Orta Doğu Belâlı Dost B u haftanın başında hemen bütün a Doğru şeh şehirleri, bir tek sesle 1nlıy0rdu. "Kahrolsun Nuri Said" Şamda duyulan bu sesti, Halepte bu ses, Ammanda bu ses, Kahirede bu ses, Beyrut ta bu ses, Riyadda bu ses.. Arap kütleleri azmışlardı ve bir kel- le istiyorlardı. Kelle, şimdi Irakın İngiliz — taraftarı Başb ni — Nuri Said Paşanın kellesiydi. Işın Nuri Said için kötüsü, bizzat kendisi- nın kellesini omuzları üzerinde pek hessetmemesiydi. üşm mek için son çare olarak Bagdad Parlamentosunu da fi İdare ilân etmişti. içinde dahi düşmanı o kadar çok- tu ki ve Araplar oylesıne na gelmişlerdi ki Orta D kombinezonlar tasarlayan batık dost- larının Sir Nuri'yi feda etmeleri im- kânsız değildi. Bilhassa Amerika hiç popüler olmayan Arap devlet adam- larım tutmanın, onlarla iş yapmanın Orta Doğuya sükünet getirmediğini görüp anlamıştı. Bu bilhassa İngiliz- lerin taktiğiydi ve İngilterenin Orta Doğudaki durumu hiç de gıpta uyan- dıracak gibi değildi. Şimdi, sevilme- yen, milletleri tarafından — tutulma- yan, hatta vatandaşlarına nefret tel- kin eden politikacıların bırakılıp on- ların yerine bizzat kütlelerin sempa- tisini haiz kimselerle temas tesis et- mek Dulles'in niyeti gibi görünüyor- du. Nuri Said Paşa aleyhindeki cere- yanın Sovyetler tarafından körüklen- diği şüphesizdi. Ama bütün galeyanı sadece bu sebebe bağlamak, körlük olurdu. Hurt Said Paşa son buhran günlerinde hiç de faydalı bir rol oy- namamıştı ve onun Komşularına kar- şı olan hisleri "şefkafle ifade olu- namazdı. Bilhassa Suriye meselele- rinde karıştırıcılık Trolü. Krutcef ile Nuri Said arasında paylaşılmak ge- rekiyordu. Bu ise, Arap âleminde bi- liniyordu. Zaten Arap âleminde çok- tan. Nuri Saidin yeminli bir İngiliz dostu olduğu malüm Arapların lngılızlerle dostluk yıllarında Ira Başbakanı Arapların sevgilisi — ol- muştu. Ama hava değişince, hisler de değişmişti. Bil. bakımdan "Kah- rolsun Nuri Said" seslerinin kızıl seslerden ibaret- olduğunu — sanma- mak lâzımdı. Üstelik Irak Başbaka- nının memleketini — serbest basınsız, üniversitesiz, siyasi partisiz, hatta Parlamentosuz idare etmeye kalkı- şan bir diktatörcük olduğunun bi- linmesi Ustada karşı müttefiklerinin veya dostlarının sempati beslemesine maniydi. Tasvip edilmeyecek usuller kullanan ve süngülerin ucunda otu- ran bir dostun emniyet telkin etme- mesinden daha mantıki bir şey ola- mazdı ve bu akibet, her diktatörcü- gun akıbetiydi. Radyoda monolog Arap âleminde birden kabaran ga- leyan, Nuri Said Paşanın Bağdad radyosundan dış politikasını izah et- AKİS, 22 ARALIK 1956 Kapaktaki maliyeci George M. asım ayı başında Londrada sevilen bir Amerikalı gazeteci. İngiltere Maliye Bakam MacMil- lan'la Süveyş seferinin iktisadi ne- ticeleri uzerınde hasbıhalde bulunu- yordu. r gün önce parlamento- da İşçi Partısı sözcüsü Harold Wilson, askeri müdahalenin İngil- tere ekonomisi için çok vahim ne- ticeler doğuracağını izah etmişti. Amerikalı gazeteci MacMillan'a Wilson'un sözlerinin mübalâğalı o- lup olmadığını sordu. İngiltere Maliye Bakanı biraz düşündükten sonra: "Hayır, İşçi Partisi sözcü- sü tehlikeyi bilâkis olduğundan küçük gösterdi" — cevabını verdi. Gazeteci İngiliz hükümetinin ne gibi tedbirler alacağını bilmek is- tedi. MacMillan'ın derdi açılmıştı: “Amerikanın yardımını temine ça- lışıyoruz. Fakat Humphrey'e gön- derdiğimiz bütün mesajlar cevap- sız kaldı. Acaba siz, Humphrey'i tanıyor musunuz?" Amerikalı gazeteci — şaşkın şaş- kın: "Evet, şöyle böyle tanırım.. cevabım verdi. Gazetecinin sözünü kesen MacMillan "Mükemmel. lüt- fen siz ona içinde