YURTTA OLUP BİTENLER Celse tam beş saat sürdü. Eğlence- li vakalar eksik değildi. Daldan dala sık sık konuldu. Bu arada'bir de art- tırma oldu. Turan Güneş Başbaka- nın D.P. Grubu içinde müstesna bir şahsiyet olduğunu söyledi. Bakanlar arasında, Osman Kavrakoğlunun mil- letvekıllerı arasında atinde tuttuğu hatıbe müdahale eden Cemil Bengü "Memlekette" diye bağırdı. Şöhretli Saadettin Yalım yerden oturduğu haykırdı: "Dün Bundan başka münakaşalar sıra- sında anlaşıldı ki Prof Özel Dekanlı- ğı sırasında 1953'debir D.P. ocağına kaydolmuştur. Prof Göktürk işe Ba- -an olmadan tam beş kat merdiven çıkarak Forum — mecmuasına gitmiş ve onu çıkaranları tebrik etmiştir. Başbakanın izahlarım birçok kim- se alkışladı. Bir kişi hariç: Fuad Hür. P. Tüzük rafta mı, elde mi? Bu hafta içinde Ankarada, Menek- şe sokaktaki şirin bınada hepsi sevimli ve bilgili olan otuz kadar in- san içinde oldukça büyük bir huzur- suzluk hüküm sürüyordu. Bina, genç Hür. P. nin Genel Merkezıydı Hu- zursuzluk, adeta, bu partinin ikinci bir “alâmeti farika"sı olmuştu. Tâ kuruluş günlerinden beri, bilhassa umumi efkârın alâkasının soğumaya başlamasından bu yana yeni Partiyi teşkil eden eski Demokratların ara- sında anlaşmazlıklar baş göstermiş- ti. Anlaşmazlık her partide vardı. Ama her ciddi Partide -D.P. ve C.H.P.- kalbur üstü simaları çekip çeviren, amatör olmayan, fikri- ni ve mesaisini adeta meslek olarak bu işe tahsis eden bir lider vardı. Bu liderlerin varlığı, Partiyi kürün tem- sil ettiği sualini ortaya koymuyor ve keşmekeşe mani oluyordu. Hür. P. ise Genel Başkanlı, ama lıdersız bır si- yasi teşekkül manzarası gösteriyor- du. Geçen yıl 22 Aralıkta Genel Baş- kanlığa, hakikaten lâyık ve ismi çok faydalı -Ekrem Hayri Ustündağdan sonra- tek adam olan Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu — getirilmişti. Ancak Fevzi Lütfi Karaosmanoğluyu bazen arti için en mühim anlarda dahi, Salihlideki çiftliğinde aramak gerek- ti. Bir liderin kendi hususi meselele- riyle de meşgul olmasını anlamamak imkânsızdı. Ne var ki Hür. P. nin li- deri Hür. P lıderhgını boş zamanla- rı için meşgale" sayıyor gözüküyor, bir Partinin zap-u rapt içinde sevk ve idare edilmesi lüzumunu anlamı- yordu. Demokratik prensipleri ger- çekleştirmek için çalışan partilerde de, tıpkı ötekilerde olduğu gibi, sıkı bır disiplinin hüküm sürmesi elbet- te ki şarttı. Hele bizdeki güç Muhale- fet şartları içinde bir muhalif parti- nin ileri gelenlerini, lider, dışa karşı bir askeri intizam içinde tutmaya, göstermeye mecburdu. Bir mevzuda ilk konuşan, "Partinin Sesi" oluyor- 10 du. Herkes konuşuyordu ve bir keş- mekeştir gidiyordu. Genel Başkanın toplayıcı vasıflarım — kullanamaması Genel Sekreter Dr. İbrahim Öktemin ayırıcı taktiğine — başarı sağlıyordu. Hakikaten bugün Menekşe sokakta muhtelif klikler vardı ve alttan al- ta bir rekabet, bir "kendini göster me -ötekileri baltalama gayreti gö- ze çarpıyordu. Hür. P. mensupları bu dertlerinin açığa vurulmasından hiç hoşlanmı- yorlardı. Hatta yaralarına atılan neşterler karşısında, içlerinden bir çoğu hiddet duyuyordu. Bunları or- taya çıkarmanın ne lüzumu vardı? Ortaya çıkaranlar, -ne de olsa ala- turkayız- derhal hususi maksatlarla suçlandırılıyordu. Doğrusu istenilirse Hür. P. ileri gelenlerinde müsamaha ve haklı tenkide tahammül duygusu Demokrat meslekdaşlarına nisbetle, hele birinin İktidarda, ötekinin Mu— Lüfti Karaosmanoğlu | Lider olmayacak mı? gE halefette olduğu göz önünde tutulur- sa, Ööyle fazla gelişmiş bir manzara gostermıyordu Ama huzursuzluk bir hakikatti ve Partinin iç çekişmelerle çok şey kaybettıgı ortadaydı Halbu- ki gen kuvvetlerini bir araya getirmek zorundaydı. Bunu ise otoriter bir lider yapabilirdi. An- cak Parti adeta bir "Tabii Başkan" a sahipti. Bu, Fevzi Lütfi Karaosman- oğluydu. Gerek şahsiyeti, gerekse hü- Vıyetı itibariyle Hür. P. ne, ciddiyet ren onun simasıydı. Ondan başka bırınm Genel Başkanlığa getirilmesi işleri büsbütün — karıştıracak, ayrıl- maları, küskünlükleri — arttıracaktı. Bunlar şimdi bile mevcuttu Tüzük işleyecek mi? Bu hafta içinde heyecanların yeni- den dalgalanması 22 Aralık tart- hinin yaklaşmış — olması netlcesiydi. Tüzüğe göre o tarihte partıyı sevk ve İdare edenlerin yeni bir seçim süzge- cinden geçmeleri lazımdı. Hakikaten tüzük Umumi İdare Heyetisin iki senede bir, fakat İdare Heyetinin seçtıgı başkanlık — divanının her se- seçilmesini emrediyor- halen faaliyette bulu- Müteşebbis Heyet idi. i — kongreleri Nisan O bakımdan du. Gerçi nan, — bir Partinin mahalli ayında başlıyacaktı. Müteşebbis Heyeti Aayrı bir sta- tüye sahip sayıp — Başkanlık Diva- nı seçimim yenilememek yolu tutu- labilirdi. Ama bunun bir garip tüzük anlayışı olacağından — zerrece şüphe y mumi İdare Heyetinin bü- tün salâhiyetlerine sahip bulunan Müteşebbis Heyetin aynı mükellefiye- te tabi tutulmasından daha tabii bir şey olamazdı. Bu bakımdan den tüzük tatbik edilmiyor dıye ayrılan Hür. P. kurucularının tüzüğü kendi- lerinin de mi rafa koyacakları, veya dolambaçlı hukuki — mesnetler bulup çıkaracakları yoksa seçimlere mi gi- dece Usuy: halde bir yıllık çalışma —süresi sona ermişti ve itiraf etmek lâzımdır ki netice parlak değildi. eçimler yenilendiği takdirde. Baş- kanlıga niyetlenenlerin mevcudi- yetine rağmen favori gene Fevzi Lüt- fi Karaosmanoğlu idi. Münakaşa mev zuu şahsiyet, Dr. İbrahim Öktemdi. Ancak Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu- nun kuvvetim yapan, ismiydi. Yoksa zihniyeti ve işleri çevirme tarzı değil. u bakımdan yeniden aynı mevkie getırılırse, her şeyden evvel Genel Başkanlıktan çıkıp bir lider olmak yoluna girmeye çalışmalıydı. Parti- nin mutedil ve aklı selimim hislerine kaptırmayan — mensuplarının da ona bu yolda ellerinden gelen yardımı yapmaları gerekecekti. Bir siyasi partinin amatörler tarafından idare edilemiyeceğinin, asgari zapt-u raptın lüzumunun anlaşılması lâzımdı. Parti kuvvetlerinin bir bakıma ve fikir sa- hasında askeri kuvvetlerden farkı, yoktu. Disiplin ikincisini ne kadar lazımsa, birincisine de aynı derecede şarttı. Disiplinsizlik ile fikir söyle- me hürriyetini, hatta iç mücadeleleri ayırmak icap ederdi. Ama bir lide- rin, seçildiği süre Zzarfında otoritesi ünakaşa mevzuu olamazdı ve lider tüzük ve programa Uuygun olarak Partisine istikamet çizerdi, olunmayan sözlerin, tasvip yan hareketlerin Hür. P. ne verdiği zararı görmemek imkânsızdı. Parlak bir istikbal, en çok iç çekışmelerle vakit kaybedıldıgınden şahs betler, hususi endişe ve gayretlerle oyalanıldığından elden — kaçırılmıştı. Bunların tekrar kazanılması 23 Ara- lık 1956 da 22 Aralık 1955'in ruhunu tekrar yaratmaya, sonra da o tarih- te tutulan yoldan bambaşka bir yo- la sapmaya bağlı kalıyordu. Aksi halde bugunku dağınık man- zara, Hür. P. nin felâket sebebi ola- caktı. AKİS, 22 ARALIK 1956