bekledikleri Mana — sahilindeki East bourne şehri, geçen hafta büyük bir taarruza uğradı. Dünyanın dört ta- rafından gelen gazeteciler ve fotoğ- rafçılar bu küçük sayfiye şehrının sokaklarını bir istilâ ordusu askerle— ri gibi dolduruverdiler. gün bourne adliyesi Dr. Adanıs'ın cınayet suçuyla mahkemeye sevkedilebilmesi için kafi delilin mevcut olup olmadı- ğına karar verecekti. Dr. Adama meselesi geçen yaz or- taya atılmıştı. Londranın sansasyon meraklısı gazeteleri hararetle yeni bir Landru'dan bahsediyorlardı. Ha- kikaten bazı zengin ihtiyar kadınlar, Y. Adams'a hatırı sayılır Vasıyetler— de bulunduktan sonra sessiz sedasız öteki dünyaya göçüyorlardı. Telaş ve- rici rivayetler Scotland Yard'ı hare- kete geçirdi. Müfettiş Hannam uzun tahkikattan sonra, sanki — cinayetle itham edilen kendısı değilmiş gibi kı-, l1 kıpırdamayan kibar tavırlı dokto- ru tevkife karar verdi. Gaazetelerin bahsettikleri cinayet serisi, şimdilik sadece bir tek cinayete indirilmişti. Dr. Adams. eksantirik ihtiyar Edith Alice Morell'i kasden yanlış surette tedavi ederek ölümüne sebebiyet ver- mekle itham olunuyordu. Mrs Morell, Dr. Adams'ın ölüm raporunda yazdı— ğı gibi beyin trombosis' inden değil, morfin ve eroin iğnelerinden ölmüş- tü. Esasen koma halinde bulunan has- taya bu uyuşturucu iğneleri yapma- ya lüzum var mıydı? Mahkemenin karar vereceği husus işte buydu. Fa- kat iddia makamı zengin Mr ve Mrs Hullett'in ölümleri vakasını da bu dâvaya ithal ederek bir zafer kazan- dı. Hastalarının cömert vasıyetlerıne nail olan Dr. ams, her iki ö de para bakımından faydalanmıştı. Maamafih tahkikat, 52 yaşındaki Mrs Hullett'in bütün servetini Dr. Adams'- a bırakan bir vasiyetname tertip et- tikten sonra kararından vazgeçtiğini ortaya çıkarmıştı. Sadece Mrs Hul- lett'in ölümünden sonra oğlu, hâzik tedavisine karşı şükranlarım bildir- mek maksadıyla doktora annesinin Cadillac'ını hediye etmişti. Mahkeme bir karara varabilmek i- çin bir sürü mütehassıs dinlemek so- rundaydı. Bunların içinde doktorun aleyhinde bulunanlar olduğu kadar, onun tarafım tutanlar da vardı. Du- ruşma sırasında Dr. Adams son dere- ce sakin tavırlarıyla nazarı dikkati çekti. Uysal uysal not alıyor ve gü tıbbi — terimler yanlış telâffuz edildikçe kıs kıs gülüyordu. Diğer taraftan Eastbourne'un yaş- l1 emekli albayları ve ihtiyar zengin kadınları Dr. Adamıs'ın aleyhinde bu- lunmayı akıllarından bile geçirmiyor- lardı. Son günlerini bekleyen East- bourne'lüler sevgili doktorları Jhon hakkında söylenenleri çok, ama çok çirkin buluyorlardı. Zavallı muhak- kak bir iftiraya kurban gitmişti. Has- taları şükranlarını ifade etmek için servetlerini ona bırakıyorlarsa bu sa- dece Dr. Adams'ın son derece iyi bir hekim, müşfik bir insan . olduğunu gösterirdi. Şu insanlar, ne kadar da dedikoducuydu!.. 22 ATÇILIK Jokey Klübü Kalburla su taşıyanlar ecen hafta Cumartesi günü r kiyede yarışçılıkla ve at neslinin ıslahı ile yakından alâkadar olanların gözleri Ankara Şehir Hipodromunda toplanan Jokey Klübü —kongresine çevrilmiş bulunuyordu. Hipodromun şeref salonlarında ak- tedilen toplantıda İdare Heyeti faali- yet raporunun ve bütçenin müzakere- si sırasında birçok dertlerin ortaya dökülmesi, Jokey Klübünün ve dola- yısıyla yarışçılığımızın içinde bulun- duğu halin halk efkârına duyurulma- sı bekleniyordu. Bu tenkitlerin idare heyetinde bir değişikliğe, Jokey Klü- Sadık Giz örnek: Arap memleketleri! büne hakim olan zihniyette