sına — götürmüştü. Menderes kendi- sini orada bekliyor! Majestenin Mustemlekeler Bakanı, bir nevi postacı vazifesi görüyordu. İngiltere tarafından Kıbrı- Statüydü. Stadü İngiliz Hususi Tem- silcisi Lord Radcliff'in çızdıgı esasla- ra dayanıyordu; bu ba n "Rad liff Plânı" adım taşıyordu Ama Radc liff plânının ne Türk ve ne de Yuna hükümetlerince bilinmeyen bir tarafı Vardı. Menderes Pariste Türkiye Bü- yük Elçiliğinde — İngiltere Dış lşlerı Bakanı Selwyn Lloyd'u kabul, müte- derek Amerika Dışişleri Bakanı Poster Dulles'ı ziyaret etmişti. Bu temaslarda belli başlı . mevzulardan biri Kıbrıs olmuştu. Zaten Star James owker de o sırada Parise gelmiş ve kendi Bakam ile istişarede bulun- muştu. Herşey gösteriyordu ki İngil- tere Kıbrıs meselesini artık kestirip atmak üzeredir. Bu, sadece İngilte- renin arzusu değildi. Bizzat Büyük Natron, Amerika, NATO'daki Üüç müttefiki Aarasındaki bu —meselenin hallini istiyordu. İlhaka giden muhtariyet Ingiliz plânının garip bir akibeti ol- du. Teklifler ne İsayı ve ne de Ma- sayı memnun ediyordu. lngılızler Ada halkına kendi kendilerini idare etmek hakkım tanıyorlardı. Ama Ada, İn- gılız Milletler Camiası dahilinde ka- caktı. Bunun bir adım olduğunda zerrece şüphe yoktu. İdare, kısmen dahi olsa halkın eline geçince Yu- nan ekseriyet hakim — vaziyete gele- cekti. Ancak İngiltere Türk ekalli- yetin haklarım korumayı tekeffül e- diyordu. Atina hükümeti Londraya, bu plânı Kıbrıs halkının tek hakiki 'temsilcisi Makarios ile — görüşmesini tavsiye etti. Türk hükümetine gelin- ce, evvelâ Adadaki tedhiş hareketle- rinin Ünlenmesini istiyordu. Lennox - Boyd'un Menderes İle gö- rüşmesi iki saat sürdü. Gazeteciler mülakatın hitamında uzun boylu-İn- gilizi yakaladılar Müstemlekeler Ba- kanı "görüşmenin çok ostane bir hava içinde cereyan ettıgı ni bildir- di. Bundan şüphe eden yoktu. Hiç kimse, dört devlet adamının -Mende- res, Birgi, Boyd, Bowker- birbirleri- nin boğazına sarıldığı şüphesini ta- şımıyordu. Ama, anlaşmaya varıl- mış mıydı ? Gazeteciler Türk Devlet adamlarından malumat istediklerin- de Muharrem Nuri Birgi yan gözle Başbakana baktı ve: “— Adadaki tedhiş hareketlerinin durdurulmasını istediğimizi söyleye- biliriz, değil mi efendim?" diye sor- du. Adnan Menderes Türk milletinin o kadarlık aydınlanmasına müsaade etti. Herşey "Kıbrıs meselesi"nin sonu- na yaklaşıldığım — gösteriyordu. Fa- kat ortaya çıkan başka bir husus, vaziyetimizin gerektiği — kadar kuv- vetli bulunmadığıydı. Bir yandan iç durumumuzun, diğer taraftan 6 Eylül hadiselerinin tesiri kendini belli edi- yordu. Halbuki milli bir politikanın Hlanı, isimizi sadece kolaylaştırabilir- AKİS, 22 ARALIK 1956 Niçin Uydururuz Bunları ? Geşenlerde Anadolu Ajansı, Paristeki Hususi Muhabiri tarafından bildirildiği kaydıyla bir haber yayınladı. Haberi sadece Zafer ga- zetesi büyük başlıklarla verdi. Öteki gazetelerin bir kısmı aldırmadı, di- ğerleri lâf olmasın diye sütunlarının arasına sıkıştırdılar. Buna muka- bil radyolar meselenin üzerinde durdular da durdular. Havadis hemen her bültende okundu, Radyo Gazetesine ayrılan saatlerde tekrarlandı. Birgün sonra İktidarın organı meşhur başmakalelerinden birini yayın ladı; gazetenin bir köşesinde de Ulus, bu haberi koymadığından do- layı Fransız Komünist Partisinin gazetesi olan L'Humanite ile kıyas- landı. Halbuki meçhul "Hususi Muhabirdin verdiği havadis tamamiy- le uydurmaydı. İşin asıl gülünç tarafı Anadolu Ajansının Pariste bir Hususi Muhabiri mevcut dahi değildi. Bu muhayyel Hususi Muhabi- rin bildirdiğine göre Fransada "gazeteler Adnan. Menderesin NATO toplantısına