BA SI N Adalet Mahkümiyetin mucip sebebi Mecmuamızda çıkmış olan "Basın Bir tahrifçilik örneği" başlık- l1 yazıdan dolayı Yusuf Ziya Adem- han 6 ay hapis ve 500 lira para ceza- sına mahküm edilmişti. Ankara Top- ta Basın Mahkemesi, kararının mu- cip sebebini bu haftanın başında teb- liğ: etmiştir. Karar şudur: MUnunun yazı işleri müdürü bu- lunduğu Akis Mecmuasının 28 Nisan 1956 tarihli nüshasında mak- adı mahsusa müstenit haber neşret- tiğinden 5680 sayılı kanunun 16 ve 36 1 maddeleri gereğince duruşması— nın yapılması ve n 161 ci maddesinin 3 cü bendi geregmce ce- zalandırılması isteğile âmme davası açılması üzerine Basın Kanununun 36 cı maddesini tâdil eden 6337 sayı- lı kanuna nazaran Yüksek dereceli hâkim riyasetinde — Asliye Ceza ha- kimlerinden derece sırasile teşekkül eden Ankara Toplu Asliye Ceza Mah- kemesinde C.M.U.M. Sami Coşarcan hazır olduğu hakle maznun ve Vekili Avukat Sahir Kurutluoğlunun gıyap- larında açık olarak yapılan duruş- ma sonunda: Dosya okunup gereği görüşülüp düşünüldü Maznun Yusuf Ziya Ademhan ya- zı işleri müdürü (Mes'ül) bulundu- ğu 28 Nisan 1956 tarihli ve 103 sa- yılı Akis Mecmuasının 4 cü sahife- sinde başlayıp 13 cü sahifesinde niha- yet bulan uzunca bir yazının muhte- lif başlıklar taşıyan makaleler sinsi- lerinden: "Hükümet - Daha çok güç- lüğe doğru" serlevhalı ve Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının vekile ait odasının vekilsiz bir halde bulunduğu ve iki haftadan beri Vekâletle idare edildiği ve Vekile vekâlet eden Güm ruk ve Tekel Vekilinin asıl Vazıfesın— n baş aldığı zamanlar gelip çalış- tıgı iktisadi durumun elverişli olma- an bu günlerde Ekonomi ve Ticaret Vekılmın odasının boş durması sebe- bini anlamanın mümkün olamıyacağı ve iktisadi politikanın seyrini tenkit ve istikbale muzaf Üümitlerin bulun- madığı ve "Sönen bir ümit" başlıklı ve vaadedilen Amerikan Yardımının artmıyacağından ve kredi temini ü- midinin hasıraltı edilmesile ortadan kalktığı ve Amerikalıların enflâsyo- nun dipsiz kuyusuna bir kova su at- mayı kati surette reddettikleri ve A- merikalıların yardım etmek için şart koştukları bir bahane olduğundan ve Amerikalıların her hangi şart ileri sürmedikleri ve açılan çukurun ikti- sadi bir çukur olduğu ve antidemok- ratik tedbirlerin kıfayet etmediği ve "Ele dahi alınmıyanlar" serlevhalı ve iktisad ilminin zaruretleri göz önün- de tutulmadığından bütçe muvazene- sinin mevcut bulunmadığı ve "Muha- lefet - Nazariyattan fiiliyata" — baş- lıklı yazıda Hürriyet Partisinin te- AKİS, 13 EKİM 1956 şekkül ve fiiliyatına ve C.H.P.'sinin birleşmesi hususuna ve "Demokrasi Mücadelenin ortası ve Çekilen tel- graflar" başlıklarım ihtiva eden ya- zıda da 1950 senesinden beri demok- rasimizin ılerı gıdecek yerde gerıle— mesinin | ralı mes'ülü" o- larak iktidar zıkredılecekse, iki nu- maralı mes'üliyet mevkiini umumi- yetle muhalefete ve bilhassa C.H.P. sine vermekte kimsenin tereddüt et- miyeceği ve isbat hakkının tanınma- sı hakkındaki kanunun Adalet Ko- misyonunda reye konulduğu sırada C.H.P. ve C.M.P. üyelerinin hazır bu- lunmadıklarından teklifin sadece iki rey farkla red edildiğini ve "DP. - Tahammülün sonu ve Büyük Köprü- lünün üzüntüsü" başlıklı ve lstanbul Demokrat Partisi İl Başkanının isti- fasından bahsedildikten sonra "Ba- sın - Bir tahrıfçılık Orneği" başhkh Yusuf | Ziya Ademhan Sanık!, ve "Geçen hafta içinde D.P. Mec- lis gurubunun birçok azası, Muhalif Mılletvekıllerı Müstakiller