A LAT U R K A L I K Konyada bir konuşma yapıldı. Bu konuşma karşısında hayret etti- ğimizi saklamak imkânsızdır. Sakı- nış, Konyada neler söylenmiştir: "— Biz memleket için, büyük dâva için çalışıyoruz. Eğer istenir ve gerekirse 28 busu bulunan ür. P. bu ulvi dâva uğrunda kapı- sına kilit asmayı bile göze almıştır. Eğer icap ederse, isterlerse bizler 1958 seçımlerınde namzetliğimizi koymayalım Bu sözümüz Partimi- zin sözüdür. Çünkü 'bizler, ekseri- sinin yaşı kırkı geçmemiş genç in- sanlarız. Hayatlarımızı 1954'ten ev- vel ne ile kazanıyorsak, — 1958'den sonra da aynı şekilde tanzime hazı- rız". Bunu, bir başkası şöyle tasdik et- mistir: "— Evet, bu rejim dâvasının hal- ledilmesi için fert olarak da, parti olarak da bütün riski göze almış bulunmaktayız". Bu sözler belki hayranlık uyandı- rır. Böylesine asalet, böylesine fe- ragat, böylesine tevekkül belkı bir çok gözden yaş da akıtır. "Ne gü- zel heyecan, nasıl vatan aşkı" da dedirtir. Ama hayran kalacak, göz yaşı akıtacak, yüreği paralanacak olanlar, hiç şuphe etmeyiniz, De- mokrasıyı batılı manasıyla — değil, bir başka türlü anlayanlar. arasın- dan çıkacaktır. Ötekiler sadece hay- ret edeceklerdir: Bu sözler İbrahim Öktemin ve bilhassa Turan Güneşin ağzından dökülüyor, diye.. O İbra- him Öktem ve bilhassa o Turan Gü- neş ki, şimdiye kadar politika ha- yatımıza batıdan rüzgârlar getirmiş, olarak bilinirlerdi. nsanlar kendi fikirlerinin ve men subu bulundukları siyasi teşek- küllerin prensiplerinin doğruluğu- na, temızlıgme gerçekleşmesi lüzu- muna ya inanırlar, ya inanmazlar. İnanırlarsa, yukardakı neviden lâf- lar ekmezler. İnanmazlarsa, kanaa- timizce ortaya hiç çıkmamaları ge- rekir. Lütfen söyler misiniz, bu ha- sıl Demokrasidir ki kurulması Hür. P.'nin kapısına kilit vurulmasını, ya da İbrahim Öktem, Turan Güneş gibi memleketin hakikaten ihtiyaç hissettiği politikacıların bir kenara çekilmesini gerektirsin. Buna De- mokrasi değil, şahsi arzulara bağ- l1 bir rejim denir. Ama böyle sözler — »atfederken İbrahim Öktemin de, Turan Güneşin de nasıl bir kompleks içinde bu- lunduklarını sezmenin imkânı yok- tur. İktidar kendilerini şahsi ihti- ras gütmekle itham etmiştir ya, İk- tidar partilerini — vefasızlıkla — suç- landırmıştır ya, İktidar Hür. P. ha- reketini bir ihanet olarak vasıflan- dırmıştır ya.. Konyadaki sözler, kim AKİS, 13 EKİM 1956 senin inanmadığı, aklı başında bu- lunanların metelik vermediği e id- dialara cevaptır, onların yalanlan- maşıdır. Halbuki yalanlamaya kal- kıştınız mı, politikada iddiaların sonu gelmez. Mesele, kompleksin içine hiç düşmemektir. İktidar çev- relerinden bin defa bir ses yüksel- Fevzi Lütfi Karaosmanog— lu lider olmak istiyor, 'den maksadla ayrılmıştır! Şimdi, karşı taraftan böyle dendiği için Hür. mensupları, faydasına ve lüzumuna inandıkları hakle Fevzi Lütfi Kara- osmanoğluyu Genel Başkanlığa seç- meyecekler miydi? Farzediniz ki Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu lider olmak istemiştir. Ne var bunda? Fenalığı nerede? Lider olmak iste- mek, kabahat midir? Karşı taraftan başka sesler de gelmiştir: Hür P.'ni kuranlar D.P. lıstelerınden mılletve— kili seçilmişlerdir, den ayrılıyorlar mılletvekıllıgını de bırakmaları gerekir! Boyle söyleni- lir söylenilmez Hür. nin 28 mil- letvekilinin boyun egmelerı mi ge- rekirdi "Eğer icap ederse, isterlerse biz- ler 1958 seçimlerinde namzetliğimi- zi koymayalım". Hayır! Bu, batıda, duyulan bir taviz değildir. Kim is- terse İbrahim Öktem ve Turan Gü- neş namzetliklerini koymayacaklar- dır? Karşı taraf mı? Karşı tarafın arzusunun bu olduğu ortadadır. İb- rahim Öktem namzetliğini