bulunduğumuz güçlükleri anlatın.. Yardımınız bi- zi minnettar kılacaktır." dedi Ertesi gün — gazeteci, Eden'den bir mülakat 1st1yordu Başbaka- nın sekreterinden "Arzu saat buyurunuz. Sir sizi beklemektedir" — sözlerini işi- ten Amerikalı gazeteci bu son de- rece büyük itibarın manasını iyice kavrıyamamişti. Aynı gün öğle- den sonra Dowing Street'te 10 nu- maralı kapının önündeydi. Sir Anthony bu mühim misafiri kar- şılamak için kapıya kadar geldi. Dostça koluna girerek onu büro- suna getirdi. Diplomatılığıyla ma- ruf Başbakanın diplomatlık yap- maya — vakti yoktu: "Acaba Hump rey'e . durumu bildirdiniz i?" diye söze başladı. Hakikaten Ingıltere müşkül — günler yaşıyor- u. Geçen ay İngilterenin altın ve dolar stoku 279 milyon dolar ek- silmişti. Altın stoku görülmemiş derecede azalmıştı. Bütün dünya tüccarları Sterlin'in devalüasyonu tehlikesi karşısında — Sterling ala- caklarını dolara çevırmeye çalışı— yorlardı. FFrans dur parlak değildi. Her iki memleketın derdi İki kelimeyle hülâsa edilebi- lirdi: "Petrol ve dolar.." Dertleri- ne derman ancak Amerika Maliye Bakanı George Magoffin Humph- rey'den gelebilirdi. İşte bu yüzdendir ki biten haf- ta içkide bütün dünyanın gözleri Humphrey adındaki Amerikan va- tandaşına dikilmişti. Yeryüzünün en mühim adamı oydu. Onun karar- DÜNYADA OLUP BİTENLER Humphrey ları memleketleri kurtaracak veya batıracaktı. Onun imzalayacağı bir kâğıt şu devlet adamını yerinde bı- rakabilir, bu devlet adamım devi- rebilirdi. Bilhassa batı başkentle— rinde konuşulan şuydu: Mr. Humph rey ne yapacak? Herkes kendi kendine onu soruyordu. Mr. Humph rey sadece haftanın degıl belki de koca bir devrin adamı umphrey meteliği — hesaplayan klâsik Amerikan iş adamların- an biriydi. 1952'de Eisenhower ta- rafından hazinenin başına getiril- mezden evvel bır çelik şirketinin başkanıydı, muhtelif bankaların idare heyetine dahildi. Usule uya- rak 1952 de iş hayatıyla alâkasını kesti. Maamafih bir iş adamı zih- niyetinden kendini kurtaramamış- tı. EBisenhower kabinesinde, dış memleketlere — milyonlarca dolar dökmek zaruretini en az anlayan adam Humphrey'di. Bütün derdi muslukları kapamaktı. Dulles, Stassen ve Rockfeller gibi dış si- yasetin zaruretlerini iyi - tanıyan kimseler, dış yardımın artırılma- sından, Asya için yeni bir Marsh- all Planından bahsettikleri zaman karşılarında Humphrey'i buluyor- lardı. O sadece bir muhasebeciydi, mühim olan muhasebe defteriydi, gerisi teferruattı. Milyonlarca fa- kir Asyalının mevcudiyeti, milyon- ların — ümidsizliktten — komünizme kaymaları, Avrupa iktisadiyatının petrolsüzlükten çökmesi onu alâ- kadar etmiyordu. Dolarlar israf edilmezse, vazifesini iyi ifa etmiş bir insan gibi Humphrey'in gönlü rahattı. Eden ve MacMillan'ın bir türlü haber ulaştırmaya — muvaf- fak olamadığı iş adamı Bakan Paris'e geçen hafta bu haleti ru- hıye içinde geldi. w York'tan hareketlerinden bir gun evvel Penislyvania sosyetesi- nin Waldorf Astoria Otelindeki 58 inci yıl ziyafetinde parlak ma- liyeciye muvaffakiyetinden dolayı altın bir madalya verilmişti. Ziya- fette Humphrey — muvaffakiyetini saglayan nutuklarından birini söy- ledi: "Batı Avrupann dolar ihti- yacı son derece mübalağa edilmiş- tir. İngiltere ve Fransa için büyük çapta bir İktisadi yardım politika- sına aleyhtarım. Mevcut müesse- seler Avrupanın ihtiyaçlarını kar- şılayabilir." Humphrey, Eisehhower, Nixon ve Dulles'a karşı yalnız bulunu- yordu. Istıfayı duşunmedıgıne gö- re Pariste "kulis" de geçen konuş- malar sırasında parlak — maliyeci- e homurdanmak ve amansızca pazarlık etmekten başka düsen bir iş yoktu 17