ve umumi âr basına isbat hakkının tanın- ması için adeta canlarını dişlerine takmış uğraşırlarken gazetelerimizin de buna lâyık olduklarını isbat etme- leri gerekirdi. Halbuki yanlış duyu- lan ve masa başı tahminleri ile tama- mile tahrif edilip okuyucuya — Öyle bildirilen bir hadise basın için fena not oldu. Yanılanların başında Hür- riyet ve Tercüman geliyordu. Her i- ki gazete de yalan havadisi birinci sahifelerinin tâ başında kocaman pun tolarla bildirdiler. İddia ettiklerine göre Bakanlar Çankaya Köşkünde Cumhurbaşkanı Bayarın nezdine çağ- rılmışlar ve orada mühim memleket meselelerini görüşmüşlerdi. Hatta bu iki gazete ele alınan mevzuları bile sayıyorlardı: İktisadi durura, Bir E- konomi ve Ticaret Bakanının tayini, Rusların bize karşı takındığı tavır, Amerikan yardımı. Bunlar tamami- le asılsızdı. Gerçi Bakanlar Çankaya Köşkünde Cumhurbaşkanı Bayarın nezdine çağrılmışlardı. Ama Bakan- larımızın Cumhurbaşkanının nezdine çağrıldıklarında illâ memleket mese- lelerini görüşmeleri icap etmezdi. Ni- tekim görüşmemişlerdi de. Muhabir- ler muhayyelelerini — işletecek, yerde haber alma vasıtalarım — işletselerdi çok daha iyi yaparlardı. O gece Çan- kaya Köşkünde tertiplenen kabine toplantısı değil, mükemmel bir eğlen- e idi. Doğrusu hadiseleri böylesine tahrıf etmek, hele o günlerde gazete- lerimize yakışmazdı. Üstelik muha- birler küçük bir tahkik lüzumu duy— salardı, yani vazifelerini — gerektiğ gibi yapsalardı olup bitenleri dogru dürüst yazarlardı. Zira vak'amn langıcı herkesin önünde cereyan et- Basını islah etmek için iktida- rın hakikaten bazı tedbirler almak istemesini, insanın haklı göreceği ge- liyordu. Bu ne ihmaldi, bu ne çoluk çocukluktu. (Radyo sanatkârları çağrılıyor başlıklı) Her şey o perşenbe akşamı saat 21 de Ankara Radyo evinde baş- lamıştı. Stüdyoda Radyo Sanatkâr- ları Bir Arada Programı var idi. Ka- labalık bir dinleyici kütlesi ta cazip programı alâka ile takip ediyordu. İşte bu sırada spıkerlerden Can Oka- nın şf Muzaffer İlkar'a bir pusula uzattığı goruldu Muzaffer İlkar Rad yonun Türk Musikisi Yayınları şefi idi ve programı o idare ediyordu. Spi- kerin uzattığı pusulaya baktı. Cum- hurbaşkanı sanatkârları istiyordu. Muzaffer İlkar Cumhurbaşkanının zaman zaman Radyo evine gelip a- laturka musiki dinlediğini biliyordu. Fasıl devam etti ve 21.30 da bitti. Muzaffer İlkar arkadaşlarından kalk- mamalarım istedir fakat sanatkârlar kalkmayınca dinleyiciler de progra- mın devam edeceğini sanmışlar ve kalkmamışlardı. Türle Musikisi Yayık lan şefi programın bittiğini Söyledi. Salonda bir karışıklık vardı. Nihayet dinleyiciler dışarıya — çıkanlabildiler. Sanatkârlar hâlâ oturuyorlardı. Zan- nedilmişti ki Cumhurbaşkanı Celâl Bayar gelecektir. Halbuki Cumhur- başkanı gelmiyecekti. Muzaffer tıka- ra verilen pusulada — sanatkârların Çankaya Köşkünde beklendikleri ya- zılı idi. Hep beraber yukarıya gidile- cekti. Ancak köşkten sadece kadın okuyucularla saz sanatkârları davet edilmişlerdi; erkekler istenmiyordu. Kafileyi götürmek üzere da Köşkün resmi arabaları radyo evine gönderil- mişti ve kapıda bekliyordu. İki sa- natkâr, kanuni Necdet Varol ve udi Halil Aksoy Öözür dilediler; gitmiye- ceklerdi. Diğerleri otomobillere bin- diler ve Çankayaya çıktılar. Cumhur- başkanı Celâl Bayırın davetlisi kadın ses sanatkârları tunlardı: Nevin De- mirdöven, Gönül Akıncı, Fahriye Ca- ner, Zehra Küçük, Muallâ Aracı, Me- faret Atalay, Nursal Kemani, Ceyda l1