DÜNYADA OLUP BİTENLER mesi neticesiydi. Başbakanın bu po- litikayı Meclis kürsüsünden anlatma- h, müzakere açılmasına imkân ver- mesi kendisi gibi düşünmeyenlerin ikirlerinin açıklanmasına — müsaade etmesi lâzımdı. Üstelik Irak Parla- mentosu Batı taraftarıydı ve Batı le işbirliğini tutuyordu. Fakat ne ar ki milletvekillerinden tam, kırk anesi site istemişti. Nuri Said Paşa yenileceğini biliyordu. Yenilmesi çe- -ilmesini — gerektirecekti. Fakat çe- ilmek, onca ölmek demekti ki Mec- lis kürsüsünde davasını müdafaa e- decek yerde Parlamentoyu zorla ta- ile sokmayı tercih etti. Buna muka- il radyoda konuştu. Radyonun dik- atörler için bir iyi tarafı vardı: Kıl- ağını hoparlöre dayayan adam ağ- ın mikrofona dayamış adamdan su- soramazdı. İra Başbakanı dış politikasını oradan izah etti. Irak Bağdat Paktından çekilmeyecekti. Said Paşanın iktidarda kalacağı son derece şüpheliydi. Nuri Said Paşa Batı ve Türkiye taraftan olmasının kendisine sarar verdiğini ileri sürü- yordu. Halbuki aslında Arap âlemin- de Batı ve Türkiye taraftarlığına Nu- ri Said Paşa zarar veriyordu. Zira kitleler Nuri Said Paşayı iyi biliyor- lardı ve onun yolundan gitmek iste- miyorlardı. Yolu Ammandan geçmiş her Türk gayet iyi bilirdi ki Ürdünde Türkiye - ye karşı düşmanlık yoktur. Bu ba- kımdan elçiliğimize atılan taşlar, as- lında Nuri Said Paşaya atılan taş- lardır Amerikanın düşünceleri merika Nuri Said Paşayı destek- emek niyetinde — görünmüyordu. Zaten metodları bu olan bir devlet adamının Amerikan efkârı umumiye- si tarafından hararetle desteklenmesi ne 1mkan yoktu Nurı Said Paşa, Halep'ten bir görünüş Köpeklerin adını Nuri rak Batı dostuydu. JIrak bilhassa Türkiye ile mukadderat birliği yap- mıştı. utkun yayıldığının baldırı çıplak Araplar Türk elçiliğini taşladılar Bu sıralar- la sokaklar uri Said adını taşı- yan köpekler dolaştırılıyordu, Yanlış aksettırılen durum ri Sai kendisine karşı Arap alemınde beliren hisleri Ba- tı ve Türkiye taraftarı olmasıyla izah ediyordu. Bu, onun mazeretiydi. Hal- buki aslında mesele tamamiyle öyle değildi. Nuri Said Paşa ezelden beri bir İngiliz ajanı olarak biliniyordu. Batı ve Türkiye taraftarlığı demek se, İngilterenin âleti olmak değildi ve ikisi arasında büyük farklar var- --. Irakta bugün bir seçim yapılsa, yahut bugün parlamento açılsa Nuri 18 ertesi günü, Amman'daki Said — koyuyorlar kendisi vasıtasıyla Orta Doğu Batı- ya taraftar bir hava içine sokulabil- seydi faydalı olurdu. Öyle bir vazi- yet de yoktu. İşte, Irak Başbakanı İngiltere düşmanlığının bütün mi- zansenini yapmıştı, Bağdat Paktı toplantılarından İngiltereyi uzak tut- muştu, Londra Orta Doğudaki "Ateş kes” emrinde en büyük rolün Bağdad Paktı devletlerine ait olduğunu -insa- nı güldürecek bir sahte edayla- ilân etmekten çekinmemişti, nihayet biz İsraille munasebetlerımızı gevşetmiş- tik. Neti Netice, bütün Orta Doğuyu saran "Kahrolsun