YURTTA OLUP BİTENLER NATO hakemli- di. Şimdi, ihtilâfın ( belirmişti. İngil- ğine tevdi ihtimali tere bu haftanın ortasında Kıbrıslı- lara yeni bir Anayasanın haberini resmen verdi. Adadaki zecri tedbir- ler bir anda hafifletildi. Lloyd'un o mevzuda Dulles'ın vizesini almış bu- lunduğu hissediliyordu. Du vam Kamarası müzakere- leri sayesinde bugünlerde aydınlana- C. H. P. Nutuk! u haftanın başında — Ankarada, Kızılaydaki Ulus sinemasının üs- tünde, büyük harflerle "Maceralar Beldesi" yazıyordu. Sinemanın iki kapısının birinde Türk, ötekinde altı oklu C bayrağı asılıydı O ci- vardan gecenler C.H. n "Macera- lar Beldesi" ile alakasını kendı ken- dilerine sormaktan geri kalmadılar. Aslına bakılırsa 1956 yılının bu son günlerinde, yürürlükte olan Toplan- tı veya Basın kanunu gibi kanunlar karşısında sadece C.H.P. değil, bütün Muhalefet partileri ve İktidarın sıkı taraftarı olmayan her gazete bir nevi "Maceralar Beldesi" haline gelmişti. Ama bunun, Kızılayda ilânına ne lü- zum vardı? Işın aslı şuydu ki "Ma- ceralar Beldesi" — sinemada gösteril- mekte olan filmin adıydı. O gün ise aynı binada C.H.P. nin Ankara İl Kongresi yapılıyordu. Kongrenin baş artisti, İsmet İnönü idi. İsmet İnönünün bir konuşma ya- pacağı biliniyordu. Konuşma mevzuu hakkında gazetelerde — muhtelif tah- minler de çıkmıştı. Kimisi Dış politi- İbrahim Saffet Omay Mutemet — Başkan Hayatından ka diyordu, kimisi İç polıtıka kimisi Butçe Hakikaten günün muhtelif siyasi mevzuları vardı ve C.H.P. Ge- nel Başkam hayli uzun zamandan be- ri konuşmamışfti. Ulus sineması daha sabahtan, a- damakıllı dolmuştu. Delegelerin ıştı— rak nisbetinin çak yüksek -adeta gö- rülmemiş kadar yüksek; zira hemen hiç namevcut yoktu— olması iki hu- susu gosterıyordu Bunların birincisi, C. : nın iktidara yakınlaşmış bu- lunduğ Zira bizde siyasi parti kongrelerıne gösterilen alâkanın en emin ölçüsü budur. İkincisi, il teşki- lâtının çok iyi çalışmış olduguydu Hakikaten Aavukat İbrahim Saffet Omayın başkanlığındaki idare heye- ti, hemen ittifakla tekrar seçilmekte hiç bir güçlükle karşılaşmadı. Manzaranın, bir bakıma alışılma- mış başka tarafı da vardı. Sinemanın kapıları açıktı. Yalnız delegeler de- ğil, dinleyiciler de rahatça girebili- yorlar ve balkona çıkıp koltuklara kuruluyorlardı. Daha sonra bunların alkışlamak hürriyetine sahip olduk- ları da ortaya çıktı. Bilhassa ogleden sonra İsmet İnönü —göründüğünde bütün sinema ayağa kalktı ve Genel Başkanın şahsiyeti kadar yılmayan mücadele azmini de delegeler ve se- yirciler avuçlarını — kızartıncaya ka- dar alkışladılar. Herkes, tempolu bir sesle "Yaşa İsmet paşa", diye bağırı- ordu. Bu, aslında tabiiydi. Zira Toplantılar ve Gösteri yürüyüşleri kanunu siyasi partilerin tüzüklerine göre tertipleyecekleri kongrelere mü- dahale etmiyordu akımdan an- laşılıyordu ki başka türlü davranma yanlış bir tatbikattır. Hiç kimsenin hatırına; başkentte yapılan bir top- lantıda kanuna aykırı şekilde davra- nılmasını, are makamlarının tas- vip ettikleri gelemezdi. Ismet Inonu İl Kongresinde memnun — bir. adam abahleyin, mutad raporun okun- masından sonra delegeler söz ala- rak içlerini döktüler. Bir kısmı ten- kid oklarını bizzat kendi partisine tevcih etti. Fakat görüldü ki Hür. P. ileri gelenlerinin ' gecen sonbaharda C. H e ve onun Genel Başkanı- nın şahsına karşı girişmiş oldukları kampanya pek çok C. H. P. liyi ya- ralamış, üzmüş, ınf'ıale sevketmiştir. Hakikaten — delegeler hücumlarım ür. P.nden esirgemediler. Böylece anlaşılıyordu ki Muhalefet partileri birbirleri aleyhinde veriştirmeye kalktılar mı, herkesin söyleyecek bir sözü Vardır Fakat C. H P. öğleden sonra, bir lidere sahip bulunduğunu dost Muha- lefet partilerine gösterdi. Lider, el- bette ki partisindeki cereyanlara eli ayağı bağlı kapılan adam değil, tisine cereyan veren adamdı. H katen İnönü konuşmasını, son daki- lâ_ada yaptığı bir ilâveyle şöyle bitir- i: İğdöken delegeler " — Kongrede fikirlerimizi serbest- çe söyliyecegiz. Kırgınlıklar yarata- cak kelimelerden sakınmaya çalışa- cağız. Hususiyle rejim davasına müş- terek hizmet yolunda bulunduğumuz Muhalefet partilerine karşı tarizler- den çekinmeyi vazife sayıyoruz". Böylece, sarfedilen sözler partın'n değil, bazı partililerin şahsi fikirler.' olarak kalıyo itekim mesuliyet taşıyan bir tek C.H.P. li Muhalefet partilerine taş atmadı. — Delegelerin attıkları taşların ise yaratılan bir kırgınlığın neticesi olduğu — kendini belli ediyordu. Fakat İktidarı yermekte hiç kimse geri kalmadı Çekilen büyük sıkıntı- lar, hele "muhalif” sıfatından dolayı uğranılan haksızlıklar dilleri bile- mişti. AKİS, 22 ARALIK 1956