13 Ekim 1956 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 29

13 Ekim 1956 tarihli Akis Dergisi Sayfa 29
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİYATRO Büyük Tiyatro "Baş tacı" edilen eser üyük Tiyatronun kırmızı maro- ken koltuklarına yerleşerek per- denin açılmasını bekleyen seyırcıler— den çoğunun zihnini kurcalaya mesele vardı: Devlet Tıyatrosu acaba neden mevsime "SŞairi Azam"ın meş- hur "Finten"iyle girmek istemişti ve "Finten"in tutulup beğenilme şansı ne olabiliri Seyirciler ıçınde biraz mütecessis olanlar koltuklarına otururken elle- rine tutuşturulan broşürde sualleri- nin birinci kısmına cevap bulabilirler- di. İkinci kısmın cevabını da biraz- dan perde açılıp eseri gördükten son- ra bizzat kendileri vereceklerdi. Dev- let Tiyatrosu tarafından — neşredilen broşürde Genel Müdür Muhsin Ertuğ- Yıldız Akçan Finten rul, "Her millet, tiyatro tarihinde en eski yer alan öncü yazarını, eteri bu- gün ne kadar iptidai görünürse gö- rünsün, baş tacı eder' diyordu. "Fin- ten"in Devlet Tiyatrosunun repertu- arına alınmasının izahı bu cümlenin ıçındeydı Fakat eski yazılara bu ka- ar “hürmet" ve " gösteren Devlet Tiyatrosunun bu hislerinde ne dereceye kadar samımı olduğunu an- lamaya imkân yokt Temsil Perde açılıp "baş tacı" edilen ese- rin temsili başladıktan biraz son- ra, imkânı olup ta birisi dışarıdan salona girseydi, bütün seyircilerin sa- ri bir Öksürük illetine - tutulduğuna hükmedebilirdi. Büyük Tiyatronun AKİS, 13 EKİM 1956 muhteşem tavanında aktörlerin ses- lerinden çok, seyircilerin öksürükle- ri şada bırakıyordu. Terbiyeli bir tiyatro — seyircisinin bile hoşlanmadığı bir oyun tarzına ve esere karşı elinde protesto silâhları mevcutta ve bu silahların tetiği de "insiyak"ların elındeydı u silâhla- rın 'birincisi oksuruk" ikincisi ise "koltuk gıcırtısı" idi. Seyirciler, "Finten"in ilk temsilin- de ikinci silahı -çok şükür- kullan- madılar. Fakat öksürük.. ece bol bol öksürüldü. Seyircilerin piyesi be- ğenmedikleri anlaşılıyordu. Sinirleri zayıf seyirciler de zaman zaman gül- mekten kendilerini alamadılar. Hele Davalaciro, son Finten'e: "Dün akşam nerelerdeydiniz?", diye tekrar tekrar sorunca, kahkahalar sinirli seyırcılerın inhisarından çıka- rak umum "Fınten in yeni baştan kaleme alı- nışı modern tiyatro anlayışına uygun- da. Teferruattan kaçınılarak, — fazla şiire kaçan ve tiyatroda tatbiki im- kânsız sahneler — muvaffakiyetle rö- tuş edilmişti. Dekor yapılan masrafa değmişti. Seyircinin gözünü okşuyor ve estetik zevkini tatmin ediyordu. Eserin sahneye konulusu da ba- şarılıydı. Yalnız ruhların mezarlıkta onuşma sahnesi ve veremli kızların kahvaltısı biraz fazla müsamere at- mosferine bürünmüştü. Sanatkârlar Nuri Altınok Davalaciroda iyi de- ğildi. Hanımına âşık Hintli uşak ağlarken de, gülerken de zillete mey- dan okumaga çalışan bir kudret ol- malıydı. Nuri Altınok Davalaciro'yu bir karikatür haline soktu. Alaya maruz bırakt ökçen Hıdır rolünü yadırgamış- ti. Konuşmasından "Dünkü Çocuk"- taki Billienin külhanı aksanı da he- nüz tamamen kaybolmamıştı. una Sirmen sahnede biraz daha rahat olmalıydı. Rolünün imkânları- î(ıı yazık ki kutlanamadı. Tutuk ve çe- ing Muşf'ık Kenter konuşmasına hiç duygu katmayışından ve mimiksiz düz oyunundan dolayı sahnede sadece piyesin muayyen bir rolünün boş kal- mamasını, adeta okuyarak temin et- ti. Yıldız Akçan perdeyi tekrar tekrar açtıracak haklı bir alkış kazandı. Bu genç sanatkardan bilhassa Amerika'- dan döndükten sonra çok şey bekle- niyordu. Halk en uzak kusuru dahi tenkide mütemayildi. Akçan bunla- rın hiçbirine meydan bırakmıyan bir oyun çıkardı. Sahnede Finteni yaşı- yordu. Sesi, mimikleri, hareketleri ile muhteris, bencil ve dışı zaman Za- man şefkat arayan, fakat başka za- manlarda hayata karşı kaskatı, ego- ist ve aşkı için her fenalıgı yapabıle- cek kadını gayet iyi oyna "Finten'in bugünkü tıyatromuza ne getirdiği ve ne kadar zaman afişte kalacağı bilinemezdi. Bilinen — Yıldız l3ir mevkiye liyakat kazanmış oldu- Şehir Tiyatrosu "Peer Gynt" Dram Tiyatrosu geçen hafta müs- tesna bir gece yaşadı. Tiyatroda mankinden başka bir hava his- sedılıyordu İstanbulda bulunan Nor- veç kolonisi, birbirinden şık ve zarif tuvaletler, simokinler içinde — salona ve fuayeyı doldurmuşlardı. Tepeba- şındaki eski salaş binada da o gece bir güzellik, bir yenilik göze çarpı- yordu. Duvarlar ve tavan tamir gö- rerek renklerini değiştirmiş, güzel- leşmiş, küçük ve şirin bir tiyatro meydana gelmıştı Bütün bu "süsle- nip püslenme" Ankaradan gelecek o- lan Devlet Operası'na hazırlıktı. Ama İbsen, daha önce davranmış, açılış merasimini yapmıştı bile! Ankaradan gelecek olan Opera'nın hangı tarihte Muzaffer Arslan Genç Peer Gynt temsillere başlıyacağı ise kimsenin malumu değildi. O geceki temsil 1b- sen'in ellıncı ölüm yıldonumu müna sebetıyle sahneye konan "Peer Gynt dramı idi. Temsilden önce 23 sene evvel bu eserde oynayan ve bugün mete kavuşan — san'atkârlardan Neyıre Ertuğrul'un, Emin Belli'nin Sait Köknar'ın ruhlarım şadet- mek için bir dakikalık bir ihtiram sü- kütu yapıldı. Grieg'in nefis uvertü- ründen sonra perde, yeni mevsime nazlı nazlı açıldı. Meinicke'nin çizdiği dekor cidden güzeldi. Fon projeksiyonla aydınla- tılmış ve bu, eski sahneye yeni bir veche vermişti. Temsil ilerledikçe fon mütemadiyen değişti ve bu saye- de Max Meinicke'nin modern bir re- 29

Bu sayıdan diğer sayfalar: