söylediği "Saltanat ka- erkek nasıl sevdiği T R O kadım başka birinin kolları arasında görmeğe tahammül edemiyerek onu ıçaklamağa kalkarsa, ben de salta- natı başkasına devretmektense mille- ti feda ederim daha iyi" sözleriyle de iyice beliren aktüel, hatta beşeri bir yönünün dahi olması bir diyalogu bir "pıyes yapmaga aktüel bir fikri "tiyatro eseri" yapmağa yeter mi Muhsin Bey? 1908 Meşrutiyetinin ilânından hemen sonra Namı e- mal'in "Vatan Yahut Silistre", "Akif Bey" gibi eserlerinin hatırlanıp oy- nanması neticesi halkın galeyana ge- lişi "tiyatro" namına mıydı? Gene bunun gibi, o tarihten iki yıl sonra Celâl Esat ve Salâh Cimcoz Beylerin muştereken yazdıklar» "Sultan Selimi Salis" ile Sahabettin Süleyman, Tah- sin Nahıt Beylerin muştereken yaz- dıkları "Kösem Sultan ın o devirde rağbet görüşleri "tiyatro" namına mıydı? Gerek "vatani", gerek "tari- hi" temsillerin rağbete mazhar oluşu yaşanmış ve yaşanan devirlerin halk üzerinde yarattığı psikolojik tesır de- ğil miydi? O zamanlar bu, "tiyatro- yu" halka benimsetecek bir sebeb o- lâbilirdi. Ama o yan an bu yana "ti- yatro" anlayışımızda, "'tiyatro piyesi" anlayışımızda hıç mi gehşme olmadı Muh in Bey? Hele siz, "gerçek tiyat- ro" namına geçırdıgınız buhranlı ge- celeri unuttunuz mu Muhsin Bey? devirlerde "gerçek tiyatro"hun belki de bir numaralı idealisti sizdiniz. Bu- gun de hâlâ aynı dert 1ç1ndeyız dü- şünsenize... "Tarihi piyes" namı al- tında süslü yaldızlı "Tarihi Hikâye- ler" anlatmayın buse. Yazık oluyor. Tarihten bir yaprak smanlı Tarihi saltanat kavgaları, saray entrikaları, kadın nüfuzu, kanlı sahnelerle doludur. Osmanlı Ta- rihini okuyan herkes Tanzimatın ilâ- nından evvel geçen kırk senelik bir devrin, Osmanlı Devletinin, dahili ve harici gaileler içinde çırpındığı bir Abonenizi Yeni Yılda Yenilediniz. mi? Aboneler hem her sayıyı ne olursa olsun- alırlar hem daha çabuk alırlar! 28 "Yağ”"dan bir sahne Karavana devir olduğunu bilir. Celal Esat Ar- seven ve Salâh Cimcoz tarafından ya- zılan ve Celâl Esat Arseven tarafın- dan bugünkü dilimeze gore bazı de- gışıklıklere tabı tutula "Üçüncü selim" İşte Osmanlı tarihindeki kırk senelik devrı hikâye eder. Sul- tan Selim, hedefini ve gayesini çiz- miş Avrupa devletlerine bakarak memlekette tatbik etmek istediği her yem hareket karşısında iki kara kuv- vet bulmaktadır: Softa — güruhu ve Yeniçeri ocağı. İşte Selim I. za- manında yapılmak istenen bir takım ıslâhat teşebbüsleri, yeniçeriler yeri- ne kurulacak bir "Nizamı Cedit" teş- kilâtı bu kara kuvvetler tarafından akamete uğratılmıştır. Selim III. ün Kabakçı ihtilâim müteakip tahtan fe- ragati neticesi saray, artık memle- ketten ziyade kendi hanedanının de- vamıyla meşgul olmağa — başlamış- tır. Selim III. ün yerine geçen Sul- tan Mustafa kadar, Sultan Seiim'in tekrar tahta geçmesini isteyenler de iki taraflı bir salttanat kavgasına tu- tuşmuşlardır Halbuki bir yandan da apoly on'un Mısır seferi memleket için ayrı bir hadise teşkil etmektedir. Selim ITI. ü tekrar tahta çıkarmak, ıslâhat hareketine yemden başlamak üzere Alemdarağanın Tunadan kalkıp ordusuyla İstanbula gelmesi, Sultan Mustafanın saltanatı kaybetme kor- kusu, Selimin cariyelerinin kadınca entrıkaları Selim ITI. ün öldürülme- siyle neticelenen mucadeleler Sultan Mustafanın hal'i ve Mahmut Il nin tahta geçmesi... İşte Selim III "piye- sinin" bize bir kere daha anlattığı bu tarihi vakıalardır. Ama bir "tiyotro eseri"nin bize ne- yi anlattığı değil, hasıl anlattıgı mü- imdir. "Uçüncü Selim" yazarları muhakkak ki vak'ayı, kahraman- AKİS, ŞUBAT 1957