katılmasının büyük faydalar temin ettiğini ve alman ka- rarlarda müessir olduğunu ayrıca belirtmekte" idiler. Zafer Le Figaro gazetesinde çıkan bir yazıdan iki cümle naklediyor, sonra başlığında şunları bildiriyordu: "Diğer Fransız gazeteleri de Başvekilimiz Adnan Menderesten takdir kâr ve sitayişkâr bir lisanla bahsediyorlar". Hal- buki bunun ne aslı vardı, ne esası ve koskoca gazete yalan olduğunu bildiği bu haberi sütunlarına geçirmekte zerrece tereddüt göstermi- yordu. Göstermek ne kelime, üstelik göstermemek basiretini göste- ren talihsiz Ulus'a ver yansın edıyordu O gece Radyo Gazetesi de Za- ferde çıkan yazıları, tefsirleriyle nakletti. İktidarın Sesleri Adnan Menderesin propagandasını yapmak fırsatını - bulduklarından dolayı son derece memnundular. Ama varsın, hakikatte böyle bir hadise mev- cut bulunmasın. Sesler, hakıkate degıl Adnan Menderese şirin görün- mekte fayda mülâhaza ediyorlardı. Zaten tertip, ne Anadolu Ajansı- nın ve ile de Zaferin ilk tertibiydi. Bazı "Güvercinli Ajans'lara atfen şöhretli AA. meselâ Randall meselesinde aynı neviden uydurma ha- vadisler vermemiş miydi? F ransız gazeteleri -ne Fransız gazeteleri, ne İngiliz gazeteleri ve ne de Amerikan gazeteleri- Başbakanımız Adnan Menderesten hiç de "takdirkâr ve sitayişkâr” bir lisanla bahsetmemişlerdir. Hatta ekseri- si, hiç bahsetmemiştir. Hele kendisinin kabul olunan karar suretlerin- de ve nihai tebliğlerde belirtilen — meselelerde fevkalâde — müessir oldu- ğu ciddi bir mevkutede yazılmamıştır bile. Bilâkis herkes herşey de Mr. Dulles'in "fevkalâde müessir” bulunduğunu kaydetmiştir. Zaten hakikat de o merkezdedir. Mr. Dulles'ın ismi bin kere geçmişse, Ad- nan Menderesin adı bir kere ya geçmiştir, ya geçmemiştir. Orta Do- ğu meseleleri hakkında delegasyonumuz bir muhtıra vermiştir. Bütün faaliyeti de bundan ibaret kalmıştır. İşte Fransız basınmın diploma- tik sahada en selâhiyetli organı Le Monde'un -ki, meşhur telgrafta Le Monde'un da "sitayişkâr neşriyat" ından bahsedilmektedir- bu muhtıranın akibeti hakkında bildirdiği: "Dün daha sonra müzakere, Orta Doğu ve bilhassa Türk delegasyonu tarafından verilip hem At- lantik memleketleri arasında istişarenin mecburi bulunduğu sahalara Yakın Doğunun da ilhakı, hem de O'nun bu bölgede barışın ve emniyetin muhafazasına verdiği ehemmiyetin resmen ilânını isteyen raporu Üzerinde teksif olunmuştur. Müzakereye katılan Bakanların, umumiyet itibariyle, NATO'nun mükellefiyetinin bu bölgeye teşmili- ne pek taraftar oldukları sanılmamaktadır. Kıbrıs meselesi halen her hangi bir Türk - Yunan yakınlaşmasını imkânsız kılmakta ve Birle- şik Devletler de Bağdad devletlerme siyasi bir müzaheret ve maddi bir yardımdan başka şey vermek nıyetınde görünmemektedir." Bu Kati mu, “takdirkâr ve sıtayışkar neşriyat Türkiyeye gelen diğer Fransız gazetelerınde de başka bir yazı yok- tur. Hele New York Times gibi Amerikan gazetelerinde ise Adnan Menderesin İsmi dahi geçmemektedir. Dulles'ın yanında biraz alâka çekenler Lloyd, Pineau ve Von Brentano'dur. eki, şimdi sorarız Anadolu Ajansına, Zafere ve Radyolara Kimi aldatmak istiyorlar? Bir Türk Başbakanın — umumi alâkayı üze- rine çekmesi hangimizi memnun etmez? Ama, memnun edileceğiz di- ye muhayyel Hususi Muhabirlerin uydurma havadislerini ciddi ciddi ver- menin lüzumu var mıdır? Herkes kör, âlem sağır mıdır ve Turkıye de yabancı basm takip edenler yok mudur" Bu ne gaflettir, bu ne "şi- rin görünme" iştiyakıdır! Çok merak ediyoruz, acaba yalanlara ina- nanlar arasında bizzat Adna enderes de var mı? Varsa, teşebbüs sadece gülünç değil, ustelık tehlıkelıdır de.. AKİS