koyma- sın, Turan Güneş de, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu da, Fethi Çelikbaş da.. Ve Kasım CGülek de, Osman Bolukbaşı da tabii ve bilhassa İs- met İnönü Bunlar, değil kıymet vermek, uzerınde bile durulacak meseleler değildir. Memlekete hiz- et etmek isteyen, bir takım fikir- lerini tatbik arzusuyla yaman her- kes milletin karşısına — çıkacaktır. Beğenilen seçilir, beğenilmeyen se- çilmez. Hele, Partinin kapısına kilit as- mak nasıl lâf? Rejim dâvasının hal- ledilmesi için partilerin kapısına kilit asılmaz. İnsan aklı böyle bir ihtimali almaz. Demek bir gün bir adam çıkacak ve diyecek ki: "Eğer Hürriyet Partisinin kapısına kilit asarsanız ve siz İbrahim Öktemle Turan Güne 1958 seçimlerinde namzetliğinizi koymazsanız ben re— jim meselelerini hallede erim". Bun rejim meselelerini halletmek degıl rejimi boğmak denir. Bejim mese- lelerini millet, halletmek istemeyen- lerin direnmelerine rağmen inandığı liderlerin idaresinde halledecektir. Turan Güneş namzetliğini koyma- yacak. Peki kim koyacak? Şimdi .Muhalefet partileri bu neviden şa- hıs fedakârlıkları, — karşı — tarafın ağzım kapatmak" için girişilecek taviz yarışları, içine düşülen komp- Metin TOKER lekslerin tedavisi gayretleri paha- sına mı anlaşacaklardır? İşbirliği- ne hazır olduğunu ispat için seçile- cek en alaturka yol, İbrahim Ökte- min ve Turan Güneşin Konyada tut- muş göründükleri yoldur. İbrahim Öktem samimi surette ina nıyor mudur ki Turan Güneşin nam- zetlıgmı koyması rejim meseleleri- nin hallini güçleştirir? Turan Gü- neş samımı surette inanıyor mudur ki, İbrahim Öktemin milletvekili olması bir handikaptır? Eğer ba- yırsa, feragat ve fedakârlık nüma- yişine ne lüzum var? Vazife kabul etmemenin asalet sayıldığı bölge, bugünkü dünyada sadece doğudur Zira işin aslına bakılırsa, sadece doğuda vazife makamları — keyif çatma yeri sayılır. Bizim istediği- miz, yarın iş başına öyle insanların gelmesıdır ki bu zihniyeti değiştir- sinler. Yoksa vazife kabul etmeme yarışına girişmesinler. "Şimdi ne o* lacak? Koalisyon halinde seçimler, kazanılma Turan Güneş ve İbra- him Öktem şahsi bir hırsa bulunmadıklarım ispat için vazife kabul etmeyecekler! Eee, Fethi Çe- likbaş vazife kabul edip de şahsi hırs sahibi olduğunu mu göstere- cek? O da bir kenara çekilecek.. Ya Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu? O, D.P. li hasımlarının haklı bulunduk- larını mı ispat edecek" Hayır! Ka- raosmanoğlu da, "işte, seçimler ka- zanıldı, ben çıftlıgıme dönüyorum" diyecçk" Arkadan Bölükbaşı, arka- dan İnönü "biz hiç bir vazife kabul etmeyeceğiz" diye ilân — edecekler. Lütfen soyler misiniz, ya vazifeyi kim yapaca Bu alaturkalık, İstiklâl Harbini takip eden ilk yıllarda bir taktiğin maskesi olarak bir defa daha orta- ya atılmıştı. İşte, deniliyordu, as- kerler memleketi kurtardılar; eğer samimi idilerse, Sultam devırıp ye- rine geçmeği tasarlamadılarsa çeki- lip giderler!. Ama Atatürk bir ba- tılı adamdı ve her batılı adam gibi biliyordu ki kafasında tatbik edecek fikri bulunanlar böyle demagojilere kulak asmazlar. İktidar hırsı! El- bette, iktidar hırsı. Ya, ne olacaktı ? İktidara gelmeden kafasındaki fi- kirlerin tatbikini sağlayan bir usul keşfedilmiş midir? — Ama iktidara bunun için gelmek, kafanın arkasın- da başka niyetler saklamamak.. İşte; özlenen budur meselesi, hep beraber 1kt1dara gelınerek halledıle— çektir. Turan Güneşi ile, İbrahim Öktemi ile... Hele Turan Güneşin pek âlâ bil- mesi lazım gelir ki inandığımız De- mokrasinin aradığı ne feragat, ne fedakârlık, 'ne tevekküldür. İnandı- ğımız Demokrasımn aradıgı bir tek şey vardır: Medeni ve siyasi cesa-