en ufak bir tebeddülata medar olmıyacağı da biliniyordu. Ama ne var ki, dertlerin ortaya dökülmesi, tenkitlerin yapıl- ması bu işin sıkıntısını çekenlere hem biraz ferahlık verecek hem de Jokey Klübü idarecileri önümüzdeki mev- simde ellerini eskisi kadar serbest hissetmiyeceklerdi. Fakat toplantıya başlandığı zaman görüldü ki midi beslemek bile abesti, boşunaydı. Zira Jokey Klübünün toplantıya ka- tılan üyelerinin sayısı sadece 22 kişiy- u 22 kişinin çoğu da klübün şımdıye kadarki çalışmalarında faal vazife almış veya bu çalışmalara ha- kim olan zihniyeti desteklemış kimse- lerdi. Tenkitlerin yükselme imkânı çok zayıftı, yükselseler bıle bir yay- gara ve demagoji içinde boğulacakla- rı muhakkaktı. Nitekim öyle oldu. Kalkınan yarışçılık Türkiye Jokey Klübü Umumi Kati- bi Sadık Giz tarafından kıraat e- dilen İdare Heyeti faaliyet Traporu, bu neviden toplantılarda okunması mutad olan raporların klâsik Mr ör- neğiydi. Pek tabii bir kalkınma hare- ketinin cezbesi içinde bulunan memle- ketimizde yarışçılığın - yerinde say- masına imkân tu, "bilhassa 1956 senesinde - Sadık Giz'in Umumi. Ka- tipliğe tâyin edildiği tarih - atılan a- dımlarla at yarışları ve yetiştiricili- gımız için büyük bir kalkınma dev- resi" başlamıştı. Tabii bu kalkınma devresinin meyvaları henüz ortada yoktu. Sabreden derviş, muradına e- rerdi. Umumi Kâtibin kalkınma diye bahsettiği herhalde, varidatının ana kaynağını bahsi müştereklere iştirak edenlerden kesilen O 25 ler teşkil e-. den Jokey Klübünün bütçesiydi. Bu bütçenin yıldan yıla kabardığı ve muazzam bir kalkınma içinde olduğu münakaşasızca kabul edilebilecek bir hakikatti. Yarışçılığın asıl kalkınma- sı bu kabarık bütçenin tam manasıy- la yarış ve yetiştiricilik mevzuuna tevcih edilmesiyle mümkündü. Ama Türkiye Jokey Klübü idarecileri he- nüz bu istikamette bulunmuyorlardı; bu istikamete yönelecekleri hususunda ümit verecek tek emare bile mevcut değildi. ldare raporunda klübün ga- yesinin "memleketimizde esaslı bir yarış ve yetıştırıcıhk endüstrisinin Kurulması olduğu — zikrediliyordu. İşte bütün hataların anası bu zihni- yetti. Bu görüş, Büyük Millet Mecli- sinde tecelli eden milli irade ile de uygunluk arzetmiyordu. Zira 6182 sa- yılı kanun, yarış ve yetiştiricilik mev- zuunu tamamiyle bir "amme hizmeti" telâkki etmiş ve bu hizmetin gorulme- sini gene bir "amme müessesesi" olan Ziraat Bakanlığına yüklemiştir. Zi- raat Bakanlığı bu hizmetin ifasını aynı kanunun kendisine tanıdığı bir hakla bundan 2,6 yıl once Jokey Klü- büne devretmişti. Fa bu devir keyfiyeti yarış,ve yetıştırıcılık mev— zuunun bir "“amme iZz olm, vasfım degıştırmeye kafi değildi. E— sasen Ziraat Bakanlığı yarış tertibi ve idaresi işini Jokey Klübüne dev- rederken murakabe hakkım en geniş hudutlarıyla elinde tutuyor ve diledi- ği an Joke ey Klübüne tanıdığı selâhi- yetlerı geri almak hakkına da sahip bulunuyordu. Bu sebeble Jokey Klübü faaliyeti sırasında göz ve kulağım ta- mamiyle Ziraat — Bakanlığına çevir- mek, ondan gelecek direktifleri dik- katle yerine getirmek zorunda olan bir teşekküldü. Bu çerçevenin dışına çıkacak en ufak bir hareketin netice- , Ziraat Bakanlığının Jokey Klübü- ne tanıdığı selâhiyetleri geri alma- sıyla neticelenebilirdi. Daha doğrusu neticelenmeliydi. Zira Ziraat Bakan- lığının Jokey Klübüne gösterdiği mü- samahanın, klüp idarecilerim nasıl bir zıhnıyete sevkettiği Cumartesi günkü kongrede bütün açıklığıyla AKİS, 2 ŞUBAT 1957