YURTTA OLUP BİTENLER Millet Kilitli dudaklar Bu haftanın sonlarında, şu satırla- rın basıldığı ana kadar. Türk mil- letinin Dış hadiseler hakkında hükü- met tarafından tenvir olunma arzu- su izhar eden kısmı muradına nail olamamıştır. Başbakan Adnan Men- deres, dudaklarını kilitli tutmakta 1s- rar etmektedir. Halbuki meseleler birikmektedir ve Orta Doğuda girdi- ğimiz yeni taahhüdlerin üzerinden hayli zaman seçtiği gibi bunlara At- lantik Konseyindeki kararlar eklen- miştir. Bütün Demokrasi memleket- lerinde, hatta Irak gibi totaliter bir idare altındaki yerlerde mesul devlet adamları milletlere vaziyeti açıkça izah etmişlerdir. Dulles daha Ameri- kaya döner dönmez bütün olup bi- tenleri Amerıkalılara tafsilatıyla an- latmış, Selwyn Lloyd ve Pineau be- yanatlar yapmış, Nuri Said Paşa bi- le radyoda konuşmuştur. Hadiselerin içinde bulunup da hükümetmin hare- ketleri, fikirleri ve niyetleri hakkında malumat sahibi olmayan tek toplu- luk, biz Türkleriz. Başbakan Adnan Menderes belki de bunu bir prestij meselesi yapmıştır, zorlanmış olma- yı kendisine yakıştıramamaktadır. Hatta bahis mevzuu olan, demokra- tik idarenin en basit icabı dahi bu- Ama bir başka noktayı teslim et- mek imkânsızdır. Demek ki Dış hadiseler hakkında tenvir olunma ar- zusu izhar eden Türkler, secimle iş- başına gelmiş İktidarlarının İiderine seslerini gerektiği gibi ve kâfi dere- cede tesirli olarak hissettirememiş- lerdir. Bunun bir muhtemel sebebi bu arzuda olan Türklerin millet ek- seriyetini temsil etmemeleridir. Ama hiçbir memlekette bu sınıf, millet ek- seriyeti değildir. Buna mukabil ora- da, demokratik haklarım arayanlar ısrar etmesini bilenler ve haklarını azimle savunmaktan çekinmeyenler- dir. Nuri Said'in böylesine karışık bir anda milletine Dış politikasını izah mecburiyetinde kalmaktan öyle aşırı bir zevk aldığı tahmin edilemez. Hatta Lloyd ve Pineau'nun da vazi- felerini sevinçle yerıne getirdikleri söylenemez. Buna rağmen oralarda bazan umumi efkârın, bazan basının, çok zaman teşri! meclislerin baskısı mesul devlet adamlarını ağızlarım açmaya mecbur kılmıştır. Bir politi- kanın açık olması, barışsever ideal- leri gaye edinmiş bulunması onun millete izahına mani sebeplerden de- ğildir. Bilâkis böyle — politikalar ev- leviyetle açıklanır ve milletin tasvi- biyle kuvvet kazanır. Bu vazifenin ifasını temin bahsinde bizde, birinci derecede vazife, Türkiye Büyük Mil- let Meclisinde ekseriyeti' elinde tu- tan İktidar grubunundur. Buna mu- kabil,; haftanın ortasında Çarşamba günü, Başbakan nan Menderes Dış politikası hakkında milleti- ten- 4 vir etmemesi sebebini bir takım iç politika taktiklerine bagladıgın— d milletvekillerinden bir çoğu kendisini, değerli bir lâf etmiş oldu- ğu mülahazasıyla alkışlamıştır. , Umumi efkârı hareketsiz ' duran, basını celadetin c'sini göstermeyen en ufak kampanya açılmayan, niha- yet İktidar partisinin Meclis Grubu "daimi tasvipkâr" halde kalan bu- günkü Türkiyede Dış politika hadi- seleri karşısında mesul — Başbakanın ağzını kilitli tutması hadisesinde bir tek mazur adam varsa o da, bu Baş- bakanın bizzat kendisidir. Kıbrıs Sonun sonu eçen haftanın sonunda Ankara- da modern Esenboğa hava mey- danına inen uçaktan upuzun boylu bir adam çıktı. Uçak,. Yunanistandan de yardımıyla, Türkçe olarak "İn- giltere PBüyük Elçiliği - Çankaya" yazdı. Muhabirler, bu kadar hizmet- ten sonra uzun boylu yolcudan bir beyanat koparacaklarını sanarak se- vindiler. Fakat iş başka, ahbaplık başka olmalıydı ki İngiliz özür dile- mekle iktifa etti. Meydan binasından çıktı ve bir otomobil bularak şehir istikametinde ayrıldı. Otomobil İn- giliz askeri ateşelerinden birine ait- ti. Ateşe, His Excellenecy'den özür diledi. Uçağının daha geç geleceği ni sanmışlardı. Nitekim yolda Ingıl— tere Büyük Elçisinin bayraklı, gelen, son denece gösterişli Royce'u ile karşılaşıldı. Büyük Elçi Sir James Bowker'in şaşırmış bir ha- li vardı. Demek uçak saatinden evvel meydana inmişti. His Excellency al- dırış etmedi. Çok daha mühim işler vardı. Türkiyeye büyük bir meseleyi halletmek maksadıyla gelmişti. İsmi Lennox-Boyd idi, Majestenın hükü- Lennox - Boyd vizesini yaptırıyor İnsan — kendi işini geliyordu. Belli başlı hususiyeti nor- malin üstündeki boyu olan. asil İn- giliz edası taşıyan yolcu etrafına ba- kındı. Kendisini karşılamaya kimse- nin gelip gelmediğini öğrenmek İsti- yor olmalıydı. Fakat tamdık bir si- maya rastlayamadı Bu sırada yanı- na üç adam yaklaştı. Gazeteci olduklarım söylediler. Biri Amerikan A.P., ikincisi gene Amerikan U.P. ajanslarının Ankaradaki Türk tem- silcileri, üçüncüsü AKİS'in her yer- de hazır ve nazır foto muhabiriydi. Başka kimse yoktu. Uzun boylu İn giliz, gazetecileri bir dost gibi kar- şıladı. Bu sırada memurlar pasapor- tunun muayenesini yapmak istiyor- lardı. İngilizin vizeleri tamamdı. Po- lis, Ankaradaki ikametgâhını yazma- sını istedi. Adamcağız, gazetecilerin kendi görmelidir metinde Müstemlekeler Bakanlığın işgal ediyordu. Bahis mevzuu mesele Kıbrıs meselesiydi. Lennox-Boyd o geceyi İngiltere Büyük Elçiliğinde geçirdi. Sir James ile istişarede bulundu. Türk hüküme- tinin görüşü mevzuunda mütemmim malümat aldı ve bilhassa bir gün sonra temas edeceği Adnan Mende- resin şahsiyeti hakkında Büyük El- çinin verdiği izahatı alâkayla dinle- di. Başbakan birgün sonra Paristen İstanbula avdet edecekti. Mülakat İstanbulda olacaktı. Müstemlekeler Bakam Pazar günü İstanbuldaydı. Adnan Menderes kendisim saat tam 14.35'de Vilâyette kabul etti. Bakan daha evvel Dış işleri hakanlığı Genel sekreteri - Muharrem. Nuri Birgi tara- fından istikbal edılmış ve valinin oda- AKİS, 22 ARALIK 1956