MUSİKİ Opera Satılmış Nişanlı 955 - 56 mevsimini bir fiyaskoyla bitiren Devlet Operan, belki de si- metri olsun diye, 1956 - 57 mevsimi- ni aynı fiyaskoyla açtı. Gerçi — gişe bakımından opera idaresinin endişesi yoktu; biletler kapanın elinde kalı- yordu; salon doluydu. Fakat bu, o- pera idarecilerinin Smetana'nın "Sa- tılmış Nişanlı"sım geçen — mevsimki gibi sahneye koymanın sanat bakı- mından ne kadar büyük bir gaf oldu- ğunu, aynı hatifi dört aydan sonra tekrarlamanın daha da büyük bir gaf teşkil ettiğini görmesine engel olu- yordu. Herşey olduğu gibi muhafaza edil- mişti. Kaabiliyetsiz kasaba terzileri- nin elinden çıkmışa benziyen kostüm ter, çığırtkan makiyajlar, ilkokul bi- rinci sınıf elişi Öğrencilerinin yapa- bileceği dekorlar ve süslemeler, ni- hayet beşinci sınıftan heveskâr bir ağabeyin başarabileceği derecede bir rejisörlük.. Danslar, dört ay önceki zavallılığından kurtulmamıştı Bu a- ra bazı değişiklikler yok değildi. Me- selâ başkomedyan rolünde bu defa Devlet Tiyatrosu sahnesini bir tulüat tiyatrosuna çeviren Nihat Kızıltan vardı. Ama, etrafını saran basitlikler içinde onunki pek hafif kalıyordu. Son ra, Marenka rolünde Selma Aktuna adlı küçük sesli bir soprano vardı; as- lında, bu bir değişiklik sayılamazdı: yeni soprano Selma Aktuna, eski sop- rano Şükran Sülüner'den başkası de- ğildi. Kısacası-”Satılmış Nişanlı" da hemen herşey eski hamamın eski ta- sıydı. Oyunun ağır temposu, eğlendi- ricilik bir tarafa, seyirciyi bunalta- cak derecede can sıkıcıydı emsilin gözü rahatsız eden taraf- larına nisbetle, kulağa hitap eden ta- rafıi, asla doyurucu olmamakla bera- ber, hiç olmazsa tahammül götürür- dü. Gerçi 11 şarkıcıdan 10'u hiçbir seçkinlik — gösteremediler. — Sekstet, bir ilk prova atmosferi içinde geçti ve orkestradaki muzip bir kornonun azizliği de, esasen sakat bir icrayı kömürüm etti. Heyetin en güvenilir sanatkârı basso Ayhan Baran gene tempo aksamalarından muzdaripti; o kocaman sesinin manevrasını bir türlü beceremiyordu — Takat hiç ol- mazsa bir İsmet Kurt vardı. Ankara Devlet Operası sahnesinde ilk defa o- larak bir tenorun, diğer şarkıcılar- dan üstünlüğüne şahit olan seyırcı— bir mucizeyle karşılaşmış gibi se Vindiler Tokluklar içinde bu nimet az şey değildi. Plâklar La Gencer (Verdi: "Pace, pace, mio Dio!" -La Forza Del Destıno dan-; "D'amor sull'ali rosee" -IT Trovatore den- eyla Gencer, soprano. Arturo Ba- 32 Ballet Theatre allet Theatre, Amerika'nın mil- li bale tiyatrosu, 1939 yılında Richard Pleasant adlı bir genç tarafından kurulmuştur. Pleasant- ın gayesi, estetik sorumlulukları olan, yaşayan geleneklere saygı gosteren tıpkı bir ze gibi her çağı, her tarzı, her kaynagı tem- sil eden eserlere repertuarında yer vermiş bir bale grubu meydana getirmekti. İlk temsilini 11 Ocak 1940'ta New York'ta, Rockefeller Center'deki Center Tiyatrosunda veren Ballet Theatre, o zamandan - beri bu esaslardan ayrılmamıştır. Anthony Tudor ve Agnes de Mille gibi iki usta koregrafın sağ- ladığı sanat insicamı ve disiplini, 80 kadar bale ihtiva eden repertu- arı, seçkin solistleri, düzgünlüğü ve ustalığıyla meşhur "corps de ballet"si, zevkli dekor ve kostüm- leri sayesınde bu grup, zamanla, dünyayı saran bır şöhrete kavuş— muştur. ün kumpanya, Lucia Chase ile Olıver Smith'in idaresi altındadır. Başlangıçtan beri kum- panyanın kadrosunda bulunan ve o zamana kadar da Amerikada bale sanatının gelişmesinde önem- li bir yer kazanmış olan