kinliklerini gözden silecek bir kıyı güzergâhı inşa edilecekti. Londra as- faitindâ otomobille seyran yapanlar, yeknesaklıktan kurtulmak istedikleri vakit,bu ikinci yolu ihtiyar edebile- ceklerdi. Dar sokaklar açılacak ve sıkışık geçitler yıkılacaktı. İsmi bel- li olmamakla beraber, haliç üzerinde uçuncu bir köprü kurulacaktı. Boğazı - çinde 200 milyon 1liraya bir asma kopru yaptırılması dahi bahis mev- u idi. Halicin etrafındaki depolar, fabrıkalar ve tersaneler de yok edile- cekti. Kagıdhane Lale devrinde oldu- ğu gibi, yine bir mesire haline getiri- lecekti. Haliçten Süleymaniyeye 70 metre genişliğinde bir "hıyaban" açı- lacaktı. Süleymaniyenin etrafındaki mahalleler yıkılacaktı. Bakırköy has- tahanesi ile Yeşilköy feneri arasında- ki 6 kilometrelik sahada 60 bin nü- fustuk ve 600 milyon liraya mal ola- cak yepyeni modern bir şehir kuru- lacaktı. Gökleri tırmalayan binalar inşa ederek, İstanbulun — muhtelif semtlerine bir Wall Street havası ve- rilecekti : Çizilen müstakbel İstanbul tablosu- nun tek bir eksiği vardı: Esersahibi- nin nereye heykeli dikileceği söylen- memişti. Fakat bu bir mesele değil- di. Vaadedilen güzel İstanbulun haki- kat haline gelmesini istemiyecek tek bir vatandaş tasavvur — olunamazdı. İşte İstanbullu' nun patlayan bir magnezyum alevi gibi gözlerini ka- maştıran, müstakbel İstanbulun bu hayali tablosu olmuştu. Gerçi daha o zaman, sütten ağzı yanmış olanlar "Ama, efendim..." diyecek olmuşlar- dı. Fakat kendilerine derhal sert bir cevap verilmişti: "Ne, yoksa siz İs- tanbulun imarını istemiyor musu- nuz?". Sonra da ateşli bazı fıkra mu- AKİS, 2 ŞUBAT 1957 Yarattığı harrirleri, hatta başmuharrirler İ- kinci Fatih, Üçüncü Fatih gibi ma- lüm edebiyatın numunelerini ver- meye koyulmuşlardı. Gecen hafta, bu psikozun dağıl- makta olduğunun ilk belirtileri orta- çıktı. İstanbullu, etrafına daha acık bir .çözle bakıyordu Istanbullu'nun sesi Hadıse şudur: "İstanbul Kalkınma Derneği", geçen hafta, mühim bir risale neşretti. Bu rısalede umu- mi bir plân hazırlanmaksızın İstan- bulda geniş bir kalkınma hareketine girişilmesi tenkid ediliyordu Bu mevzuda Cumhuriyet'in yaz- dığına göre, "İstanbul Kalkınma Derneği" dört veya beş sene evvel Prost plânının bir revizyona tâbi tutulması için teşebbüse — geçmişti. Üniversitelerin, mesleki — teşekkülle- rin, ihtisas * adamlarının ve millet- lerarası şöhret sahibi şehircilerin N Ka müşterek çalışmalarıyla umumi bir plân hazırlanmasını istemişti. Fa- kat o vakittenberi, giriştiği teşeb- büsten tatminkâr bir netice alama- "İstanbul Kalkınma Derneği", bü- yük bir şehirde, pek çok binanın yık- tırılmasını ve baştan yapılmasını ge- rektiren bir imar hareketinin Avru- pai mânada bir plâna dayanmaksızın yürütülmesini mahzurlu — görüyordu. Üstelik, İstanbul çapında bir yıkma ve iİinşa ameliyesinin ihti- yaç göstereceği — milyarlarca liranın hangi kaynaktan temin edileceği meçhuldü. İnşaat malzemesinin 1İç piyasadan veya ithalâtçılardan teda- rik olunmasına da fiili imkân yoktu. Dernek şöyle diyordu: "Bütün bu şartlar içinde girişilen muazzam imar hareketlerinin. Derneğimizce endişe YURTTA OLUP BİTENLER ile takip edilmekte olduğunu belirt- mek ve muhterem — Başvekilimizden ve hukumetımızden bu beyanlarımızı son derece Samimi bir vazife ve yurt- severlik duygusu altında yaptıgımıza inanmalarını rıca etmek isteriz". En- dişenin sebebi "Şehir trafiğini ferah- latmaya matuf bir 'takım açma fa aliyetleri şeklinde — başlayan ilk ha- reketin, süratle büyüyerek, İstanbulu yenıden inşa derecesine varacak, mil- yarlık projelere doğru inkişaf etmesi' idi. "İstanbul Kalkınma Derneği" bu risaleyi neşrederken Ankarada da, imar hareketinin hızla devam ettiği görülüyordu. Gece kondu mahallele- rinde, bu yüzden bazı hadiseler çık- mıştı. Ankaranın en kesif ticaret merkezini teşkıl eden Ulus meydanın- Karaoğlanda, — dükkânlardan Yalnız yetiş- süren Ata- bir kısmı yıktırılmıştı tirilmesi yırmı beş sene Ulus Meydanının bu günlerdeki manzarası şehre Atatürk hayretle bakıyor türk bulvarındaki çamlar, sökülmüş- tü. Kızılayın duvarları yıkılmış. ve kaldırımları parçalanmıştı. Ankara- nın en mamur yerinden en fakir kö- lesine kadar, imar kazmasının izleri- ne rastlanıyordu. Kış kıyamette, so- kaklar çamurdan geçilmiyordu. izde iş, başka türlü görülmez" diyen mütevekkillerden "Vay, şimdi de şehırlerımızın imarına da mı mani olacaksınız" diye gözlerini açan hid- detlilere kadar herkes, dâvanın bu olmadıgını artık gormeye başlıyordu. Böylece "imar meselesi" bir propa- ganda işi olmaktan çıkarak memleke- tin en büyük meselelerinden biri ha- line geliyordu. En büyük ve en va- him Mazinin günahı Napolyon harplerinde, — Babiâliye gözdağı vermek isteyen İngilizler, 7