İstanbul'da imar faaliyeti Yerinde yeller esiyor Bir başka vatandaş, Boğaziçinde apartman yaptırıyordu. Zengin oldu- ğundan, birkaç yüabin liradan fazla para sarfetmıştı Parası olduğu hal- de, inşaat malzemesi bulmak için çok zahmet çekmişti. Malzeme getirtilip bina tamamlanıncaya kadar, üç se- neye yakın zaman geçmişti. Mal sa- hibi, hayli paraya ve alın terine mal olan bu güzel yuvaya taşınmağa ha- zırlanıyordu, önümüzdeki — bahar mevsimi, Boğazın mavi sularını sey- rederek yorgunluk ve zahmetinin a- cısını çıkaracaktı. Fakat o da talihin istihzasına uğradı ve yıkma kararı kendisine tebliğ edildi. İmar hamlesini, İzmirliler daha re- alist bir haleti ruhiye İçinde karşıla- dılar. İzmirlilerin realist olmaları iki sebebten ileri geliyordu. Bir kere, D.P. yi Istanbullulardan daha iyi ta- nıyorlardı. Sonra, birkaç sene evvel yaptırılan Variyant yolların hikâyesi- ni hatırlıyorlardı. Yıkılan Orduevi ve Merkez kumandanlığının yerindeki taşlık arsa da, onlara her yıkılanın yerine muhakkak bir yenisinin derhal yapılmayacağını göstermişti. imar hareketi başladıktan sonra, D.P. nin o. lu şahsiyeti İzmire geldiğinde, Atillâ'nın Lutetia önünde Sainte Genevieve tarafından karşıla- nışını andıran bir sahne cereyan etti. Bir fedai vatandaş, İzmire şeref ve- ren mühim şahsiyete minyatür bir kazma-kürek takımı sundu. D.P. li iktidar mümessili, takdim edilen he- diyenin yalnız yıkma — vasıtalarım temsil eden âletlerden ibaret bulun- masındaki mânayı derhal sezdi ve Attilânın jestini tekrarladı. Fakat, o da, Attilâ gibi, kısa zaman sonra yarım kalmış fütuhatı tamam- lamağa teşebbüsten çekinmedi. Kaz- macılar, bu sefer İzmir varoşlarında ğöründüler. Bir veya iki gecekondu AKİS, 2 ŞUBAT 1957 yıkıldıktan sonra, halkın mukaveme- ti şiddetlendi. İzmirli imarzedelerden biri kendini uçurumdan aşağı atma- ğa kalkıştı. Facialara meydan ver- memek Zarureti, İzmirde imarın is- tenilen tempo Ile yürütülmesine engel oldu. Kâğıt hışırtısı üyük imar hareketinin masrafları, İstanbul — Belediyesi tarafından Öödenecekti. İstanbul — Belediyesinin mali vaziyeti, eskidenberi sıkışıktı. Belediye, tahvillerine de ancak hükü- met tavassutu lle Bankalardan müş- teri bulabiliyor Belki bu sebebledır ki, evleri yı- kılanlardan hepsi, kazma sesinden sonra hemen para sesini duyamadı- lar. Belediye kendılerıne alacaklarım gösteren bir kâğıt vermişti â- ğıtlar, bılahare paraya tahvil oluna— caktı. Vatandaşla imarcılar arasındaki di- ğer bir ihtilâf da, şerefiyeler mesele- siydi. Tıkılan bınalar sayesinde mülk- lerinin önü açılan ve kıymeti artan vatandaşlar da, zarara — uğrayanlar kadar çoktu. Belediye, imar faaliye- tinden menfaat görenlere, şerefıye denilen bir nevi "kıymet artışı" ver- gisi tarh şifliyordu. Bu suretle, mal sa- hiplerinin istikbalde kavuşacakları saadetin bedelini şimdiden peşin pa- ra olarak istiyordu. İstikbalin mesud vatandaşlarına, 100 bin, 600 bin lira- lık şerefiyeler tarholunduguna dair ihbarnameler gönderildi, Bazan şerefiye