prima ballerina Miss Chase, şahsi serve- tiyle Ballet Theatre'ı dalma des- teklemiş, maddi açıkları örtmüş, bununla beraber hiçbir Taman kumpanyaya sahip çıkmağa kalk- mamış, Ballet Theatre'ı bır kultur müessesesi olarak görmü bu gayeye büyük bir fedakarlık gös- tererek bağlanmıştır. Oliver Smith ise kumpanyanın, tazeliği ve zen- ginliği her yerde övülen dekorla- rını hazırlayan sanatkârlardandır. Ballet Theatre, 16 yıldır, New ork Metropolitan — Operasında, leşik Amerika ve Kanadanın 200den fazla şehrinde — temsiller vermiş, Avrupada, Güney Ameri- kada ve Meksikada iki defa tur- neye çıkmıştır. İlk defa olarak Orta Doğu'yu -ve memleketimizi- ziyaret etmektedir. Kumpanyaya bu turnesinde 50 dansçı katılmak- tadır. Bunlardan 12'si, Amerika'- nın ileri gelen solist dans yıldızla- rı arasındadır. Orkestra şefi ve re- jisör de heyete dahildir. Heyet, 15 sile idaresinde senfonik orkestra re' takatiyle Cetra P-220, 78 devir) Leylâ Gencer'in elimize gecen ilk ticari plâğı, çağımızın en büyük ses sanatkârlarından biri olduğunu artık dünyanın başlıca musiki muhit- lerine kabul ettirmeğe başlayan sop- ranonun vasıflarım en uygun şartlar içinde ortaya koymaktadır. Gencer'i çok defa sarsıntılı orkestra refakat- ton tutarındaki dekor ve kostüm yükünü de her gittiği yere beraber götürmekte, bununla beraber her memlekette, yerli orkestralardan faydalanmaktadır. Kumpanyanın repertuarı, klâ- sik geleneklere dayanarak kurul- muş bir teşekkül olduğuna unut- turmamaktadır. "Kuğu Gölü", "Les Sylphldes", "Frenses Aurora", "Gi- selle" gibi ananevi eserler daima Programlardadır. Bununla bera- ber Michel Fokine, Leonide Mas- sine, Georgre Balanchine gibi çağ- daş bale ustalarının, nihayet Je- reme Robbins, Agnes de Mille, William Dollar gibi Amerikalı ko- regrafların eserlerinin program- larda siklet merkezini teşkil et- mesi, Ballet Theatre'ın çağdaş ba- le sanatına verdiği önemi göster- mektedir. Turnesi ANTA (Amerikan Mil- li Tiyatro ve Akademisi) tarafın- dan desteklenen ve Türk - Ameri- kan Derneği'nin hiyamesinde Tür- kiye'ye gelen Ballet Theatre, İs- tanbul'daki başardı temsillerinden sonra Ankarada Opera Sahnesin- de, bu hafta sona ve önümüzdeki hafta başında altı gün — müddetle üç ayrı program sunacak ve tem- sillere, Cumhurbaşkanlığı — Filâr- moni Orkestrası üyelerinden mü- teşekkil bir Orkestra refakat ede- cektir. Ballet Theatre'ın geçen yaz yap- tığı Güney Amerika turnesi müna- sebetiyle Başkan Eisenhower, ya- yrnladığı bir mesajda şöyle demiş- “Sanat vasıtasiyle, çeşitli diller konuşan, çeşitli kültürleri ve mil- liyetleri olan insanlar, bırbırlerını daha iyi anlamaktadırlar. Dünya- nın biçcok büyük sanatkârı ve sa- nat teşekkülleri bugüne kadar A- merika'yı ziyaret etmişlerdir. Böy- lece temsil ettikleri milletlerle o- lan bağlarımız kuvvetlenmiştir. Amerika'nın Milli Bale Tiyatro- su yolculuğa çıkarken Üümidim, kültürüimüzün yabancı memleket— lerde daha iyi anlaşılması ve mil- letimizle Güney Cumhuriyetleri arasındaki zaten mevcut dostlu- ğun kuvvetlenmeğidir". leri, operaların asıl diliyle — söylen- mesinden doğan cazibeyi yok eden tercümeler, bozuk akustik, opera tem sili veya konser icrası sınırlılıgı için- de dinleyip üstün meziyetlerinin an- cak bir kısmını tanıyabilen Türk din- leyicisi bu plâğı temin edebildiği tak- dirde, umarız ki, sanatkârın yabancı memleketlerde niçin göklere çıkarıl- dığını dana iyi anlayacaktır. Ne ya- AKİS, 13 EKİM 1956