lan ikişer ikişer sahneye çıkarıp konuşturmak suretiyle pek güzel "hi- kâye” etmişlerdir. Sultanlardan biri- nin yahut diğerinin huzura şunu veya bunu çağırarak konuşması bir tiyat- ro eserine dramatik aksiyon ver- mek için herhalde yeler degıldır "Çağırın bana Kabakçı'yı, gelsın Kabakçı gelir. Dakıkalarca süren bir konuşma arkasından "Çağırın bana Sultan Selim'i". Yine dakikalarca sü- ren bir salttanat münakaşası.. "Gelsin Fransa Sefiri" Arkasından Fransızca Türkçe karışık bir mülakat. Tiyatro- da realitenin bu kadarı da kolay haz- medilmiyor doğrusu. Temsil Ama ne var ki dekor güzel, göz a- lıcı. Kostümler de Zengin mi zengin. Tam Osmanlı sarayları- na lâyık. Refik Eren'in bilhassa o de- vir mimarisini, O devir süslemelerini gösterebilmek için çok çalıştığı, vaffak da olduğu bir hakikat. De- kor ve kostümleri seyrede seyrede hiç olmazsa insanın sıkıntısı Zaten "Üçüncü en iyi dekor elbet bu kadar realiteye yakın bir dekor olurdu. Temsile gelince, -sanatkârlar ayrı ayrı, kalıp ve kıyafetleriyle o devrin kahramanlarını ifade — ediyorlardı. Üstelik hepsi de hikâyelerini kekele- meden, yer yer iyi bir osmanlıcayla da anlattılar. Daha ne olsun!.Bilhas- sa Fransa sefiri ile tercümanı Trolle- rini çok iyi ezberlemişlerdi. Üçüncü Selimi sahneye koyan "Ta- rihi" tiyatrocu Behzat Butak esere okadar sadık kalmış ki, temeldeki hareketsizliğe küçük bir kımıldanış vermeğe dahi eli varmamış. Muhsin Ertuğrul herhalde onu provalar esna- sında farketmiş olacak ki, temsilden bir hafta kadar önce Behzat Butak 1- çin İstanbula bir tayyare bileti alıp istirahata göndermişti. Tabii ilk tem» sıl gecesı 1çın rejisöre tiyatrodaki ye-, ayıracağı vaadi ile.. Acaba tem- sıl bıtınce Behzat Butak bunun için mi — seyircileri selamlamak üzere sahneye çıkma Universite İyi niyetli isabetsiz adım eçen haftanın sonunda, Cuma ge- cesi, Uçuncu Tıyatronun tatil gecesi olmasına ' rağmen — Türkocağı salonunu dolduran pek çok seyirci vardı. Seyircilerin eksetiyetini genç üniversite talebeleri ve Üniversiteli- ler Tiyatrosunun — bu yılki ilk temsil faaliyetinde rol ve vazife alan üniver- sitelilerin davetlileri teşkil ediyordu. Kuliste olduğu kadar salonda da he- yecanlı bir havanın hüküm sürdüğü belli idi. Zira "M.T.T.B. Univeraiteli- ler Tiyatrosu", kuruluşundan hemen sonra ve aşağı yukarı İki sene müd- detle devam etmekte gelen hareket- sizliğine Oo gece son vermiş bulunu- Üniversiteliler Tiyatrosunun yeniden mutlak bir sessizliğe gömü- AKİS, 2 ŞUBAT 1957 lüp gömülmeyeceği henüz malüm de- ğildi. Fakat, —üniversiteliler bu defa çok daha sağlam niyetlerle ve çok da- ha iddialı ortaya çıkmışlardı. Seçilen türer perdelik iki piyesin temelli to- nunda halk, kendilerini, tiyatro faa- liyetleri yolunda devamlı olmaları ar- zusuyla hararetle alkışlandı tıtf T.T.B. ÜUniversiteliler Tiyatro- su"nun temsil ettiği iki eserden