tarhıyatında traji- komik hadiseler de vukua gelmiyor değildi. Mesela bir vatandaşın arsa- sından yarısı elinden alınmış ve geri kalan yarısına da 116 bin Ura şerefiye biçilmişti. İmardan kurtulan yarım arsa dar bir müselles şeklindeydi. Va- tandaş, bu dar müselles üzerine bina yaptırmak istemiş, fakat o mahalde inşaat için aranan asgari — vasıflara bu dar ve biçimsiz arsanın müsaid olmadığı şeklinde bir cevapla karşı- laşmıştı. Ticaret fonları vrupada, ticaret fonlarının büyük iymet ve ehemmiyeti vardır. Ti- caret fonundan kastedilen, bir mağa- za veya dükkânın mevkii, mazisi ve ayak alıştırmış muşterılerının ifade ettiği iktisadi kıymettir. Tüccar, iyi bir mevkideki mağazayı devre- derken, yalnız stokların bedelini al- makla kalmaz, aynı zamanda bir de peştemallık ister. İmar hareketi, yüzlerce tüccar vs esnafı, kaybettikleri ticaret fonu tazmin edilmeksizin bir mahalleden diğerine taşınmağa mecbur etmişti. İstanbul ve Ankarada, tacirler en kısa zaman zarfında dükkânlarını boşalt- mak ve 1şlevıne aylarca müddet fası- la vermek mecburiyetinde kalmışlar- dı. Filvaki Ankara Belediyesi, bunlar için Ulus civarında ve üniversite kar- şısında dükkânlar yaptırmıştı. Fakat yeni dükkânların kısa zamanda eski- den olduğu kadar müşteri çekmemesi dikkate çarpıyordu. YURTTA OLUP BİTENLER Dağın arkası lânsız Ve hesapsız başlayan imar hareketinin vahim bir ihtimalle karşı karşıya bulunduğu hakikati or- taya çıkmağa başlıyordu. 1956 Bütçe- si, tahminlere nazaran 350 milyon li- ra açık verecekti. 1957 Bütçesinde, yeni vergi zamlarına rağmen, bu açı— ğın kapatılamıyacağını umumi kon jonktür gösteriyordu. O halde, imar masrafları nereden ödenecekti? Tehlike, her taraf yıkıldıktan son- ra, beklenen imarın bir türlü tahak- kuk etmemesiydi. Eski İstanbullula- rın günahı, şehirlerini çirkinleştir- mekti. D.P. İktidarı, plânsız harekete başladığından, şehircilerin rey sahi- bi olmadığı bir kalkınmada, şehir gü- zelliğinin temin edilemiyeceği de şüp- hesizdi. Fakat bu mahzurdan da bü- yük olan bir tehlike, yıkılan yerlerin birer yangın harabesi gibi bırakılma- sıydı. Bizde âdet olduğu — veçhile, istim arkadan geldi ve ayda 10 bin lira üc- retle bir Alman şehircilik mütehassı- sı getirildi. Fakat onun da, birçok i- şimizdeki gibi, yapılanlara ilmi kisve giydirmek vazifesini yükleneceği an- laşılıyordu Zira kazmalar onun geli- şinden çok önce faaliyete girişmişti. "Tmar" adı verilen hamleler ise bir- çok yerde tamamiyle lüzumsuz, ta- mamiyle gösteriş mahiyeti arzedıyor— du. Meselâ Ankarada altüst edilen Atatürk Bulvarı üzerinde herhangi bir trafik sıkışması görülmemişti. Eski iktidarın tek kelimeyle top- raktan fışkırttığı ve yarattığı. Anka- ranın sakinleri şimdi, yollarım iki metre genişletmek üzere güzelim a- ğaçları sökenlere, Ankaraya bir Av- rupa şehri havası veren geniş kaldı- rımları daraltanlara bakıyorlardı da "Eşyasını yenıleyemeyen fakir, oda- larının şeklini değiştirir" lâfını ha- tırlıyorlardı. Emir bâlâdan gelince...