Nuri Said" seslerıydı Bunu Amerika görüyordu. Sir Nuir- nin başka —müttefikleri de görebile- cekmiydi ? Hakikaten Amerika kendisine ye- ni bir "sevgili" bulmuştu. Bu ne Mı- sır, ne İraktı. Amerika, Orta Doğu meselelerinin hallinde 1şb1rlıgı yapa— cak memleketi seçmişti. Lübnan yeni Dış İşleri Bakanı, Amerıkan dostu Dr. Charles Malik Orta Doğu- yu sulha kavuşturmak için Birleşmiş Milletlere plânını kabul ettirmeye ça- lışacaktı. Plân şimdilik gizli tutulu- yordu. Fakat Malikin fikirleri Ameri- ka için bir sır değildi. Lübnan Dışiş- leri Bakanım Amerikanın destekliye- ceği biliniyordu. Atlantik — ötesinde Arap davasının halli — yolundaki te- şebbüslerin bir Arap memleketinden gelmesine bilhassa önem veriliyordu Lübnan bu iş için biçilmiş kaftandı. En Avrupai Arap memleketi olan Lübnan, Bağdat Paktına girmeyi va- detmiş, sadece bütün rap memle- ketleriyle değil, bütün dünya ile dost kalmasını bilmişti. Nâsır'ın olduğu kadar, Nuri Said'in de dostuydu. İn- liz dostu Nuri Said, Fransayla dıplo— matik munasebetlerını kesip — görü- nüşte Ingılteren;n aleyhinde cephe alırken Lübnan İngiltere ve Fransa- ya karşı cephe almayı da vaadetmiş- T; Bağdad Paktı üyeleri ve Mısırla Suriye harp halinde bulunan iki ha- sım durumundaydılar. Halen i kanın muhariplere ihtiyacı Sözü dinlenir, herkesin hürmetine lâ- yık bir hakem aranıyordu. Lübnan senelerden beri zekice takip ettiği "Orta Doğuda batının köprüsü ol- ma" siyasetiyle bu rolü oynamaya lâ- yık tek Arap memleketiydi. Orta Do- ğu meselesinde hakemlik yerine mu- haripliği seçen Türkiye, hakemlik ro- lünü böylece Lübnana kaptırıyordu. Sönen balonlar uriye ile Batı memleketleri ara- sında gerilen sedr perdesi gecen hafta birden bire indirildi. Amerika- l1 gazeteciler bir "harem" — gibi ay- lardır erkek gözünden — saklanan memleketi gönüllerinin istediği gibi gezmek fırsatım buldular. Suriyenin her tarafını Scotland Tard'a yaraşır bir ciddiyet ve dikkatle taharri etti- ler. Suriyenin işlediği cinayetin delil- lerini arıyorlardı. Rus yapısı Jet u- çakları, ağır tanklar, Rus teknisyen- leri, haftada iki defa Latakya Uma- nım ziyaret eden silâh yüklü Rus ge- mileri neredeydi? arkın bu sihirbaz memleketi, ne sihirdir ne keramet bütün suç unsur- larım sanki ortadan yok edivermişti. Amerikalı gazeteciler ancak dört beş Rus teknisyenim, Çek yapısı bir sürü makinalı tabanca, birkaç T 34 Rus tankı görebildiler. — Kızılımtrak Albay Sarac'ın kuklası olmadığım göstermek için kort politikacı Şükrü El Kuvvetli her türlü sahne tekniği- ne başvuruyordu Suriye Cumhurbaş- kanı "45 senedir sıyasetle meşgulüm, kimsenin esiri değilim" diyordu Surıyenın Amerikanın kalbını ka- zanmak için her türlü büyüye baş vurduğu görülüyordu. Bağdat ve Londra menşeli yangına körükle gi- den haberlerden sonra, yangının sa- nıldığından hafif olduğunu gören A- merika, ziyadesiyle memnun oldu. AKİS, 22 ARALIK 1956