birin- cisi Eugene — O'Neill'in "Yağ" isimli eseriydi. Gençlerin "Yağ" gibi olduk- ça hareketsiz, sadece karakterleri ön plânda tutan, karanlık bir piyesi seç- meleri başlangıç halindeki amatör bir tiyatro topluluğu için atılan ilk isabetsiz. adım olmuştu. "M.T.T.B. Üniversiteliler Tiyatrosu" idarecileri tiyatrolarının daimi bir faaliyet, ve git gide artan bir başarı halinde ol- masını arzu ediyorlarsa evvelâ te sil edecekleri eseflerin seçiminde çok dikkatli davranmaları gerekir. "Yağ'ı Hukuk Fakültesinden Gü- ner Sümer sahneye koymuştu. Tem- TİYATRO Güner Sümer pıyesın karanlık hava- sım, vak'anın geçtiği dar kamaraya, aydınlık ve alabildiğine bit beyazlık, vermek suretiyle hafifletmeğe çalış- mışa benziyordu» Fakat bu sefer de kamara, bir kamaradan ziyade bir mutfağı andırmıştı. Kaptan Keeney rolünde Metin Özdemir yeteri kadar sert, inatçı, karısının yalvarmaları karşısında ise yeteri kadar kararsız değildi. Karısı Mrs Keeney'de Güneşi Akol günlerce buzlar ortasında, er- kekler arasında kalan bir kadının a- sap bozukluğunu kuvvetle belirteme- di. Bilhassa çıldırdığı son sahnede. "Bellac Apollonu" Genç Üniversiteliler ikinci piyes olarak temsil ettikleri, Jean Gi- raudoux'nun "Bellac Apollonu isim- li eserinde hem sahneye koyuş, hem de oyun bakımından çok daha ümit Verıcıydıler ağ'ın bir karakter olmasın mukabıl "Bellac A- pollonu ile de bir fikir piyesine örnek Üniversiteliler Tiyatros Taşıma su ile sil başlar başlamaz, perdenin önüne iki zıt kutup halinde ve piyesin muh- tevasına uygun düşecek şekilde Kap- tan Keeney'le karısı Mrs Keeney'i çı- karıp, birini sahnenin soluna, diğeri- ni sağına doğru ters yönlere gönder- mesi, Güner Sümer'in fantaziden mahrum olmadığı hakkında ve tem- silin devamı için müsbet ümitler ve- riyordu. Fakat başlangıçtakı anlayı— şı devamlı olmadığı gibi "Yağ” piye- si tiyatroda en tehlikeli bir tutum, tam bir temposuzluk içinde oynandı. Seçilmiş Şiirler Dergisi Aylık Sanat Dergisi İkinci sayısı çıktı 595 Ankara unda, "Bellac Apollonu" dönen değirmen vermek — istedikleri anlaşılıyordu. D.T.C. Fakültesinden Nihal Türkmen eseri bu görüş altında ve Giraudoux nun tiyatro sırrına vakıf bir tarzda sahneye koymuştu. Giraudoux tiyat- rosunun sırrı muhakkak İd Yunan tragedyalarında, hatta Racine ve Shakespeare'de rastladığımız bir sti- lizasyon, insan kaderini sembolik bir tarzda ifade edişti. Nihal Türkmen de "Ballac Apollonu"nu eserin ruhu- na uygun sembolik bir dekor içinde sahneye koymuş, Güner Sümer isa Bellac'lı Apollon'u aynı anlayış al- tında, baleye — yaklaşan bır oyunla sembolik olarak ifadelendırmege mu- vaffak olmuştu. Nihal Türkmen, ese- rİ neye koyusunda olduğu kadar Agnes rolünde de başarılıydı. Genel Sekreter'de Mete Polat, Başkan'da Yılmaz Deniz ve Odacı'da Ercümend Gencer, kendilerine çizilen doğru bir yolda ayrı ayrı başarılı idiler. 29